Amerikan bankacılığının ‘Budha’sı olarak anılan Ben S. Bernanke, bu ay sonunda görevini Janet L. Yellen’e devrediyor. Bernanke, Brookings Instution’da ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı olarak yaptığı son resmi konuşmasında, 2008’de başlayan ve hâlâ süren ekonomik kriz sırasında Fed’in bağımsızlığını koruyamadığını itiraf etti.
Politik çevrelerden, Kongre’den ve bankalardan gelen şiddetli baskılar, Fed’i ekonominin uzun vadeli çıkarlarını gözetmek yerine, kısa vadeli politikalar uygulamaya yöneltti. Bernanke, ekonomiyi yönetenlerin ekonomik veriler hakkında tahmin yapmasının çoğu kez tahminlerin yanlış çıkması ile sonuçlandığını söyledi. Bilindiği gibi, Merkez Bankası Başkanımız da döviz kuru konusunda yanlış tahmin yapmış; tahminin tutmaması üzerine de, bu söylemi dolar kurunun 2.40’a çıkmasını önlemek için yaptığını dile getirmişti.
Bernanke, Fed’deki ekonomistlerin projeksiyonlarının doğru çıktığını ve gerçekleştirilen parasal genişlemenin, enflasyon üzerinde baskı yaratmadığını ifade etti. Bilindiği gibi, Fed politikaları, ülkeyi hiperenflasyona sürükleyebileceği ileri sürülerek eleştirilmişti.
Bernanke, Lehman Brothers’ın batışını engellemelerinin mümkün olmadığını;
Hazine 2013 yılı nakit durumunu açıkladı. Açıklanan aşağıdaki tablo, nakit durumunda son ayda (aralık) bir bozulma başladığını gösteriyor. Ancak, yıl sonu ödemelerinin yoğunlaştığı ve her kurumun kendi dengesini gözettiği aralık ayına bakarak, genel tablo üzerinde fazla tedirgin olmanın da bir anlamı yok.
1- Geçici.
2- Özelleştirme İdaresi, 2B arazi satış gelirleri ve/veya İşsizlik Fonu’ndan aktarılan ve Kamu Hesapları Bülteni’nde bütçe gelir kalemleri arasında yer alacak tutarı göstermektedir.
3- Borç servisinde kullanılmak üzere Hazine’ye aktarılan tutarları göstermektedir.
4- Pozitif tutar Kasa/Banka hesaplarında meydana gelen azalışları, negatif tutar artışları göstermektedir.
Dünyadaki her hangi bir yönetim, topluma yeni yasaklar koymak isterse, önce diğer ülkelerdeki benzer yasakları araştırıyor. Gelişmiş ülkeler dahil, dünyada öyle yasaklar konulmuş ki, bir yasak koymak istenildiğinde, diğer ülkelerden örnek bulmak çok kolay. Hatta, bu konuyu araştıran ve yasakçıların işlerini kolaylaştıran kitaplar bile var.
İşte, minarenin kılıfını hazırlamak için kullanılan örnek uygulamalardan bazıları:
- New York-Lake Placid’te 21.30’dan sonra, kendi evin dışında ıslık çalmak ve yüksek sesle konuşmak yasak.
- New Jersey-Clifton’da, köpeklerin bir kerede 30 dakikadan fazla havlaması yasak.
- Illinois-Schaumburg’daki kütüphanelerde aşırı parfüm kullanmak yasak.
- İngiltere-Yorkshire’da, “pub”larda şapka giymek yasak. Yasağın nedeni, şapka giyenlerin gizli kamera sisteminde rahatça tanınamaması.
Thomas F. Madden “Haçlılar (Crusades)” isimli referans kitabında, 1. Dünya Savaşının “Son Büyük Haçlı Seferi” olduğunu yazıyor. Birçok tarihçi 1. Dünya Savaşı’nı “tüm savaşları sona erdirten savaş” olarak görür. Bu tarihçiler, Almanya savaşı kazansa bile, haçlı seferlerinin temel hedefi olan “kutsal toprakların Müslümanlar ve Türklerin elinden alınması” konusunda, savaş sırasında Almanlarla anlaşma sağlandığını ileri sürüyorlar. Nitekim, İngiliz General Allenby Aralık 1917’de Kudüs’ü (Jerusalem) teslim aldığında, İngiliz gazeteleri “Aslan Yürekli Rişar’ın (Richard The Lionheart) hayalinin nihayet gerçekleştiği yazdılar.
Dünyaya hakim olmak istiyorlar
Kudüs’ün ele geçirilmesine rağmen, Hıristiyanlar “Müslümanlar, tüm dünyaya hakim olmak istiyor” şeklindeki propagandalarını sürdürdü. Hatta, Avrupalılar o kadar ileri gittiler ki, Ortadoğu ülkelerinde üretilmekte olan Mekke Cola ve Kıble Cola’nın Coca Cola’ya karşı bir “cihat hareketi” olmak amacıyla üretildiğini iddia edebildiler. Daha da ileri giderek, Saddam’ın ve Humeyni’nin Mescid-i Aksa’nın resimlerini posta pullara koymasını, Kudüs’ü ele geçirmek isteği biçiminde yorumladılar. Humeyni’nin, İran’da Ramazan Ayı’nın
Bakanlarımızın “Kamu İktisadi Teşekkülleri’nin (KİT) görev zararlarını bitirdik” açıklamalarına rağmen, KİT’lerin görev zararları devam ediyor. Hazine Müsteşarlığı’nın internet sayfasında 2013 Ocak - Eylül tarihleri arasında görev zararı yaratan KİT’lerin zarar durumlarını gösteren alttaki tablo bulunuyor.
Görüldüğü gibi, bazı KİT’lerde “görev zararı” bitmiş olmasına rağmen, Devlet Hava Meydanları İşletmesi, Devlet Demiryolları, Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye Kömür İşletmesi, Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda “görev zararları” gittikçe büyüyor. Toplam “görev zararları” da yıllar itibariyle azalmamış. Yandaki tabloda, 2000 yılından başlayarak, yıllar itibariyle KİT’lerin “görev zararları” toplamı yer alıyor.
Tablodan anlaşılacağı üzere, KİT’lerin “görev zararları” azalmamış ama yer değiştirmiş. Kömür dağıtma operasyonu ve hızlı tren, başlıca “görev zararı” kaynağı olmuş.
Forbes dergisi, Halk Bankası’nı Avrupa’da son 5 yılda en hızlı büyüyen banka seçti. Halk Bankası’nın 2013 ilk yıl kârı 1,428 milyon TL oldu. Halk Bankası’nın “görev zararı”, iddia edildiğinin aksine Ak Parti hükümetleri zamanında değil, Bülent Ecevit-Hüsamettin Özkan hükümeti zamanında devlet tahvili verilerek kapatılmıştı. Sonuçta, banka, uzun süredir iyi kâr eden bankalar arasında bulunuyor. Bankanın kârının son yıllarda iyice artmış olması, İran’la yapılan ticaretin bu banka üzerinden geçirilmesi sayesinde oldu. Bilindiği gibi, İran’ın “uranyum zenginleştirme” operasyonunu bir türlü durdurmaması nedeni ile bu ülkeye uluslararası ticaret ambargosu konulmuş ve bu ambargo sonucu, İran’a mal ithalatı yapılması engellenmişti.
1- Alternatif aranıyor
İran’a ambargo konulması ile birlikte, Türkiye alternatif bulma operasyonlarına başladı. Çünkü İran’dan ithal edilecek olan doğalgaz ve petrol Türkiye için çok önem taşıyordu. Özellikle de doğalgazın bir alternatifi yoktu. Bu aşamada Türkiye 3 tedbir aldı. Bu tedbirlerden ilk ikisi zaten mevcuttu.
1) İran’la yapılacak olan ticarette, alıcı ve satıcı taraflar anlaşırlarsa, Türk Lirası ve İran Riyali üzerinden ödeme
Milliyet’teki 3 Aralık 2012 tarihli “Tavuk Yumurtlayan Altın” başlıklı yazımda bakınız ne demiştim: Türkiye, “altın”la oynuyor. Bankalarda “altın hesapları” açılması özendirdi. Bankaların Merkez Bankası’na yatırmaları gereken karşılıkların bir bölümü “altın”la alınmaya başlandı. Merkez Bankası döviz rezervleri “altın” da dahil edilince 117 milyar dolara yükseldi. Son olarak da, Merkez Bankası “yastık altındaki altın”ı tahmin edip, hane halkının varlıkları arasına ekleyince, Türkiye aniden zenginleşti.
İthal ettiğimiz petrolün yaklaşık %30’unu ve doğalgazın yaklaşık %18’ini İran’dan ithal ediyoruz. Yaptığımız ithalatın karşılığı Türk Lirası ile ödüyoruz. Oysa İran’a dünya devletlerinin ambargosu var. İran, ödediğimiz Türk Liraları ile bizden mal almak veya bu paraları bir biçimde dövize çevirip aklamak zorunda.
Hükümet, nu işlerin nasıl yapıldığını kamuoyundan gizledi; yeni haberimiz oluyor. Bu işlem nedeniyle, ihracatımızın yapısı da değişti:
İhracat liginde İran ikinci
Görüldüğü gibi, İran aniden en çok ihracat yapılan ikinci ülke olup çıkmış. Cinlik yaparak, herkesi kandırdığımızı sanıyoruz. Halk Bankası’ndan alınan Türk Liraları, iç piyasada bir biçimde
Son günlerde yaşanılan skandalın arkasında, “İran’dan alınan doğalgazın parasının altın ile ödenmesi sistemi” var. İran’a uygulanan ambargo nedeniyle, ödeme altınla yapılıyordu. Altının, “kara para aklama operasyonu” yapılmadan dövize çevrilmesi, zaten olanaksızdı. Öte yandan, sisteme Merkez Bankası da sokularak, “yastık altındaki altını ekonomiye kazandırma” söylemi altında, altının bol kullanıldığı böylece kara para aklamanın kolaylaştığı bir ekonomik sistem yaratıldı.
Kara para aklama kolay
Bakın, Milliyet’teki 6 Kasım 2012 tarihli “Oluşturulan Altın Sistemi Kara Para Aklamayı Kolaylaştırıyor mu?” başlıklı yazımda neler demiştim: Merkez Bankamız, “Kanuni Karşılıklar”ın bir bölümünü altın olarak kabul etmeye başladı. Bankalar da hesaplara faiz vermedikleri için, “altın hesabı” açılması yolu ile altın toplamaya ve Merkez Bankası’na karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmeye başladılar.
Bu gelişme, bankaların kârlılığını artırıyordu. Bankalar “altın hesapları” açarak “Hurda Altın Toplama” projelerine giriştiler. Bir kısım bankalar ise, “fiziki altın teslimi” konusunda da ihtisaslaşmaya başladılar.
Bankaların altın hesabı açan müşterileri arasında yalnız gerçek