PARA BULMAK ZORLAŞIYOR

5 Ekim 2015

Önümüzdeki birkaç aylık dönemin, iş adamlarımız, bankalarımız ve Hazine’miz için en büyük sıkıntısı, borçlanmak veya mevcut borçları yenilemek olacak.

Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artışının gerçekleşmesinin ardından, bu sıkışma biraz giderilecek. Ancak, bizim gibi politik sıkıntıları olan ülkelere, para ve sermaye girişi gecikerek gerçekleşecek.

B.I.S. ve Akbank kaynaklı aşağıdaki tablolarda, Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) ve Türkiye’ye olan tahvil ihraçlarının, yıllar içinde nasıl düşme gösterdiğini izliyoruz. Açıkça görüldüğü gibi, ülkemize yönelik para arzı, GOÜ ortalamasının da altında.

Fed kaynaklı

Fed, ABD’deki kriz sırasında piyasaya ve ABD Hazinesi’ne verdiği emisyonu geri almaya başladı. Piyasadan para çekilmesi, hem faizleri çok düşük seviyelere taşıdı, hem de yabancı ülke döviz rezervlerinin azalmasına neden oldu.

Son bir yıl içinde, GOÜ’nin döviz rezervleri, 596 milyar dolar düştü. Buna ek olarak, Çin’de de 436 milyar dolarlık döviz rezervi azalması, yaşandı. Türkiye’den de son bir yıl içinde, 14 milyar dolarlık çıkış oldu.

Yazının Devamı

NE ZAMAN, NE KADAR BÜYÜME?

29 Eylül 2015

Kalkınma Bakanlığı, dönemler itibariyle yıllık ortalama reel büyüme oranlarını açıkladı. Bu resmi rakamlara göre, ülkemizin büyümede, AK Parti’nin iktidarda olduğu son 12 yılda, dile getirildiği gibi rekorlar kıramadığı anlaşılıyor.

1950 - 1979 yılları arasında gerçekleştirilen büyüme oranları, 2003 - 2014 yılları arasında gerçekleştirilenden daha yüksek. Son 12 yıldaki büyüme, ancak, büyük ekonomik krizlerin yaşandığı 1990’dan sonraki dönemlerin üzerinde. Üstelik, 2000 yılından sonra, sanayi büyümesi oranına inşaat sektörü de dahil edilmiş. Yüzde olarak, reel büyüme hızları şöyle:

Bu tabloda, GSYH (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) ülkenin ortalama büyümesini gösteriyor, sayılabilir.
Dünya ile karşılaştırılırsa
IMF, World Economic Outlook ve Kalkınma Bakanlığı verilerinin Temmuz 2015 sonu güncellemesine göre, dünyada, seçilmiş ülkelerde ve bizde son iki yıldaki büyümeler ile gelecek yıl için büyüme beklentileri şöyle:
ABD, her yıl bir Türkiye kadar büyüyor. Bu gidişle, onun şimdiki haline 200 yıl sonra gelebiliriz. Çin ve Hindistan büyük büyüme oranına sahipler. Ancak, her birinde yaşayan bir milyarın üzerindeki insan sayısı, şimdiye kadarki

Yazının Devamı

Büyüme sağlanabilecek mi?

28 Eylül 2015

Merkez Ban-kası, politika faizini 1 haftalık repo faizi olarak belirlemek istiyor. Böylece, hem faiz koridoru daraltılacak hem de faiz artışları bir anlamda piyasada gerçekleşmiş olacak. Gelişmekte olan ülke merkez bankaları, faiz artışlarını sınırlayabilmek için, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) bu ay içinde gerçekleşmesi beklenen faiz artırım kararını bekliyorlardı. Bu gerçekleşmeyince, kaçınılmaz olarak bir ay daha beklemek durumunda kaldılar. Bu gelişmeden bizim Merkez Bankamız da soyutlanamazdı.

Fed Başkanı Yellen’in son günlerde verdiği sinyaller, Fed faiz artışının bu ay içinde gerçekleşebileceğini gösteriyor. Aksi taktirde, gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranlarının daha da düşme ve ABD dolarının diğer paralar karşısında daha da güçlenme olasılığı var. Global ekonomik faaliyetin gerilemesinden, ABD ekonomisinin de etkilenmeye başladığı düşünülürse, Fed faiz artışının ekim ayı içinde veya sonunda yapılması gerekeceğini söyleyebiliriz.

Enflasyon, enerji fiyatlarındaki gerilemeden olumlu etkileniyor olsa bile, Türk Lirası’nın nerede duracağı belli olmayan değer kaybı, enflasyon oranını olumsuz etkiliyor. Ekonomik belirsizliğe, politik belirsizlikler de eklenince, enflasyonda

Yazının Devamı

Süper bakteriler

22 Eylül 2015

Geniş etkili (broad spectrum) antibiyotikler, 30 yıl önce kullanılmaya başlandı. 1980 ile 1990 yılları arasında, ilaç üreticisi firmalar, piyasaya 50’den fazla geniş etkili antibiyotik sürdüler. 2000 yılından sonra piyasaya sürülen geniş etkili antibiyotikler ise, öncekilerden küçük farklar taşıyor. Çünkü, yeni antibiyotik geliştirilmesi artık kârlı olmuyor.

Bu gelişim, son yıllarda, geniş etkili antibiyotiklere de direnebilen, süper bakterilerin (superbug) üremesine neden oldu. Süper bakterilerle savaşabilecek yeni antibiyotikler üretilmediği için, son yıllarda, süper bakteri kapan kişilerdeki ölüm oranları ciddi biçimde arttı. Bir ameliyat sonrası, genellikle hastanelerde kapılan ve “hastane mikrobu” olarak adlandırılan bakteriler de büyük bir bölümü süper bakterilerden.

Süper bakteri çeşitlerinin artması ve Asya gribi, Kuş gribi gibi yeni hastalıkların ortaya çıkması, ilaç firmalarının “fast truck” denilen, yeterince denenmemiş ilaçları piyasaya sürmelerine neden oldu. Bu ilaçların bazıları nedeniyle, firmalar büyük tazminatlar ödemek durumunda kalabildiler. Örneğin, Pfizer, Zyvox adlı bir antibiyotik nedeniyle, 2009 yılında, bir milyar dolar tazminat ödemeyi kabul etti.

Yazının Devamı

Antibiyotiklere direnen bakteriler

21 Eylül 2015

Alexander Fleming’in 1928’de ‘penisilin’i buluşu, hastalıkların önlenmesinde büyük bir çığır açtı. 1942’den itibaren, penisilin insanlarda kullanılmaya başlandı. Penisilin ve diğer antibiyotiklerin kullanılmaya başlanması, milyonlarca kişinin salgın hastalıklardan ölmesini engelledi. O zamana kadarki savaşlarda, salgın hastalıklardan ölenlerin sayısı, savaşta yitirilenlerden fazla idi.
Fleming, 1945’te kendi icadından korktu ve insanları antibiyotiklerin zararları ve bakterilerin antibiyotiklere direnmeye başlama olasılığı konusunda uyardı. Ama, onu pek dinleyen olmadı. 1946’dan itibaren, çiftlik hayvanlarının besinlerine antibiyotik katılmaya başlandı. Böylelikle, hayvanlar hem hastalıklardan daha iyi korunuyor hem de süratle kilo alıyorlardı.
1947’de antibiyotiklere direnç gösteren bakteriler konusunda ilk belirtiler ortaya çıktı ve 1958’de, bu konu kesinlik kazandı. 1964’te ilk kez, insan ve hayvanlarda, antibiyotiklere karşı dirençli bakteriler belirlendi.
1977’de, gelişmiş ülke otoriteleri, antibiyotik kullanımının azaltılması ve hayvan besinlerinde kullanılmaması konusunda uyarılar yapmaya başladı. Ancak, onları pek dinleyen olmadı. Çünkü, katkı maddeli gübre ve

Yazının Devamı

İslam hakkında

15 Eylül 2015

Glenn Beck’in ağustos ayı ortasında piyasaya çıkan kitabı, It is About Islam (İslam Hakkında), dinimiz ve ülkemiz hakkında ne kadar yalan yanlış şey varsa, hepsini doğru imiş gibi anlatıyor. İslam’a bu denli saldıran bir kitap, şimdiye kadar yazılmamıştı.

Beck, aşağıdaki tanımlamaların tümünün yalan olduğunu iddia ediyor:

İslam bir barış dinidir.

Teröristler gerçek Müslüman değildir.

İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik’ten farklı değildir.

Cihat, kendini koruma amaçlı ve barışçıl gayeler güder.

Cihat, Müslüman olmayanların tümüne karşı bir savaş olarak gösterilemez.

Müslümanlar herkese şeriat kurallarını empoze etmek istiyorlar.

Yazının Devamı

SİBER SAVAŞ

14 Eylül 2015

İnternet üzerinden, başta devlet kurumları olmak üzere çeşitli kişi ve kurumların bilgisayar sistemlerine girip, onları izleyen veya sistemlerini dışardan müdahale ile çökerten kişilere veya kurumlara “hacker” deniliyor. Son yıllarda bu çeşit saldırılar o kadar arttı ki, devletler ve şirketler karşı tedbir almak ve hatta, kendi “hacker” gruplarını oluşturmak zorunda kaldılar. Bazı devlet ve şirketler, bazı durumlarda “hacker”lardan yardım istediler veya onların bilgilerini para ödeyerek satın aldılar.
Ülkelerin siber saldırılardan kendilerini koruma kapasiteleri, teknolojik üstünlüklerine göre değişiyor. Ancak, ne kadar iyi korunurlarsa korunsunlar, “hacker”lar sistemleri delebiliyorlar. Dünyanın siber saldırılara en dayanıklı iki ülkesi ABD ve İngiltere olarak sıralanıyor. Onları, Rusya ve Doğu Bloku ülkeleri takip ediyor. Çin, Kuzey Kore ve İsrail, üçüncü derecede kendilerini koruyabiliyorlar. Onları, İran takip ediyor. Suudi Arabistan ve Fransa, siber saldırılara en alt seviyelerde dayanabiliyorlar. Türkiye’nin dayanıklılık kapasitesi ise, test edilmemiş sayılıyor.
Büyük siber saldırılar
- En büyük siber saldırı, internet sistemini kökünden çökertmek amacı güdüyordu.

Yazının Devamı

Çin mucizesi ne oldu?

8 Eylül 2015

Çin’in para politikası iflas etti; güvenilirliğini kaybetti. Çin Merkez Bankası, parasal müdahalelerle ekonomiyi kontrol edebileceğini zannediyordu. Bir zamanlar bizde de Merkez Bankası’nın ekonomiyi istediği gibi yönlendirebileceği zannedilirdi. Oysa, para ve servet farklıdır. Para, servetin ölçüsünü belirler ve alım satımını kolaylaştırır. Alışverişin devamlılığı için, paranın istikrarlı bir değerinin olması gerekir. Bu nedenle, merkez bankalarının temel hedefi, paralarının istikrarının korunmasıdır. Bu yüzden, merkez bankaları enflasyonu düşük tutmak ister; yabancı paralar karşısında paralarının değerinin dalgalanmasını istemezler. İstikrarsızlık, uzun dönemli beklentileri bozar ve yatırım kararlarının ertelenmesine neden olur. Sonuçta, ekonomiler büyüyemez hale gelir.

Çin Merkez Bankası, önce istediği oranda bir devalüasyon yapmak istedi; olmadı. Sonra, devalüasyon oranını yükseltmek zorunda kaldı. Arkasından, bürokratik kararlarla, bir kısım mal fiyatları ile borsadaki şirket hisse fiyatlarını kontrol etmek istedi. Çin’de büyük bankalar ve şirketler devlet tarafından yönetiliyor. Bu kuruluşlar kullanılarak, Çin ekonomi yöneticileri borsada alım yapıp, fiyatların düşmesini

Yazının Devamı