Başkan kim olmalı?

18 Ekim 2010

Önceki dönemlerde Merkez Bankası Başkanları, genellikle Merkez Bankası çalışanları dışından atanıyordu.
1986 yılından itibaren, Açık Piyasa İşlemleri ve diğer piyasaların Merkez Bankası içinde oluşturulması, Merkez Bankası’nın şirketlere doğrudan kredi vermesi uygulamasının ortadan kaldırılması ve Merkez Bankası’nda bankaların denetlenmesi sisteminin geliştirilmesi sonrasında “Merkez Bankacılığı Teknikleri”nin değişmesiyle, Başkanlar genellikle, Merkez Bankası’nın içinde yetişmiş kişiler arasından seçilmeye başlandı.
Benim, Süreyya Serdengeçti’nin ve Durmuş Yılmaz’ın Başkan olarak görev yapmasındaki en önemli etken, yeni Merkez Bankacılığı kültürü oldu.
Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası’nın Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nu bünyesinde barındırdığı ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun bu günkü yetkilerinin bir bölümünü kullandığı dönemde Banka’da çalışmaya başladı. Para piyasalarının kuruluşu aşamasında, her kademede görev yaptı.
Öte yandan, kendi inisiyatifi ile “bankada mevzuatı en iyi bilen adam” olarak tanındı. Bilginin dışında, kendisinin, alçak gönüllü olma, eleştiriye açıklık, eski-yeni ulusal-uluslararası üst kademe banka ve finans yöneticilerinin neredeyse

Yazının Devamı

Özel müşteriler için bankacılık

12 Ekim 2010

Bankaların, “Özel Bankacılık” şubeleri, özel müşterilerine hizmet vermek üzere oluşturuluyor. Birçok banka, özel müşterilerine yüksek limitli, yıllık ücreti olmayan kredi kartları tahsis ediyor; hava alanlarında özel salonlarını kullandırıyor; onları özel günlere davet ediyor. Özel müşterilerden, yaptıkları havale, ödeme v.s. gibi basit işlemler karşılığında para da alınmıyor.
“Özel Müşteri” statüsüne girebilmek için, her bankanın kendine özgü koşulları var. Genellikle, o bankada tutulan mevduata bakılıyor. Özel müşteriler, bankalar için önemli ve yaptıkları işlemler de normalden büyük.
Doğal olarak, “Özel Müşteri”lerin de bankalardan beklentileri var:
- Her müşteri, kendisinden sorumlu “Müşteri Temsilcisi”ni tanımak istiyor. Bu nedenle, “Müşteri Temsilcisi”nin yılda en az bir kez müşterisini ziyaret etmesi gerek. Böylece, aralarında karşılıklı güven oluşuyor. Bankaların çok sık “Müşteri Temsilcisi” değiştirmesi, bu konuda sıkıntı yaratabiliyor.
- Özel müşteriler ve onlara bağlı şirketlerin tüm hesaplarının bir arada değerlendirilmesi gerekiyor. Hesapların ayrı ayrı değerlendirilmesi durumunda, müşterinin işlem hacminin büyüklüğü tam olarak değerlendirilemiyor. Yabancı

Yazının Devamı

İMKB kendisini yeniliyor

11 Ekim 2010

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), yıllardan beri ilk kez kabuklarını kırıyor, kendisini yeniliyor.
Kasım başından itibaren, fiyat adımlarının küçültülmesi uygulaması başlıyor. İlk aşamada, bir kuruşun üzerindeki fiyat adımları yarı yarıya küçültülecek. Bu uygulama, borsada, manipülatif işlemlerin azalmasını ve ani düşüş ve yükselmelerin oluşmasını engelleyecek.
Bugünden itibaren, hisse senetleri piyasasından verilen emirlerin iptalinin koşulsuz olarak serbest bırakılmasına başlanıyor. Böylece, bekleyen normal ve özel emirler, emir bazında iptal edilebilecek. İptal edilmek yerine, emirin miktarı da azaltılabilecek. Doğal olarak, işleme dönüşmüş emirler iptal edilemeyecek. Kurumsal Ürünler Pazarı’nda ve Varant Pazarı’nda, piyasa yapıcılı olarak işlem görecek emirlerin iptal edilmesi ise söz konusu değil ama minimum kotasyon miktarına kadar azaltılabiliyor. Böylece, gelişmiş borsa ve piyasalardaki uygulamalar esas alınmış oluyor; müşterilere de piyasa gidişatına uygun hareket özgürlüğü tanınıyor. Resmi daire ve kurumların yapacakları hacizler çerçevesinde, bu kurumların satış talepleri de, İMKB’de resmi müzayede yoluyla gerçekleştirilmeye başlandı. Böylece İMKB, işlem

Yazının Devamı

MB’nin zorunlu karşılık kararı

5 Ekim 2010

Merkez Bankası aldığı bir kararla; n Döviz mevduatı zorunlu karşılık oranlarını, 1 puan arttırarak % 11’e,
- Türk Lirası mevduatı zorunlu karşılık oranlarını, 0.5 puan arttırarak % 5.5’e çıkarttı.
- Böylece, piyasadaki likidite yaklaşık 1.5 milyar ABD doları ve yaklaşık 2.1 milyar Türk Lirası azaltılmış olacak.
- Kredi miktarı da yaklaşık 12 milyar ABD doları ve yaklaşık 17 milyar Türk Lirası azaltılmış olacak.
Kanuni karşılıklara faiz ödenmiyor.
Merkez Bankası demek istiyor ki:
1- Önümüzdeki günlerde döviz alarak piyasaya süreceğim likiditenin bir bölümünü bankacılık sistemini kullanarak geri çekeceğim.

Yazının Devamı

Tahvile vize

4 Ekim 2010

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) nihayet, kalkınma ve yatırım bankaları dışındaki bankaların Türk Lirası (TL) cinsinden tahvil ihraç etmelerine izin verdi.
Vadeli mevduatın bir aylık süreyi biraz geçebildiği ülkemizde, krediler çok daha uzun vadeli veriliyor ve bankalar topladıkları mevduat ile verdikleri kredi arasındaki geniş vade uyuşmazlığı nedeniyle ciddi risk alıyorlardı. Bu riski bir ölçüde olsa bile karşılamak amacıyla da kredi faizleri kaçınılmaz olarak yükseliyordu. Bankalar, yurtdışında tahvil ihraç edebildikleri halde, yurtiçinde tahvil ihraç etmelerine izin verilmiyordu. Bunun nedeni olarak, yabancı bankaların yurtdışına bu yolla kaynak aktarmaları olasılığının bulunduğu gösteriliyordu. BDDK nihayet, bu yanlıştan döndü.
Bankaların TL üzerinden çıkaracağı tahvilin miktarı bir formülle BDDK tarafından belirlenecek. Böylece, mevduatın vadesinin uzatılmasının da önü açılacak. Merkez Bankası’nın da buna paralel olarak, vadeli mevduattan alınacak kanuni karşılıkların oranını düşürmesi gerekecek.

Kim kime danışacak?
Merkez Bankası’nın son aldığı kanuni karşılık kararları konusunda kendisine danışılmadığını söyleyen BDDK, ne TL üzerinden tahvil

Yazının Devamı

Büyüme beklentileri

28 Eylül 2010

Büyüme rakamları son aylarda iyi geliyor. Ancak, mevsimsel değil, yıl bazında büyüme oranlarına bakmak gerekli. Merkez Bankası kaynaklı aşağıdaki tablo, bu yıl önceki yıla göre ülkelerin ne kadar büyüyeceği konusundaki beklentileri gösteriyor. Buna göre, Çin ve Hindistan yine dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri olacaklar. Türkiye, Brezilya’nın biraz gerisinde kalsa da % 6 civarında bir Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) büyümesi sağlayacak. Doğal olarak, büyüme oranlarına bakılırken önceki yıllardaki küçülme oranlarına da bakmak gerekiyor. Ayrıca, nüfus büyümesini bu oranlardan düşürmeden, kişi başı gerçek büyüme oranını bulamayız. Öte yandan, gelir dağılımında düzelme sağlanmadan herkesin aynı oranda büyüdüğünü varsayamayız. Bütün bunlara rağmen, ülkemizde diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça iyi sayılacak bir büyüme oranı görüyoruz.
Beklentiler, yılsonuna kadar verilen kredilerde, geçen yıla göre % 25 artış olacağını gösteriyor. Zaten ağustos sonu itibariyle kredilerde % 18’lik bir büyüme sağlandı. Merkez Bankası’nın aldığı son kararlar, gelecek yıl için beklenen kredi büyümesini % 20’nin altına çekecek. Gelecek yılın seçim yılı olacağı düşünülürse, ilk 6 ayda devlet

Yazının Devamı

Piyasalar nereye gidiyor?

27 Eylül 2010

Dünya ekonomilerinin tümü yükselişte. Başta ABD ekonomisi olmak üzere, dünya ekonomilerinde ikinci bir dip yaşama olasılığı gittikçe azalıyor. İkinci bir dip yaşanmayacağını artık dünyadaki büyük finansal kuruluşlar da kabul ediyor. Daha önce tahmin ettiğimiz gibi, öncelikle mal fiyatları yükseliyor. ABD borsalarının yükselişe geçmesiyle birlikte, gelişmekte olan ülkelerin borsalarının daha hızlı yükseleceği varsayımı da gerçekleşiyor.
“Reuters” kaynaklı aşağıdaki tablo, yılbaşından beri çeşitli enstrümanlardaki kazançları gösteriyor. Anlaşılan;
- Günlük yaşantımıza yönelik mal çeşitlerinin fiyatları artmaya devam edecek.
- ABD borsalarında yükseliş trendi kesinleşinceye kadar altın fiyatları biraz daha artacak ama muhtemelen yılbaşından sonra, ekonomilerdeki büyümeler gerçekleştikçe artış durup, düşüş başlayacak. Halen ABD dolarının değer kaybı, altın fiyatlarındaki artış baskısını sürdürüyor.
- Mal fiyatlarındaki artış trendi, giderek ve ekonomilerdeki düzelme gerçekleştikçe metal fiyatlarına da yansıyacak.

Borsalardaki yükseliş sürer

Yazının Devamı

Teşekkür eden başbakan

21 Eylül 2010

Referandum sürecinin en ilginç yanı, referandum akşamı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuşmasıydı. Tayyip Bey önce referandum kampanyası sırasında yaptığı aşırıya kaçan bazı söylemleri için özür diledi. Sonra da, kampanyada yardımları dokunan her gruba ayrı ayrı teşekkür etti. Bazı televizyon kanalları nedense konuşmanın bu bölümünü vermediler.
Türkiye, şimdiye kadar “özür dileyen” ve “teşekkür eden” bir başbakanla tanışmamıştı. Günlük hayatımızda en yakın ilişkilerimizde bile, gerektiğinde özür dilemeyi veya teşekkür etmeyi bilmeyen bir toplumuz. Hele, bir başbakanın milletin önünde, başkalarından özür dilemesi veya birilerine teşekkür etmesi hiç olmamıştı. Tayyip Bey’in bu örnek davranışı, sadece Batı toplumlarının ileri olanlarında (mesela ABD’de) görülebiliyor.

Bundan sonraki en önemli 3 icat
Globalleşmeyle birlikte, kapitalist ekonomilerde “artı değer” yaratabilen en önemli unsur, yeni icatlar olacak. Sermayenin de, işgücünün de önemi gittikçe azalıyor ama “müteşebbislik” ve “yönetim gücü” hâlâ eski yerini koruyor. Bundan sonra, geniş etkiler uyandıracak önemli icatların aşağıdaki 3 konuda yoğunlaşacağı anlaşılıyor:
1) Enerjinin çok daha kapasiteli, mümkün olduğunca

Yazının Devamı