12 Nisan günü Merkez Bankası Olağan Genel Kurulu’nu yapacak. Genel Kurul’da yönetim ibra edilecek; Banka Meclisi ve Denetleme Kurulu’na yeni üyeler seçilecek. Bu Genel Kurul’da Merkez Bankası’nın esas mukavelesi de değişiyor:
a- Merkez Bankası artık banka, şirket ve şahıs riskleriyle ilgili bilgileri toplayamayacak. Risk santralizasyonu uygulaması tamamıyla Merkez Bankası’nın dışına çıkarılıyor. Merkez Bankası’nın kanuni karşılıklar ve faiz oranlarının belirlenmesi ile ilgili yetkileri sürüyor. Elektronik Fon Transferi(EFT) sistemi, risk takip etmek için değil, sadece Banka’nın bir hizmeti olarak devam edecek. Açık Piyasa İşlemleri de eskisi gibi sürdürülecek ama bu piyasada bankaların olası ödeyememe riskleri izlenemeyeceği için, Banka artık “erken uyarı” görevini rahatça yapamayacak.
b- Banka Meclisi yetkilerini “diğer organlara” devredebilecek. Diğer organlar deyiminin, sadece banka içi organlar olup olmayacağı da belli değil. Bu uygulamayla Banka Meclisi’nin bütün yetkileri elinden alınıp, başka organlara verilebilir. Yani, Merkez Bankası da artık siyasetin tam ortasına çekilebilecek.
c- Artık, yabancı memleketlerle yapılacak mali ve ticari anlaşmalar akdine ilişkin
Türkiye’nin iç kargaşa ile boğuşan ülkelere olan ihracatının toplam ihracatımıza oranları şöyle:
Yukarıdaki rakamlar, ülkemizin ihracatının yaklaşık % 6’sının Kuzey Afrika’ya ve % 20’sinin Ortadoğu’ya yapıldığını gösteriyor. Bu ülkelerdeki politik istikrarsızlıklar, ihracatımızın düşmesine de neden olabilecek.
İnşaat sektörünün yurtdışında yaptığı inşaatlar nedeniyle, yıllık ortalama 900 milyon dolar gelir elde ediyoruz. Yurtdışındaki inşaatlarda çalışan işçilerimizin gönderdiği havaleler de yıllık 1.1 milyar doları buluyor. Ayrıca, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine sattığımız 6 milyar doları aşan inşaat malzemesi var. İşte, bu nedenlerle de bu ülkelerdeki iç kargaşalar bizi yakından ilgilendiriyor. Zaten, Cumhurbaşkanımız ve hükümet üyelerimizin bu ülkelerle yakından ilgilenip, ziyaretler yapmasının amaçlarından biri de olası politik değişiklikler karşısında hazırlıklı olabilmek.
Japonya’nın durumu
Japonya’daki depremin diğer ülkelere etkisinin de beklenenden yüksek olacağı anlaşılıyor. Japon malı sayılmayan Volvo’nun, Japonya’da üretilen parçaları nedeniyle 2 hafta içinde stok sıkıntısıyla karşılaşılacağı ve üretimin durabileceği konuşuluyor. Öte yandan,
Durmuş Yılmaz, gelmiş geçmiş en mütevazı, samimi ve öz güvene sahip Merkez Bankası Başkanı oldu. Yaşının nasıl ve neden büyütüldüğünün hikâyesi de, Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin’in ve diğer köşe yazarlarının eleştirilerine yaklaşımı da, bu tespitleri doğruluyor.
Kendinden önceki Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti’nin, Taraf gazetesinde açıklanan “Wikileaks Türkiye Belgeleri”nde yer aldığı şekliyle, ABD Büyükelçisi Pearson’a “Ak Parti durumun ciddiyetini kavramamış; ABD yardımı ya da IMF programı olmadan da yola devam edilebileceğini zannediyorlar. Onların bu bilinç eksikliği beni korkutuyor” dediği bir zeminde, Durmuş Yılmaz’ın kendi politikasını yürütmesini takdirle karşılıyorum.
Merkez Bankası’nın, para politikasının temel aracı olarak Munzam Karşılıkları kullanmasını, daha önceki yazılarımda da eleştirdiğim gibi, onaylamıyorum. Hele, yüksek öz kaynakları sayesinde kârlılıkları kaçınılmaz olarak artan bankaların, bu kârlarına göz dikilmesini hiç doğru bulmuyorum. Bilindiği gibi, öz kaynakların yüksek tutulmasını BDDK zorunlu kılıyor. Geçen hafta gazetelerde, Şişecam’ın 2010 yılında 484,3 milyon lira kâr ettiğini okuduk. Şimdi, bu kâra da mı göz dikilecek?
Türkiye ve dünya ekonomisinde, 3 önemli gelişme var. Soru, bu gelişmelerin ülkemizi ve dünyayı nasıl etkileyeceği?
Bu önemli gelişmeler:
a) Henüz bitmeyen global ekonomik krizin, dünya ekonomisine ve bize etkileri.
b) Japonya’daki felaketin, dünya ekonomisine ve bize etkileri.
c) Büyük Ortadoğu Projesi’ne dahil ülkelerde çıkan iç ayaklanmaların, dünya ekonomisine ve bize etkileri.
Global krizin etkileri
Kelly Love Johnson, “Skirt! Rules For The Workplace” isimli kitabında, başarılı iş kadınının sırlarını açıklamış. En gelişmiş ülkelerde bile kadınlar, işe girişte ya da girdikten sonra çeşitli haksızlıklarla karşılaşıyorlar. Her toplumda sadece “erkeklerin yapabileceği işler” türetilmiş. Kadınlar, “hata yapmaya hazır kişiler” gibi algılanıyor; “sarışın” fıkraları üretiliyor. Oysa, sık sık kötü araba kullanmakla suçlanan kadınların bile, erkeklerden daha iyi araba kullandıkları kanıtlandı.
Aslına bakılırsa, kadınların dudakların eksik etmedikleri gülümsemeleri, sorunlarını nazikçe halletmeye çalışmaları, çalışma arkadaşlarıyla iş birliği yapmaya daha yatkın olmaları, duygularını kontrol edebilmeleri onlara karşılaştırmalı bir üstünlük kazandırıyor. Bunlara ilaveten değişikliği seven, dinlemeyi bilen, en iyisini yapmak için odaklanmış, iyi giyinen ve yapılması gerekeni istenmeden yapan kadın, iş yerinde erkeklere göre daha da yadsınamaz ciddi bir üstünlük kazanıyor.
Kitabın yazarı, başarılı bir iş kadınının işi ile ilgili doküman saklamayı bilmesini, üstleri dahil hiç kimseye aşırı bir güven içinde olmamasını, olaylar karşısında kesinlikle duygularına yenilip ağlamamasını, çalışma
Teknoloji dev adımlarla ilerliyor. İlerlerken de tüm hayatımızı kontrol ediyor; gözetim altında tutuyor. Dijital ortamda, izniniz olmadan bilgileriniz çalınabiliyor; başkalarına devredilebiliyor ya da takip edilebiliyorsunuz.
Artık, İstanbul’da da yerleştirilen kameralar, yalnız yolların trafik durumunu kontrol etmekle kalmıyor; toplu gösterileri ve kişileri de her detayda mercek altına alıyor. Londra ve New York’ta, bütün metro girişlerini, köprü geçişlerini takip eden ve suçluların yakalanmasını sağlayan 10.000’den fazla kamera var. Teknoloji soyguncuları(hackers) da bu görüntüleri yakalayabiliyor. Cep telefonunuz üzerinden, bulunduğunuz yerin belirlenmesi de polis güçleri ve teknoloji soyguncuları için güç değil.
Çoğu kez sizden izinsiz eviniz ve hareketleriniz internetten bile görüntülenebiliyor. Eğer, bu görüntüleri kaldırmak isterseniz, birçok sitenin “Report a Problem” bölümünü kullanabilirsiniz. Örneğin, “Google”da bu bağlantı alt sol köşede yer alıyor.
Süper çerezler silinemiyor
Bilgisayarınızdaki çerezlerin(cookies) bazıları, silinse bile yok olmuyorlar. Bu “süperçerezler”i yok etmek için, süperçerezi(supercookie) koyan bilgisayar yazılımının sitesine girerek,
Arzu Güneysu Yıldırım ve Nazlı Elvan Demirbilek, 25 eski borsacının taktikleri, stratejileri, anıları ve sırlarını “Borsada Önden Koşanlar” isimli kitapta toplamış. Kitap, borsacıların ve borsayla ilgilenen herkesin okuması gereken; eski ve yeni tecrübe ve hatıralarla bezenmiş bir yapıt. Eser, aramızdan ayrılan ve hepimizde iyi anıları bulunan Tuncay Artun ve Mustafa Yılmaz’ı da bir kez daha hatırlamamıza olanak sağlıyor.
Bana göre, Borsamız hakkında şimdiye kadar yazılan kitapların en iyisi.
Tahtası kapatılan hisseler
Borsacıların üzerinde ortak görüşe vardıkları en önemli konunun, Borsa’da “tahtası kapatılan hisseler” olduğu anlaşılıyor. TMSF’nin el koyduğu banka veya şirketlerin ya da çeşitli nedenlerle Borsa’da alış verişi durdurulan kuruluşların hisse senetleri küçük yatırımcının elinde kaldı. Bu şirket veya kuruluşlar daha sonra yüksek fiyatlara başkalarına satıldığı halde, küçük yatırımcıya hiç bir şey ödenmedi. Örneğin TMSF, el koyduğu bankaları ve gazeteleri daha sonra çok yüksek fiyatlarla sattı ama banka veya gazete hisse senedini elinde bulunduran küçük yatırımcıya az da olsa bir ödeme yapmadı. Bu konuda, ya yasal tedbir alınması ya da “tahtası kapatılan
Politik değerleri tartışmamız sırasında, demokrasi, güçler ayrılığı, yargı anlayışımız farklı derken, şimdi ekonomide de birbirimizi tam olarak anlayamıyoruz.
Geçtiğimiz 8 yıllık dönemde, Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH)’nın, enflasyonun, Kişi Başına Düşen Milli Gelir’in hesaplama yöntemi değişti. Bu arada, Türk Lirası’nın gerçek değerini hesaplamada kullandığımız dahil, karşılaştırmalarda baz alınan temel yıllar bile değiştirildi. Artık, veri ve istatistikler istenilen sonuçları gösterecek biçimde. Rakamlarla öyle oynanılır hale geldi ki, Türk ekonomisi insanlardan soyutlanıp, rakamlarla ifade edildiği durumlarda çok iyi gözüküyor.
Verilere bakarak ekonomimizin iyi durumda olduğunu düşünüyorum ama bu iyiliğin ne kadarının istatistiklerdeki oynamayla sağlandığına emin değilim. Daha 8 yıl önce, 3 bin dolar olan kişi başına düşen milli gelirimiz, 10 bin dolara kadar yükseltildi. Tabii ki, küresel kriz nedeniyle şimdi bu seviyenin altındayız.
Bakana göre!
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, işsizlik oranının % 10’un altına düşürülemeyeceğini; düşürülmesi için yapısal tedbirler alınması gerektiğini söylüyor. İşsizlik, ülkemiz insanının kaderi mi? Madem yapısal tedbir alınması