Çin’in para politikası iflas etti; güvenilirliğini kaybetti. Çin Merkez Bankası, parasal müdahalelerle ekonomiyi kontrol edebileceğini zannediyordu. Bir zamanlar bizde de Merkez Bankası’nın ekonomiyi istediği gibi yönlendirebileceği zannedilirdi. Oysa, para ve servet farklıdır. Para, servetin ölçüsünü belirler ve alım satımını kolaylaştırır. Alışverişin devamlılığı için, paranın istikrarlı bir değerinin olması gerekir. Bu nedenle, merkez bankalarının temel hedefi, paralarının istikrarının korunmasıdır. Bu yüzden, merkez bankaları enflasyonu düşük tutmak ister; yabancı paralar karşısında paralarının değerinin dalgalanmasını istemezler. İstikrarsızlık, uzun dönemli beklentileri bozar ve yatırım kararlarının ertelenmesine neden olur. Sonuçta, ekonomiler büyüyemez hale gelir.
Çin Merkez Bankası, önce istediği oranda bir devalüasyon yapmak istedi; olmadı. Sonra, devalüasyon oranını yükseltmek zorunda kaldı. Arkasından, bürokratik kararlarla, bir kısım mal fiyatları ile borsadaki şirket hisse fiyatlarını kontrol etmek istedi. Çin’de büyük bankalar ve şirketler devlet tarafından yönetiliyor. Bu kuruluşlar kullanılarak, Çin ekonomi yöneticileri borsada alım yapıp, fiyatların düşmesini engellemeye kalktı. Hisseleri borsada alınıp satılan şirketler ise, bu hareketten faydalanıp, daha çok hisse satarak, borçlarından kurtulmak istediler.
Siyasi sorgulama
Çin’deki ekonomik bozulma ve düşük büyüme, siyasi bir sorgulamaya yol açabilecek; hatta komünist rejimi zorlayacak bir gelişme yaşanabilecek. Başkan Xi’nin önümüzdeki dönemde bir seri reformu devreye sokması gerekiyor. Bunlar arasında internetten yapılan satışlara getirilen kısıtlama ve kontrollerin kaldırılması ve Hong Kong’da olduğu gibi basit bir vergi sistemi getirilmesi var. Alibaba ve Tencent gibi internet alışverişi sağlayan dev şirketler, binlerce özel şirkete iş yaratıyorlar. Bunlar üzerinden yapılan alışverişin vergi toplama amacıyla kontrol altına alınmaya çalışılması Çin ekonomisine büyük darbe vurabilecek.
Çin ekonomisindeki bozulma, tüm gelişmekte olan ülkelerin paralarının değer kaybetmesine yol açtı; dünya ticaret hacmini, Çin’in büyümesindeki düşme oranında düşürdü ve hammadde fiyatlarının dip sınırlara gerilemesine neden oldu.
Para savaşları
Amerikan Doları’na paralel bir para birimi yaratmaya çalışan, paralel bir Dünya Bankası ve IMF oluşturma peşinde olan Çin, kapitalist sistemin gücünü iyi tahmin edemedi. Çin, ABD Doları dışında bir ortak parayla alışveriş yapılması konusunda, Hindistan, Endonezya, Malezya, Tayland, Güney Kore ve Filipinler’i ikna etmişti. Çin’in İran ve Rusya ile de işbirliğine gitmesi yalnız ABD’nin değil, Japonya ve İsrail’in çıkarlarına da karşıydı.
Çin özel sektör şirketleri ve belediyeleri, geçtiğimiz dönemde ABD Doları ile borçlandırılmışlardı. Şimdi, bu borçların kendi paraları karşılığının gittikçe büyümesiyle karşılaştılar. Öte yandan, Çin hükümetinin durmadan uluslararası sularda hak iddia etmesi ve sınır ihlalleri ABD’li politikacıları sinirlendirmeye devam ediyor.