Karşılaşmanın son 8 saniye kala hücum setiyle zar zor uzatmaya taşındığı yanılgısından hareket ederek; “Fenerbahçe 25-30 milyon eurolar harcayarak takım kuruyor, 3-5 milyon euro ile Beşiktaş takımı Euroleague Şampiyonuna parkeyi dar ediyor” genel kanısına sahip basit düşünemeyi alışkanlık haline getirmiş bir spor kamuoyumuz var.
Onların içinde barınan bir takım yorumcuların buna “basket geyiği” adını verdiğini de görüyoruz, kuşkusuz şaşırmıyoruz.
Spor dediğimiz şeyi sadece futbol penceresinden bakarak gören, onu da beceremeyen, rekabet, sportif ruhtan bihaber anlayışın zaten bize neler yaşattığını geçen hafta Milli Takım özelinde yaşadık gördük.
Geçtiğimiz senelerde meseleyi “salonu doldurur sana cehennemi yaşatır ve kazanırım” şeklinde değerlendiren ve Obradovic’e saha ortasında “beni dolu tribünler önünde asla yenemezsin” diye kafa tutan Ergin Ataman’ın bu sezon Euroleague ve Basketbol Ligimizde yaşadığı hüsran ve son ortadadır.
Dün akşam Akatlar’da dolu tribünler önünde karşılaşma dört defa durdu ve sonuncusunda da boşaltıldı.
Üstelik dördüncü sefer durmasına Beşiktaş’ın kenar yönetiminin bir sporcunun terini silmek için bir kaç saniye beklemesine gösterdiği reaksiyon neden oldu.
Topluca bulundukları yerden ayağa kalkan kenar yönetimine hakem teknik faul çaldı; peşinden de tribünler kendinden geçerek küfürlü tezahürata başladı.
Aynı sıralarda sosyal medyada maçı değerlediren basketbol dünyamızın önemli isimlerinden biri “böyle bir ortamda maçın tamamlanmasına 1.30 dakika kala hakemlerin bu teknik faulü çalıp çalmamasının doğru olup olmadığına” dair soru sorup anket yapıyordu.
Meselenin özünü görüyor musunuz?
Diyelim ki böyle zihniyetli insanların olduğu bir ortamda 8 saniye kala Fenerbahçe takımı (burayı dikkatle okuyalım) sezon boyunca defalarca kere deneyip başarılı olduğu set hücumda 3 sayılık atışı kaçırmış ve Beşiktaş maçı kazanmış olsaydı ne olurdu?
Ne değişirdi?
2000 yılında Johnson’un çektiği şut Emre’nin sırtına çarpıp Galatasaray ağlarına giderken Fenerbahçe maç boyunca rakibinin ceza sahasına bile giremediği bir karşılaşma oynamış ama sonunda kazanmış oldu.
Hafızalarda bir derbi karşılaşması sırasında olmuş eğlenceli bir sonuç ve yapılan geyiği dışında bir başka önemi ya da değeri var mı? Sportif anlamda genel sonucu değiştirdi mi?
Her ne olursa olsun ben kazanayım anlayışı sportif olmaktan uzaktır.
Biz istikrarsız spor dünyamızın içinde yarattığımız tesadüf başarıların faziyle geçinme anlayışıdır.
Fenerbahçe bu sezon Euroleague normal sezonunda 30 maça çıktı; üzerine 3 maç play off ve iki de Final Four karşılaşması oynadı.
Basketbol Liginde de 30 maç yaptı; finale gelinceye kadar 2+3 maç oynadı.
Bir Cumhurbaşkanlığı Finali oynadı.
Türkiye Kupasını da saydığımızda 75-76 maç yapan bir takımdan söz ediyoruz; Ekim’de başlayan sezon ortamalasına bakarsanız Fenerbahçe her 3,6 günde bir maça çıkmıştır.
8 saniye kala oynadıkları ve Bogdanovic’in 3 sayılık atış ile maçı uzatmaya götürdükleri seti bu sezon neredeyse her iki maçta bir tekrarladılar.
Pazar günü Kalinic’in köşede bom boş kullandığı üç sayılık atış vardı, hatırladınız mı? O atışı yapmak için abartmayalım bir kaç saniye zamanı vardı Kalinic’in. Peki bu hücum tesadüfen mi oluşmuştu. Kalinic üç maçlık final serisinde oralardan kaç defa atış fırsatı buldu, hiç saydınız mı?
Yoksa dikkat mi etmediniz?
Zaten mesele de bu siz Bogdanovic’in terini silmesinden tahrik olurken o biraz sonra yapacağı ve maçı kazandıracak seti kafasında planlıyordu; yani gerçekte asıl sizin içinizi paslandırmış kötü düşünceye sahip bir oyuncu olsaydı 8 saniye kala o hücümü yapamaz, karşılaşmanın da en değerli oyuncusu seçilmezdi.
Olayı hırsızlık, geri zekalılık şeklinde değerlendirirseniz ve bu şekilde bakmayı sürdürürseniz asla sahadaki gerçeğin farkına varamazsınız.
Zaten varamıyorsunuz.
Ne yani 25-30 milyon euro harcayan her takım bunu yapabiliyor mu şimdi?
“Parayı bastırırım alırım” zihniyetinin bizi nerelere getirdiğini görüyoruz.
Evet artık her şey endüstriyel hale geldi ve harcamanız da gerekiyor ancak bu işler öyle kolay kazanılmıyor.
Farkında olursunuz olmazsınız bilemem ancak ülke halinde sadece basit bir basketbol olayı izlemiyoruz, sporun ve sportmenliğin, mücadelenin nerede kazanıldığının ruhunu öğreniyoruz. Gerçekten çok özel ve değerli zamanlar bunlar ve kıymetini bilin.