Karşılaşma Fenerbahçe açısından iniş çıkışlar gösterdi.
Maça beklenen aksine durgun başlayınca Akhisar hem topa sahip oldu hem de atak üstünlüğünü ele geçirdi. Akhisar’ın yakın ve sert oyun anlayışı Fenerbahçe’nin oyun kurmasını da kısmen etkiledi.
Devreye doğru ilerlerken Fenerbahçeli oyuncular özellikle Van Persie’nin hareketlenmesiyle birlikte daha istekli oynamaya başladılar. 35 ile 45 arasındaki son on dakikada Fenerbahçe’nin topa sahip olma oranı Akhisar’ın çok üzerindeydi.
Burada Aatıdf için bir şeyler söylemek gerekiyor.
Mehmet Ekici transferi sırasında takımla bir anlamda ilişkisi kesilen futbolcunun son haftalarda Advocaat’ın kendisine verdiği şansı çok iyi ve doğru kullandığını görüyoruz. 90 dakika sahada Lens ile birlikte diri kalması bir anlamda gücünü de test etmemiz bakımından önemliydi.
Akhisar ilk yarıyı gol yemeden tamamlamak için söz ettiğimiz bgölümde 11 oyuncuyla birlikte topun arkasına geçerek Fenerbahçe’ye boş alan bırakmadı.
Fenerbahçe’de Akhisar’ın bu kurgusu içinde bir boşluk bulmak için tek paslarla rakip savunmayı denedi durdu.
Aatıf solda zaman zaman Hasan Ali ile birlikte etkili oldu.
Aslında anlayan, bilen, birleştirmeyi becerebilen için ortada olan biten o kadar açık ki! Ancak kafada başka hesaplar varsa o zaman her şey net olarak görülüyor olsa da ne fayda.
Geçen ay “Şike Kumpas Davası” görülmeye başladı; merkezinde 3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye karşı kurulmuş olan organize bir suç örgütünün yaptığı eylemler bulunuyordu.
Bunun sadece 3 Temmuz ile sabit kaldığını düşünmek de saflık olur; öncesinde belki 20 sene geriye kadar uzanan bir şebekenin varlığını sorgulamak gerekiyor.
FETÖ 40 yıllık bir zamana dayanan sürede Türkiye’deki her kurumu ele geçirmek için “ince ince” hesaplar yaparken yaklaşık 20-25 sene önce çekilmiş videoları gördüğümüzde bu örgütün ele başının futbola da ilgi gösterdiğini, bu vesileyle başta Galatasaray olmak üzere bir takım camialara sızmaya çalıştığı anlaşılıyor.
Hakan Şükür ve Arif Erdem bugün sivrildi, simge heline geldi.
Ancak o videoda Fetullah Gülen çok önemli bir şey söylüyor “Galatasaray Lise ve Üniversitesi ile ilgilendiğini” belirtirken; “Fenerbahçe’nin de katı ve aşılmaz yapısından” dert yanıyor.
Zaten bu ana fikir 20-25 yıllık senaryonun da özeti oluyor.
Örgütün tüm eğitim, emniyet, adalet, uluslarısı ilişkiler,
Ligin bu bölümüne geldiğimiz sırada kadroda bu kadar rotasyon yapmak doğru olur mu sorusunu soracağımız bir karşılaşmaya çıktı Fenerbahçe ve ilk 15 dakikada yediği çok iki gol ile de yenik duruma düştü.
Fenerbahçe’yi geri döndüren de Lens’in ikinci golden sonra takımda ateşleyici gördüğü birkaç futbolcuyu bir kenara çekip motivasyon konuşması yapması oldu.
Sonrası malum; Fenerbahçe önce orta alanda hücum presi artırdı, peşinden kaleye aklı başında ataklar geliştirdi, ki bunların ilkinde rakip futbolcu kendi kalesine topu yuvarlamak zorunda kaldı.
Ve Fenerbahçe 2010-11 sezonunda oynanan Bucaspor maçından sonra ilk defa iki farklı yenilgi durumundan geri dönüş yaptı.
Şimdi burada konuşulması gereken birkaç önemli husus var.
1. Fenerbahçe neden bu kadar çok rotasyon yapıyor?
2. Rotasyon yaparken dahi neden oyun şablonu hiç değişmiyor?
3. Karşılaşmaların başlarında neden gücünü ortaya koyamıyor?
Sow ve Van Persie karşılaşmanın 72. Dakikasında değişiklik için kenara geldiklerinden Advocaat’ın kafasındaki değişiklik belliydi; Alper ve Fernandao’u kenara alıp, yerlerine bu futbolcuları sokacaktı.
Maça sanki Manchester United deplasmanındaymış gibi orta alanda Mehmet Topal, Souza ve Ozan üçlüsüyle başlayıp, Alper’i kenara çekerken de Hollandalı teknik direktörün yaklaşımı üç aşağı beş yukarı aynıydı.
Dere geçerken at değiştirilmezmiş de Fenerbahçe’nin iki aydır o dereyi bir türlü geçememesi nedeniyle içine düştüğü durum ortadadır.
Kjær’in sakatlanması ortaya çıkan değişiklik sonrasındaysa Topal’ın stopere geçmesiyle Fenerbahçe’nin oyun kurgusu zorunlu tamamen değişti.
Buradan bir hücum zenginliği çıktı mı?
Kuşkusuz gece ile gündüz gibi bir fark oluşmadı; çünkü Fenerbahçe’nin maçların ikinci yarılarında yaşadığı sorun sadece oyuncu tercihlerinden kaynaklanmıyor. Özellikle 60. Dakikadan sonra saha içindekiler 70. Dakikada yapılacak rutin değişikliği beklemeye başlıyorlar.
Tuhaftır 60 ile 70 arası Fenerbahçe’nin boş geçirdiği bir bölüm oluyor; heba ediliyor.
Yine dünkü maça ait ilginç istatistiklerden biri Fenerbahçe adına, Osmanlıspor kalesine çekilmiş 15 şutun
Fenerbahçe futbol takımının Ocak ayı öncesiyle sonrası arasında gece ile gündüz kadar fark var.
Advocaat’ın da Ocak ayı öncesiyle sonrası arasında kuzey ile güney, lodos ve poyraz kadar farklar var.
Aynı takım, aynı kadro ancak kötüye doğru giden bir oyun karakteri…
Şu bir gerçek ki Fenerbahçe’nin en büyük sorunu ligin ilk üç maçında kaybettiği 8 puandı ve o haftalarda kaybederken de bu kadar kötü değildi.
Sonra sürekli üzerine koyarak gelişen bir Fenerbahçe izledik.
Avrupa Ligi bir ölçüyse; Manchester United ve Feyenoord takımlarının önünde grubu lider bitirmek önemli bir başarıydı ve Fenerbahçe bunu yaptı.
Ligdeki son Trabzon deplasmanına kadar işler yolunda giderken ne değişti?
Bakınca Advocaat’ın konuşmalarının, yorumlarının, süreçleri değerlendirme kıyaslamaların farklılaştığını görüyoruz.
Ülkemizin en önemli hukuk kumpaslarındandı 3 Temmuz ve Fenerbahçe’ye karşı yapıldığı için de geniş bir taban bulmuştu.
Fenerbahçe ile bire bir mücadele edemediği için üzerine böylesi kara leke atılmasından nemalanan bu geniş tabanın her bileşeninin kendine göre bir amacı, hesabı, hayali, arzusu, tatmin aracı vardı.
Kimi Fenerbahçe’nin “kanırtarak” sahada kazandığı şampiyonluğu elinden almaya çalışıyordu.
Kimi Fenerbahçe lehine bozulan ekonominin tekrar dengeye kavuşacağını hayal ediyordu.
Kimi, hele beş dalda kupa kaldırmış, her sene beşi bir yerde sloganıyla sezona başlayacak, bütün kupaları alıp, sportif yönden büyük bir hegemonya kuracak Fenerbahçe’nin bu gücünü parçalayabilir miyim düşüncesi içindeydi.
Kimi Fenerbahçe’nin hem sportif hem de ekonomik bu gücü üzerinden siyasi hesaplar yapma gayreti içindeydi.
Kimi Fenerbahçe’nin bu ekonomik gücünü ele geçirmek ve bunu kendi yandaşlarıyla paylaşmak amacındaydı.
Kimi Fenerbahçe’deki yönetimsel iradeyi kırarak, bir türlü girmeye başaramadıkları Kulüpten içeri sızma hayali kuruyordu.
Sezonun ilk yarısının ve yılın son karşılaşmasında deplasmanda Trabzonspor karşısında alınan farklı galibiyet ve oynanan futbolun ligin ikinci bölümü için yeterli olacağına inananlardandım.
Zaten ligin genel ortalaması ve standardı daha yüksek kalitede ne mücadeleye ne de oyuna gereksinim duymuyordu.
Son iki haftada Fenerbahçe’nin önünde yarışı sürdüren ekiplerin aldığı sonuçları ortadadır.
Sadece Başakşehir ve Galatasaray özelinde değerlendirirsek son iki haftada kaybettikleri 10 puan olduğunu görüyoruz; Beşiktaş’ın 3 puanını eklediğinizde ortaya 13 puanlık bir bonus çıkıyor.
Matematiksel olarak 6 moral bakımdan 19 puanlık iki maça çıkan Fenerbahçe Bursaspor ve Kasımpaşa beraberlikleriyle 17 puanlık avantajı elinin tersiyle itiverdi.
Fenerbahçe bu maçları kazanabilmiş olsa ligin tüm senaryosu değişecekti.
Bu görüntü kalan 13 maçlık seri için de geçerli değil mi?
Kuşkusuz!
Sezon içinde bazı kırılımlar olur; bunlar takımın iniş çıkış, yükseliş düşüş eğrilerini gösterir. Zorya deplasmanının son dakikasında attığı gol Fenerbahçe’yi hem Avrupa Ligi’nde tutmuş hem de ligdeki kötü gidişi tersine çevirecek bir moral yaratmıştı.
Kuşkusuz o sırada takımın genel havası sezon başı olması nedeniyle çeşitli önyargılardan ve ezberlerden kısmen korumalı kalabiliyordu.
Takımın havası derken iç yapısındaki dengelerden, ilişkilerinden söz ediyoruz elbette.
Fenerbahçe sezona UEFA’nın FFP kriterleri nedeniyle eski futbolcularıyla başlama kararı aldı.
Orada bir isim var ki her dahil olduğunda takımın genel oyun düzenini, havasını bozmak bir yana neredeyse imha edecek varlığa dönüşüyor; Emenike.
Fenerbahçe’nin devre arasında bir türlü istediği transferleri yapamaması nedeniyle kadro dışı bırakılması ne kadar doğru kararsa geri dönüşüne izin verilmesi daha büyük yanlış ve zarar olan bu futbolcunun sezonun en kritik karşılaşmasına ilk on birde başlatılması Advocaat’ın belki de göreve geldiği günden itibaren yaptığı en temel hataydı.
Advocaat Bursaspor deplasmanına Sow başlarken, Krasnodar deplasmanına Emenike-Sow ikilisini tercih etmesini taktik anlamda