Aşağıdaki tablo, milyon dolar cinsinden, dünya ekonomileri büyüklük sıralamasını gösteriyor ve UNCTAD’ın 2014 yılı raporundan alındı. Bu ilginç tabloya göre, Türkiye 2000 ila 2013 yılları arasında dünyada en büyük 17’nci ekonomi olma özelliğini sürdürüyor. 2000 yılında Arjantin, bizim önümüzde iken borçlarını ödeyememesi, onun sıra dışı olmasına neden oldu.
Ülkemizde ciddi bir kriz yılı olan 2000 yılından sonra, 2002 ila 2014 yılları arasında, teğet geçtiği söylenen krizden de faydalanarak, gayri safi milli hasılamızı önemli ölçüde artırdık. Hatta, 2000 yılında dünya ekonomisi içindeki oransal büyüklüğümüz yüzde 0.81 iken, 2010 yılında yüzde 1.14’e yükseldik. Bu oran, 2013 yılında yüzde 1.11’e düştü ve hâlâ düşmeye devam ediyor.
Prof. Dr. Ahmet İncekara’nın İktisadi Araştırmalar Vakfı Yıllığı’ndaki makalesine göre, dünyada geçtiğimiz 10 yılda Türkiye’nin önündeki bütün ülkeler de büyümeye devam ettiği için, dünya sıralaması değişmemiş.
Karşıyız...
Maalesef, ekonomideki gelişme iç ve dış siyasetteki istikrara sıkı sıkıya bağlı. Biz, İsrail’e karşıyız. IMF’ye, Sisi’ye, Esed’e, Irak’a, ABD’ye, Suudi Arabistan’a karşıyız. Ortadoğu’daki beş ülkede
Aldıkları tavizlerin ardından, HDP, İmralı ve PKK, doğuda bir Kürt devleti kurma hazırlığına başlamışlardı. Böyle bir olasılık imkânsız olduğundan, askeri müdahale kaçınılmaz oldu. Yukarıdaki grupların arasında da fikir ayrılığı var; gruplardan hiçbiri ne istediğini tam olarak bilmiyor. Nitekim, Meclis görüşmesi sırasında HDP hatibi, sadece Araştırma Komisyonu kurulmasını ve İmralı’yla görüşme sağlanmasını istedi; sonra da bu gidişle terörün tüm ülkeye yayılacağı tehdidinde bulundu.
Terör odaklarına karşı askeri müdahalede bulunmadan önce hükümet, ABD ile tam bir mutabakata vardı. Zaten, İran’la bir anlaşma sağlayan ABD de bölgede bir istikrar arayışında. Şimdi, İncirlik’ten kalkan ABD uçakları, IŞİD mevzilerini çok daha ciddi biçimde bombalayabilecek. Ayrıca, Türkiye’nin Suriye sınırı boyunca 45 km derinliğinde bir güvenlik bölgesi oluşturulması kabul edildi. Türkiye’nin askeri müdahalesi, bu bölgede kalıcı bir durum sağlayıncaya kadar devam edecek. Türkiye’nin müdahaleleri, çok gerekmediği takdirde, kara harekâtını içermeyecek. Askeri müdahalenin bu yıl sonuna kadar sürebileceği anlaşılıyor.
Meclis görüşmeleri sırasında CHP hatibi eski defterleri açtı; Reyhanlı katliamı
Petrol, altın, bakır, alüminyum dahil, emtia fiyatları geriliyor. Bu gerileme, ülkemiz için olumlu gibi görünse de, global ekonomik bir durgunluğun artacağını haber veriyor. Çin borsasındaki büyük dalgalanmalar, Yunanistan’ın ekonomik durumundaki belirsizliğin sürmesi, son iki haftada Brezilya parasının Dolar karşısında yüzde 7, yılbaşından beri yüzde 27 değer kaybetmiş olması, Orta Doğu ve Afrika’daki büyük siyasi çalkantılar, uluslar arası sermayeye gidecek yer bırakmıyor.
Negatif ayrışma
Bu sırada, gerek siyasi belirsizlik ve gerekse sınırlarımızdaki askeri hareketlilik nedeniyle, Türk Lirası ve TL cinsi varlıklar negatif ayrışıyor.
TL, Dolar karşısında yılbaşından beri yüzde 18, son iki haftada yüzde 5 değer kaybetti.
İki yıllık Hazine tahvilimizin faizi, yılbaşından bu yana yüzde 1.92, son iki haftada yüzde 0.35 arttı. Merkez Bankamız, kaçınılmaz bir faiz artışına sürükleniyor.
Hisse senedi piyasamızda yılbaşından beri yüzde 10, son iki haftada yüzde 7 düşme yaşandı. Yabancı yatırımcılar, piyasalarımıza ilgi göstermiyor.
Oyun Teorisi, adaletin kişinin çıkarına olduğu takdirde savunulduğunu söylüyor. İnsanların adil davranması, adaleti bir değer olarak kabul ettikleri için değil, “karşı konulamayacak bir güce” sahip olmadıklarındandır. Güçsüz olanı koruma görevini görmezden gelen, savunmasızlara karşı hiçbir yükümlülüğümüz bulunmadığını öne süren yaklaşım, sömürüye de göz yumacaktır.
Bizim milletteki, “Bana bir şeyler verdikleri sürece, kendileri istedikleri kadar büyük alabilirler” veya “Kendine ne aldıysa alsın, bize de bir şeyler verdi” görüşleri; tam anlamıyla, Oyun Teorisi’nin önceki yazımda sözünü ettiğim “ültimatom oyunu” kurallarına uygundur.
Paylaşım miktarı
Gelişmiş ülkelerde, 10 dolar üzerinden yapılan ültimatom oyunu deneylerinde, birinci oyuncunun teklifi 4 ile 5 dolar arasında yoğunlaşmıştır; 2 dolar ve altı tekliflerin yarısı reddedilmiştir. İkinci oyuncular, yarının çok altında olan tekliflerin adaletsiz olduklarını düşünmekte ve böyle bir teklif yaptığı için, kendi kayıpları pahasına, birinci oyuncuyu cezalandırmaktadır.
Az gelişmiş yörelerde ise, ikinci oyuncular, kendilerine verilen her şeye razıdır. Örneğin, Machiguenga yerlileri, teklif edenin ne kadar kazandığına
Tenis oyuncusunun servisi köşeye mi, ortaya mı atacağı; pazarlık eden taraftarın ne zaman geri adım atacağı; firmaların yeni geliştirdikleri ürünü hangi fiyattan piyasaya süreceği; petrol üreticisi ülkelerin petrol fiyatlarına karar vermeleri gibi birçok değişik durum, oyun teorisi ile analiz edilebilir. Tüm bu durumların ortak noktası, oyuncuların kararlarının diğer oyuncularınkine bağımlı olmasıdır. Bu yüzden, Oyun Teorisi, rekabetin yer aldığı piyasalarda karar alınmasında önemli ipuçları sağlar.
Murat Yalçıntaş’ın Maliye-Finans Yazıları Dergisi’nde kaleme aldığı “Ekonomik Karar Almada Adalet ve Oyun Teorisi” makalesinden de faydalanarak, Oyun Teorisi’nin ülkemiz siyasetinde oynadığı etkin rolü anlayabiliriz.
Ültimatom oyunu
Ültimatom oyunu, deneysel ekonomi ile ilgilenen bilim adamları tarafından üzerinde çalışılmış basit bir pazarlık oyunudur. Oyun, belli bir paranın iki oyuncu tarafından nasıl paylaşılacağı üzerine kurgulanmıştır. Birinci oyuncu, miktarın nasıl bölüşüleceğini, ikinci oyuncuya teklif eder. İkinci oyuncu, bu teklifi ya kabul eder ya da reddeder. İkinci oyuncu teklifi kabul ederse, para birinci oyuncunun teklif ettiği oranlarda paylaşılır. Eğer
Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın (ECB) toplam döviz rezervleri bizimkinden azdır. Euro, güçlü bir para birimi (hard currency) olduğundan, fazla bir döviz rezervi tutulması ihtiyacı yoktur. Rezervlerin şimdiki üst limiti, 50 milyar euro karşılığı ABD Doları, altın, Japon Yeni’dir. İhtiyaç halinde, ECB döviz yönetim biriminin bu rezerv miktarını bir kat daha artırabilme yetkisi vardır.
ECB’ye üye merkez bankaları ve sisteme yeni üye olanlar ellerindeki döviz rezervlerini ECM’ye devrederler. ECM’ye ödemeleri gerekenden fazla döviz devreden yeni merkez bankalarına, talepleri halinde fark kadar euro verilir. Döviz rezervlerinin ülkeler arasındaki paylaşımı, ECB’nin “Anahtar Sermayesi (Key Capital)” ile orantılıdır. Sisteme yeni üyeler girdiğinde, döviz rezervi paylaşımı yeniden yapılabilir veya yeni üyenin payı kadar artırılır. Toplam döviz rezervinin artırılması kararlaştırıldığında, her ülke bu artırıma, Key Capital’i oranında katılır.
Üye merkez bankaları, günlük ihtiyaçları ve ödemeleri için ilave döviz rezervi tutabilirler ve istedikleri takdirde ellerindeki dövizleri ECB’ye gönderip, karşılığında euro alabilirler.
Mali yardım
ECB’ye üye merkez bankalarının ödeme ve takas
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) para politikası araçları, Merkez Bankamızın bu konudaki araçlarına benziyor. ECB’nin temel para politikası aracı, Açık Piyasa İşlemleri (API). ECB, API işlemlerini, bizdekinden çok daha kapsamlı biçimde, aşağıdaki 4 kategoride gerçekleştiriyor.
a) Temel API operasyonları, bizde olduğu gibi geri alım anlaşmaları (repo) yapılarak gerçekleştiriliyor. Ancak, yalnız devlet tahvilleri değil, diğer varlıklar da işlemlerin teminatı olarak kabul ediliyor. Bizde de, bu genişlemenin gündeme alınması lazım.
b) Uzun dönemli finansman kolaylıkları, önceki maddede belirtilen operasyonların uzun vadeli olanı. Bizde de, en çok 2 haftaya çıkabilen ama daha sonra yenilenen işlemler, çok daha uzun vadeye yayılabilir. Bu durumda, belirsizlik riski çok daha azalacaktır.
c) İnce ayar (fine tuning) operasyonları, piyasadaki öngörülemeyen para ihtiyacına göre yapılan operasyonlardır. Bizde de, aynı biçimde uygulanıyor.
d) Yapısal API operasyonları, zaman zaman başvurulan büyük miktarlı tahvil alım programlarını ifade ediyor. Bizde, böyle bir parasal araç yok. Bir ihtiyaç da değil.
ECB’nin para politikası araçları arasında, bizde olduğu gibi, ‘gecelik likidite
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) piyasadan satın almaya karar verdiği tahvillerin dağılım planı, ödenmiş sermayeleri oranında ülke merkez bankaları (NCB) arasında yapılır. Doğrudan şirket tahvilleri satın veya rehin alınarak piyasaya likidite sağlanacaksa, bu olanağın sağlanacağı şirketler de, ülkelerin ödenmiş sermayeleri esas alınarak ve NCB’ye danışılarak, seçilir.
ECB’nin gelirleri, yine konulan sermayeler oranında üye ülke merkez bankalarına dağıtılır. Ancak, ECB Konseyi (Governing Counsil) her ocak ayının son günü itibariyle biriken paranın, dağıtılmamasına veya kısmen dağıtılmasına karar verebilir. Doğal olarak, dağıtılacak paradan ECB’nin harcamaları da düşülmüş olur. Dağıtılmayan miktar, döviz, faiz, kredi ve altın fiyatı riski olarak tutulur.
Banknot miktarı
Piyasaya sürülecek Euro banknotların miktarı, ECB tarafından saptanır ve sermayeleri oranında, ESBC’ler tarafından piyasaya sunulur. Bununla birlikte, ECB’nin yüzde 8 oranında bir ‘senyoraj payı’ vardır. Yani, ECB bu orandaki banknotu istediği ülkede piyasaya sürebilir.
Piyasaya sürülecek ve piyasadan çekilecek banknotların sayımı ve yenilenmesi, NCB’ler tarafından yapılır. Euro banknotların tamamı, ECB