Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Meyhane ruhu Asmalı Cavit’te yaşıyor



Asmalı Cavit benim ölçülerime göre iyi bir meyhane. Servisi başarılı, mezeleri düzgün... Kazıklanmadığınızı bildiğiniz bir yer

Tüketici tercihleri konusu sosyal bilimcilerin her zaman aklını kurcalamıştır.İktisatçılar bu konuda ciddi matematiksel modeller kurmuş, sosyologlar da ilginç gözlemleri ile konuyu renklendirmişlerdir.
Örneğin ünlü iktisatçı Marshall tüketicinin rasyonel olduğu varsayımından yola çıkar. Tüketici belli bir hizmet ya da mal seçimi yaparken bunu tüketmekten dolayı aldığı hazzı mal ve hizmetin fiyatını dikkate alarak maksimize etmeye çalışır.
Yani her zaman en ucuz olanı satın almaz. Fiyat-kalite dengesine bakar. Konu lokanta ise, işin Türkçesi, tüketici iyi yemeği mümkün olan en ucuz fiyata yemek ister.

Sosyete ve güzel kızlar orada diye gidiyorlar
Ama iş bu kadar basit değil tabii. Öyle olsa kötü yemeği olan lokantalar gümleyip gider, iyi iş yapan herkes de bunun mükafatını görürdü.
Öyle olsa idi, İbrahim Tuna gibi ülkenin en iyi İtalyan mutfağını yapan bir şef omuzlara alınır ve Fauna lokantası Kadıköy’de faaliyetini sürdürürdü.
Bu kadar basit olmadığını yalnız sosyologlar değil, reklamcılar da kavramışlardır.
Bilirler ki davranış biçimlerimiz öyle pek rasyonel modellere uymaz. Endişe ve korku, aşağılık ve üstünlük kompleksleri, başkaları tarafından takdir edilme ve benimsenme isteği vs. gibi bazıları bilinçaltında diğerleri ise pek akılcı ya da rasyonel olmayan güdüler kişinin davranışını belirlemede önemli rol oynar.
Bu gözlemlerden yola çıkan sosyolog Veblen 100 yıl önce yazdığı kitaplarda tüketici tercihlerini “mahalle ve arkadaş baskısı” gibi sosyal faktörlerin belirlediğini belirtmiştir. Özdeşleşmek istemediğiniz kişi veya grupların tüketim tercihlerini inkar etmek, sosyal hiyerarşide kendimize uygun gördüğümüz konumu teyit etmek ile eş anlamlıdır.
Yemeklerini “iç güveysinden hallice” bulsak bile “taşralı sosyete” orada arzıendam eyliyor ve “güzel kızlar” geliyor diye filanca yerde yer bulmak için kırk takla atarız.
Baudrillard ve Becker gibi günümüz sosyal bilimcileri konuyu biraz daha deşerler.
Onlara göre yaptığımız her tüketim tercihi dış dünyaya yolladığımız bir sinyaldir. Bilinçli ya da bilinçsiz bir sinyal.
Reklamcının akıllı olanı belki Baudrillard okumamıştır ama işin özünü iyi kavramıştır. Bir mal satmak için önce imaj satmak gerektiğini bilir. O imajın hedef kitlesini belirler ve sonra da zokayı oltanın ucuna usulca takar. Zokayı yutan gariban kendi tercihini yaptığını sanır ama aslında başkasının yazdığı senaryonun basit ve pasif bir figüranı konumundadır.
Bütün bunlar nereden mi aklıma geldi?
Bir nedeni gazetelerde ve dergilerde boy boy çıkan lokanta reklamları, “eleştirileri” ve editoryaller. Gerçekle uzaktan yakından ilgileri olmadığını bilseniz bile eğer işinin ehli insanlar tarafından yaratılmışlarsa bayağı heves uyandırıyorlar insanda.

“Bizi Yakup’ta tanıyorlar,burada görürlerse ayıp”
Diğer bir neden ise daha somut.
Asmalı Cavit’e gitmeyi tavsiye ettiğim bir-iki arkadaşın cevabı: “Yemekler iyi imiş ama başka yere gidelim. Orası Yakup’un karşısı. Biz Yakup’ta tanınıyoruz. Görürlerse ayıp olur!”.
Hem beleşe hem de iyi yemek yemeği reddediyorlar.
Üstelik kültürlü, okumuş, akıllı insanlar.
Kusura bakma sevgili Marshall. Senin politik fikirlerin gibi ekonomik modellerin de pek revaçta değil bugünlerde!
Ama ben kendimi hâlâ Marshall’cı olarak görüyorum. Başkalarının ne düşündüğüne bakmam. Kendi aldığım hazza göre seçerim arkadaşlarımla gideceğim lokantayı.
Kazıklanmak da istemem.
Siz de hemfikirseniz Cavit’i tavsiye ederim. İyi bir Asmalımescit meyhanesi. Benim ölçütlerime uyuyor. Özellikle de giriş katında oturmanızı tavsiye ederim.
Mekan devasa değil. Sıcak, samimi ve demlene demlene rakı yudumlamaya uygun. Meze raconunu bilmeyen yabancı turist de yok.
Rakı olarak da ne arasan var. Servis de doğru dürüst. Rakı soğuk ama kristalize olmuş değil. Su da soğuk. Buz kovası masanıza hemen geliyor ve buzlar erimeden değiştiriyorlar.
Birlikte gittiğim sevgili Galip Yeni Rakı tercih ediyor ama ben pancar alkolünün taraftarı değilim. Kulüp olsun diyorum. Kulüp biraz sert ama anasonu mis gibi ve alkolü temiz. Daha iyi sert olması. Ağır ağır içiyorsun.
Galip benden akıllı. Rakıyı duble değil, tek alıyor. Böylece yemek boyunca dört kez bardağını boşaltıp doldurtsan sadece iki duble içmiş oluyorsun.
Rakıya gelen zamlardan sonra milli içkimizin de iyice bir lüks haline geldiği şu ortamda doğru strateji bu. Sağlık için de iyi, kesem için de.
Pazı kavurma diri ve lezzetli
Allah için mezeler de oldukça düzgün Cavit’te.
Favaları ne yumuşak ne de sert. Dereotu içinde ince ince kıyılmış.
Mezgit balığını sevmem ama burada marinesini bayağı başarılı yapmışlar. Rakı için biçilmiş kaftan.
Patlıcan salata şöyle böyle. Modaya uyup mayonez koymuşlar. Ne gerek var?
Beyaz peynir yağlı. Güzel.
Lakerdaları da hiç fena değil. Tuzu iyi emilmiş ve ne sert ne de tereyağı gibi.
Cavit bey Karadenizli. Pazı kavurma Karadenizlinin elinden çıkarsa kötü olur mu? Diri ve lezzetli.
Soğuk olarak bir de beyin salata ısmarlıyoruz. Beyin öyle bir lezzet ki ya seversiniz ya nefret edersiniz. Ortası yoktur. Tazelik şart tabii. Beyin lezzetli ve taze. Tek kusuru limonunun çok kaçmış olması. Lezzeti biraz maskelemiş. Sevmeyenlerin de bunu denemesini istemiş herhalde Cavit bey.

Yaprak ciğeri mutlaka deneyin
Ciğer severseniz yaprak ciğerini deneyin burada. İyi temizlenmiş, kokusuz ve gevrek. Rakı ile muhteşem.
Kıymalı muska börekleri çok hafif. Izgara. İçindeki kıymanın kalitesi takdire şayan.
Çok iyi de bir meyhane köfte hazırlıyorlar.
“Biz artık doyduk” diyoruz. Cavit bey biraz hayal kırıklığına uğruyor. Hamsi kuşunu mutlak denememiz gerektiğini söylüyor.
Hamsinin zamanı tabii. Izgara yaptırıyoruz bu yüzden. Yağlı hamsiler.
Fevkalade ızgara. Hamsiler de taze. Her lokması haz veriyor.
Cavit bey hesabı almak istemiyor. “Bu seferlik benden olsun” diyor. “O zaman başka sefer olmaz” diyoruz. Çay, kahve ikramı kabulümüz. Neyse ki ısrarcı değil. Gerçek hesap geliyor. İki kişi 160. Bence makul.
Tekrar geleceğim. Yemek, ambiyans, servis, genel tutumları ve sahte olmayan güler yüzleri hoşuma gitti.
Meyhane ruhu ölmemiş, Asmalımescit’te yaşıyor.
Peki ya Marshall? Hâlâ yaşıyor mu acaba dezenformasyon çağında?


DEĞERLENDİRME: * * * *