FED (ABD Merkez Bankası) piyasaya karşılıksız trilyonlarca dolar para veriyor; yani, karşılıksız para basıyor. Önceki hafta yapılan açıklamada, FED’in önümüzdeki kısa dönemde ilave 600 milyar dolar daha para basacağı belirtilmişti. Para basma işlemi, batma tehlikesi altındaki şirketlerin Amerikan Hazinesi(Hazine)’ne borçları veya Hazine’nin tahvilleri alınarak yapılıyor. Hazine, tahvillerin vadesi geldiğinde muhtemelen bunları yeni tahvillerle değiştirecek. Kısacası, pratikte Hazine borçlarının karşılığını ödemeyecek. Zaten, ödeyeceği zamana kadar da doların değeri iyice düşmüş olacak ve ödemenin Hazine’ye yükü kalmayacak.
Hazine, FED’den aldığı para ile şirketleri ve bankaları kurtaracak; yeni vergi koymadan bütçe açığını kapatmaya çalışacak. Böylece, banka ve şirket iflaslarının ekonomiyi az etkilemesi, yeni yatırımlar yapılması ve yeni iş olanaklarının ortaya çıkması hedefleniyor. Para bolluğu, doların değerini de düşüreceği için, ABD dış ticaret açığının daralması da bekleniyor.
Devam eden karşılıksız para basılmasının ilk meyveleri alınmaya başlandı. Eylül ayında, ithalat 198 milyar dolar olurken, ihracat 155 milyar dolar oldu. Daha önce 50 milyar dolar civarına kadar
CIA-The World Factbook’tan derlediğim aşağıdaki tablo, ülkelerin petrol üretim ve tüketimlerini bir arada gösteriyor.
Birinci sütunda, ülkelerin petrol tüketimleri “gün/varil” olarak yer alıyor. İkinci sütunda, ülkelerin petrol üretimleri yine “gün/varil” bazında gösteriliyor. Tabloda tüketim ve üretim verileri, 2009 yılı sonu itibariyle (kesin rakamlar yoksa üretim ve tüketim eğilimleri göz önüne alınarak tahmin edilmiş) yer alıyor.
Gerçekler
- Bu haliyle petrol, yerine geçecek bir enerji kaynağı bulunamadığı sürece daha çok savaşa neden olacak.
- ABD, petrol üreten 3 büyük ülkeden birisi olmasına rağmen, ürettiğinin 2 katı petrol tüketiyor.
CIA-The World Factbook’dan derlediğim aşağıdaki tabloda, seçilmiş ülkelerin nüfusları, doğum oranları ve Gayri Safi Milli Hasıla’ları (GSMH) karşılaştırılıyor. Nüfuslar, 2010 Temmuz itibariyle büyüme trendleri esas alınarak yaklaşık olarak alınmış ve Afrika ülkelerinde giderek büyüyen AIDS salgınının etkisi göz önünde tutulmuş.
“Doğum Oranı”, her 1000 kişilik nüfusa göre yıllık doğum sayısını ifade ediyor. Bu orandan ölüm sayısı veya çocuk ölüm sayısı düşülmemiş; dolayısıyla, nüfusun net artışı değil doğurganlık (fertility) oranı incelemeye alınmış. Yani, veriler ülke nüfusunun gerçek artış hızını göstermiyor. Oranlar, yine 2010 Temmuz ayı nüfusları esas alınarak, bulunmuş.
“Milyar dolar” bazında ifade edilen ülke GSMH’ları, ABD’deki Satın Alma Gücü Paritesi (purchasing power parity) ile karşılaştırmalı olarak, 2010 yılı başı itibariyle hesaplanmış. Hesaplamada, 2009 yılı sonundaki döviz pariteleri kullanılmış. Bu rakamlardan, kişi başına düşen milli gelir de bazı sapmalarla hesaplanabilir ama kişi başı milli geliri oluşturan gelir kalemlerinin ne olduğu ve gelirin dağılımı da önemli. Petrol veya silah satılarak kolayca elde edilen bir milli gelirle, tekstil ihraç edilerek
“Kur savaşları”nın önleneceği yönünde sözler verilse de, kaçınılmaz olarak “kur savaşları”nın yaşanacağı anlaşılan dünya ekonomisinde, bunun nedenlerini irdeleyebilmek için aşağıdaki tabloya bakmak gerekiyor.
CIA-The World Factbook’tan alınan ve karşılaştırabilmek için bir araya getirilen tablonun birinci sütununda, 2010 yılı başı itibariyle ülke Merkez Bankalarındaki döviz rezervlerinin ABD doları bazında, milyar dolar olarak toplamı yer alıyor. Döviz rezervleri tanımı içinde, ülkenin altın rezervi ve IMF nezdindeki Özel Çekme Hakları da bulunuyor. Yani, o ülkenin ödemeler dengesi finansmanında kullanabileceği, özel banka ve kişi döviz varlıkları dışındaki tüm varlığı. Görüldüğü gibi, Çin, Japonya, Rusya ve Suudi Arabistan dışında, Tayvan, Singapur ve Hong Kong gibi finans merkezlerinde de büyük rezerv birikimi var. Gelişmiş Avrupa ülkelerinin döviz rezervleri ise, oransal olarak düşük. Büyük döviz rezervi tutan ülkeler, rezervlerinin önemli bir oranını neredeyse hiç faiz alamadıkları Amerikan tahvillerine yatırmışlar. Dövizlerinin bir bölümü de, yine neredeyse faizsiz olarak yabancı bankalarda tutuluyor.
“Kur savaşları”nın nedenini anlayabilmek için, sadece döviz rezervlerine
Ülkelerin eğitime ve askeri harcamalara hangi oranda para ayırdıkları ile, ülkelerin gelir dağılım durumları ve nüfus artış hızları arasında bir korelasyon bulmak üzere, CIA-The World Factbook bilgilerini kullanarak bir araştırma yaptım.
Aşağıdaki tabloda, ülkelerin askeri harcamaları ve eğitim harcamalarının, o ülkenin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’sına oranı yer alıyor. Oranlar hesaplanırken bazı ülkeler için 2009, bazıları için ise 2008 veya mümkün olan en yakın tarih esas alınmış. GSMH rakamları ABD doları bazında ve “satın alma gücü paritesi” göz önüne alınmaksızın hesaplanmış.
İlk iki sütuna bakıldığında, gelişmiş ülkelerin eğitim için harcadıkları paranın, askeri harcamalar için harcadıklarından oransal olarak çok yüksek olduğunu görüyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin askeri harcamaları ise, neredeyse eğitim için ayırdıkları paranın iki katı. Zaten, bu yüzden de geri kalıyorlar ve ülkelerinde gerçek anlamda demokrasiyi yerleştiremiyorlar. Dikkat edilirse, dünyadaki en yüksek askeri harcamayı yapan ABD’de bile, eğitim harcamaları askeri harcamaların üzerinde. Almanya ve Brezilya gibi ülkeler, askeri harcamalarının 3 katı eğitime para ayırıyorlar. Sürekli savaş halinde olan
Başbakan, medyayı susturmak istemekte haklı. Medya, kişilere sorup gerçeği öğrenme ihtiyacı bile duymadan, kişiler hakkında sorumsuzca haber yapıyor. Bunun en son örneği geçen hafta yaşandı. Ben ve benden önceki Merkez Bankası başkanlarına veryansın edilip; Merkez Bankası Vakfı’ndan çok yüksek emekli maaşı alınıyormuş gibi gösterilerek, sanki bir yolsuzluk varmış havası estirildi. Ercan Kumcu ve Gazi Erçel, konuyu sütunlarına taşıdı.
Şimdi yeni bir moda var. Bir kuruluş yok edilmek istenildiğinde, vergi incelemesi yaptırılıp, bu kuruluşa doğru-yanlış bir vergi tahakkuk ettiriliyor. Kuruluş, mahkemeye giderek vergi borcuna itiraz etse bile, “ihtiyati haciz” konularak, mahkeme kararı beklenmeden infaz yapılıyor; şirket iflas ettiriliyor. Merkez Bankası Vakfı’na da aynı şey yapılmaya çalışılıyor. 8500’ü aşkın Merkez Bankası memurunun maaşlarından biriktirdiği paralara el konulmak isteniyor. Vakıf, çalışamaz hale getiriliyor.
Ortalama 11.000 TL
Medyanın beni çok yüksek maaş alıyormuşum gibi göstermesi üzerine aşağıdaki bilgileri vermek durumunda kaldım:
- Vakfın kişilere ödediği emekli aylıkları, hizmet yılları ve hizmet dereceleri esas alınarak her ay toplanan ödentilerle
Bir ülkenin diğer ülkelere göre dış borçluluk durumunu belirlerken, en az aşağıdaki 10 başlık altında inceleme ve diğer ülkelerle karşılaştırma yapılması gerekiyor:
Kamu sektörünün ve özel sektörün dış borcunun büyüklüğü.
Ülkenin kamu sektörü ve özel sektörünün, varsa diğer ülkelere verdiği borcun büyüklüğü.
Ülkenin merkez bankası ve bankaları dahil döviz ve altın rezervlerinin büyüklüğü.
Ülke merkez bankası ve bankalarının döviz ve altın rezervlerini nerede tuttukları.
Ülkeye dışarıdan gelen birikimli doğrudan yatırım tutarı.
Ülkenin dışarıya yaptığı birikimli doğrudan yatırım tutarı.
Jack Canfield’in Başarı Prensipleri (The Success Priciples) isimli kitabını okuyordum. Birden, kitapta önerilen prensiplerin tümünün Batı kültürüne uygun biçimde tasarlandığını gördüm. Türkiye’deki başarı prensipleri ile gelişmiş batı toplumlarındaki prensiplerin pek birbirine uymadığını fark ettim.
- Bizde, zengin olmak için, iktidardaki politikacılara yakın olmak lazım. Ne de olsa, “etek öpmekle, ağız aşınmaz.”
- Bizde zenginliğini korumak için, bitaraf olan bertaraf olacağından, siyasi taraf olmak lazım.
- Bizde, bilimsel bir konuda ihtisaslaşmak yerine, bir cemaate girip, cemaatin her yönden genişlemesi için emek vermek lazım.
- Bizde, sorgulamak yerine biat derecesinde itaat etmek lazım. Yenilik ve icatlarla pek uğraşılmamalı; çünkü araştırma, sorgulama kültürü gerektirir.
- Başarıda zamanı iyi kullanmak çok önemlidir. Bizde, ibadetle geçen zaman iyi kullanılmış zaman demektir.
- Canfield’e göre insan kendinden sorumludur. Bizim başarısızlığımızın sorumlusu ise, ya kader ya da başkalarıdır.