Meyhane ruhu Asmalı Cavit’te yaşıyor

28 Kasım 2010




Asmalı Cavit benim ölçülerime göre iyi bir meyhane. Servisi başarılı, mezeleri düzgün... Kazıklanmadığınızı bildiğiniz bir yer

Tüketici tercihleri konusu sosyal bilimcilerin her zaman aklını kurcalamıştır.İktisatçılar bu konuda ciddi matematiksel modeller kurmuş, sosyologlar da ilginç gözlemleri ile konuyu renklendirmişlerdir.
Örneğin ünlü iktisatçı Marshall tüketicinin rasyonel olduğu varsayımından yola çıkar. Tüketici belli bir hizmet ya da mal seçimi yaparken bunu tüketmekten dolayı aldığı hazzı mal ve hizmetin fiyatını dikkate alarak maksimize etmeye çalışır.

Yazının Devamı

KONYA TAVSiYELERi

26 Kasım 2010

Okuyucularımdan bazıları ‘Tadı Damağımda’ programının Konya bölümlerini izlemiş olabilir. Gerçekten fırın kebabı ve etli ekmekte Konya’nın eline kimse su dökemez. Bu yazıyı yazarken bile ağzım sulanıyor Ali Baba’nın fırın kebabını düşündüğüm zaman. Ama Konya’da ‘Tadı Damağım’da programında çekme şansı bulamadığımız başka seçenekler de var. İşte size üç tavsiye?BOLU LOKANTASI VE ETLİ EKMEKMaalesef ülkemizin her yerinde olduğu gibi Konya’da da günümüz beklentilerine taviz verildiği için etli ekmek yavaş yavaş değişime uğruyor. Bu konuda fazla birikimi olmayan ve Konya dışından gelen müşteriler etli ekmeği uzun ve ince görünce gerçeğinin bu olduğunu sanıyorlar. İşin doğrusu şu ki, bu tip bir ekmeğin yarısını yemeden diğer yarısı soğuyor ve kayış gibi oluyor. Buna ek olarak, hiç anlaşılmaz bir şekilde, etin kuru ve yağsız taraflarını ‘sağlıklı’ sandığımız için (eğer kolesterol sorun ise belki hiç kırmızı et yememek gerekir), dana etinin budu gibi geleneğe uygun olmayan, ama kuzuya göre daha ucuz olan, etlerden hazırlanmaya başladı etli ekmekler.
Bolu lokantası halen olması gerektiği gibi bir etli ekmek hazırlıyor. Enli bir etli ekmek. Kuzunun yağlı kaburgasından ve zırh ile

Yazının Devamı

Futbolda yetişebiliriz ama yemekte zor...

21 Kasım 2010

Bakalım şimdiye kadar Avrupa’da gol atamayan Timsahlar Valencia’da makus talihlerini yenebilecekler mi?
Ben yeneceklerini düşünüyorum. Bursaspor iyi takım. Kaybedecek bir şeyleri de yok. Valencia’nın da grupta ikinciliği garanti gibi. Maça fazla asılacaklarını sanmıyorum.
Gene de, en ateşli Bursa taraftarının da herhalde kabul edeceği gibi iki takım arasında futbol anlayışı ve tekniği açısından fark büyük.
Fark büyük ama arada uçurum olduğunu söyleyemem. 10 sene onceki Real Madrid-Cim Bom Süper Kupa maçı ve Zico zamanındaki Fener-Sevilla maçları hâlâ gözümün önünde. Eğer Hiddink’e gerekli çalışma ortamını yaratır ve “Niye Hasan’ı oynattı, Hüseyin‘i oynatmadı” diye sersemce saldırmazsak gelecekte Milli Takım’ın da İspanyollara kök söktürmesini beklemek belki hayal değildir.
Peki ya ülkemizdeki balık lokantalarının İspanya düzeyine çıkmasını beklemek?
İşte bu tam bir hayal! Benim gördüğüm kadarı ile aradaki fark giderek kapanmıyor. Tam tersine, giderek açılıyor.
Kanıt mı?

Yazının Devamı

İTALYA’DA İÇTiĞiM BAZI ŞARAPLARIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

19 Kasım 2010

Umarım bu satırların okuyucuları sevgili Güngör Uras Bey'in 'Ayşe Hanım teyzesi'ne aşinadır. Karmaşık iktisadi konuları basitleştirip herkesin anlayacağı bir dille ama konuyu çarpıtmadan ve özünü zedelemeden anlatmakta usta olan Güngör Bey, 'Ayşe Hanım teyze'nin anlayacağı dille yazar. Yani ortalama okuyucunun iktisadi konularda özel bir eğitimi olmasa bile zeki ve arif olduğunu varsayar.
Günümüz iktisatçıları sofistike 'oyun teorisi' modelleri kullanmaya devam etsin, işin özü Plato ve Aristo’dan beri pek değişmemiştir. Ürettiğinizden coğunu tüketir, üretimi artırmadan tüketimi kamçılar ve kazandığınızdan çoğunu harcarsanız, er veya geç bunun bedelini ödersiniz. Hem fakirleşirsiniz hem de elalem sizin yerinize sizin ve çocuklarınızın geleceğini ilgilendiren kararları vermeye başlar. Nasıl kötü iktisadi politikalar halka “alternatifi yok” diye yutturulabiliyorsa, kötü ürünler de akıllı ve manipule edici reklam kampanyalarıyla pazarlanabiliyor. Maalesef şarap işinde özellikle böyle. Manipule edilmiş, aynı sallama çay gibi sallama meşe parçalarıyla kötü kokuları maskelenmiş ve ‘pahalı’ süsü verilmiş, bitimi yeşil ve damak büzücü, dengesiz, aynı zamanda da aşırı üretimden

Yazının Devamı

Bu makarnayı kelimeler anlatamaz

14 Kasım 2010

Roma civarındaki Hostaria Della Piazzetta’yı o kadar beğendim ki iki gün sonra tekrar gittim. Orada yediğim makarnayı anlatmaya çalışsam kağıt üzerinde bir şey ifade etmez

Kırmızı mı istersin beyaz mı?” diye soruyor Flaviano.
“Şarap listesi yok mu?” diye soruyorum.
“Liste yok. İstersen etiketli birkaç şarap var. Ama buranın ev şarabı güzeldir, bir dene istersen” diyor.
Burası dediği Allah’ın dağı. Monte San Biaggio. Roma’nın güneyinde, Napoli’nin kuzeyinde.
Lokantanın adı Hostaria Della Piazzetta.

Yazının Devamı

ALBA LOKANTALARI

12 Kasım 2010

Geçen haftaki yazımda Alba seyahatim ile ilgili genel izlenimlerimi aktarmıştım. Bu hafta kalite ve lezzet açısından üst düzey, fiyat açısındansa makul lokantaları tanıtacağım

İtalya'nın Piemonte bölgesinde ve Torino’ya bir saat mesafede olan Alba kenti gerçekten lokanta açısından da çok zengin. Bunlardan 'La Libera' bir 'osteria', yani ev tipi yemek yapan basit bir lokanta. Ama adına aldanmayın. Burası aslında son derece sofistike ve enfes yemeklerin olduğu bir yer. Fiyatlar da makul. Başlangıçlar 10 euro altı, ana yemekler 10–20 euro arası. En dayanılmaz yemeği 'raviolone alla Nino Bergese con tartufo bianco Alba'. İnce açılmış iri bir mantı, bahçe ıspanağı püresi, dünyada eşi nadir bulunan ve adeta portakal renginde tam kıvamında pişmiş ve dokununca adeta patlayan yumurta sarısı ve üstüne rendelenmiş bol miktarda beyaz Alba trüfü. 35 euro'ya dünyanın fiyat–kalite oranı açısından en cazip öğünü diyebilirim. Eğer sakatat seviyorsanız ve burayı ziyaret ederseniz sakın 'Finanziera' adlı krema soslu, dana beyni ve uykuluğu ağırlıklı yemeği de kaçırmayın.

Japon etkisi yakışmışAlba'da ziyaret ettiğim ikinci lokanta iki Michelin Yıldızlı

Yazının Devamı

Bodrum’da güzel bir sürpriz

7 Kasım 2010

Kısmet yörenin malzeme ve geleneklerini yansıtan tutarlı bir esnaf lokantasıGerçekten kısmet işi!
Esnaf lokantası denen lokantalarda iyi ve ucuz yemek yemekten bahsediyorum.
Eskiden genel kural olan şimdi istisna oldu. Genel kural özensiz, sıradan, fabrikasyon malzemeler ve kötü yağlarla pişirilmiş ve genellikle çok pişirilmiş yemekler.
Eskinin ünlü lokantaları artık daha çok adlarını satıyorlar. İyi de satıyorlar çünkü çoğu dolup taşıyor. Bu lokantaların eski günlerini anımsayan yemekseverler de dertlerini kimseye anlatamıyorlar.

Ege’de olduğunuzu anlıyorsunuzBöyle bir ortamda güzel bir sürpriz ile karşılaşmak ne büyük mutluluk. İstanbul’da olmasa bile Bodrum’da böyle sürprizler ile karşılaşabiliyor insan.
Bodrum Konacık’taki Kısmet lokantasında olduğu gibi.

Yazının Devamı

ALBA İZLENiMLERİ

5 Kasım 2010

Yaz ortasında ve bir pazar günü hiç Ada vapuruna bindiniz mi? Oturacak yerden falan vazgeçtik. Ayakta duracak yer bulamazsınız. Diyelim tuvalete gitmeniz gerekti. Normal bir şekilde yürümek imkansızdır. Tek şansınız dirseklerinizi silah gibi kullanıp ara sıra el ense çekerek ilerlemek.
Bu durumun bir benzerini de 24 Ekim Pazar günü saat 17.00 sularında Alba kentinin Vittorio Emmanuele Caddesi’nde gördüm.
Alba, İtalya’nın Piemonte bölgesinde ve Torino şehrine bir saat uzaklıkta. Kilosu bu sene 3 bin USD civarında satılan beyaz trüf ticaretinin merkezi. Langhe denen dağlık yörenin trüfü dünyanın en nadide yiyecek ürünü.
Alba minik bir kasaba. Bahsettiğim cadde trafiğe kapalı. Caddenin bazı yerlerinde tezgahlar kurulmuş. Kurutulmuş ve taze yaban mantarları, trüf, salam sucuk vs. satılıyor. İnsanlar degüstasyon için durduğu an yaya trafiği resmen kilitleniyor. Bir ara iyice bunalıyorum. Café Gold adlı kahvede iki enfes cappuccino içmişiz hanımla. Bir yandan da ben Milliyet yazımı yazmışım o da İtalya tatiline getirdiği öğrenci tezlerini notlamış. Her ikimiz de bilgisayar ve bilimum kitap, vs. taşıyoruz. Otel beş dakika mesafede ama bu gidişle iki saat sürecek.

Külçe altın kadar

Yazının Devamı