Fenerbahçe’nin geçen seneki kadrosunun neler yapabileceği, nasıl oynayacağı, nasıl hatalara sebebiyet verebileceğini üç aşağı beş yukarı artık biliyoruz; bu nedenle Volkan Demirel’in yediği birinci gol de savunma hatalarıyla gelişen ikincisi de aslında çok şaşırtıcı olmuyor.
Fenerbahçe geçen sezon öncelikle böyle goller yediği için lig yarışında geride kaldı, bir türlü aradaki puan farkını kapatamadı.
Üzerine şu yorumu da yine tekrar edelim; Fenerbahçe yıllardır yediği gibi goller gibi gol atamıyor, attığı goller gibi de yiyemiyor.
İlkinde Volkan Demirel plonjon gösterisi yapmak yerine topu yumruklayıp çıkarmış olsaydı Fenerbahçe böyle bir gol yemeyecekti.
Buna benzer gol atabiliyor mu?
Attığı zaman ülkenin tüm spor iklimini zehirlemiş duayenleri Fenerbahçe’nin yine üçüncü türden bağlantılar içinde olduğuna dair andropozlu yorumlarıyla ellerinden başka bir şey gelmediğinden nasıl nefret tohumları saçtığını da biliyoruz.
İkinci golde peş peşe iki savunma zafiyetini görüyoruz; Scarione topu aldığı yer itibarıyla pozisyonun gole dönüşeceğini düşünmek oldukça zordu.
Roman rakip sahadaki savunmanın yapmayacağı şekilde hücum oyuncusunun yolunu açtığı sırada arkadan yetişen Souza topa müdahale edecek duruma geldi. Ancak burada ikinci hatayı da o yaptı uzaklaştırmak yerine topu Scarione’nin koşu yoluna bıraktı. Biraz önce ortada pozisyon namına bir şey yokken artık Göztepeli oyuncu Volkan ile karşı karşıya kaldı.
Yıllardır yazdığımız şeyi tekrarlayacağız, Fenerbahçe böyle gol yememelidir.
Eğer böyle gol atabiliyorsa sorun yok yesin ancak rakipler Fenerbahçe’ye karşı öylesine dikkatli mücadele ediyorlar ki gol çok büyük hazırlıkların sonrasında geliyor.
Girişte Fenerbahçe’nin geçen sezonki kadrosunun ne oynayacağını artık biliyoruz demiştik. Ancak ilk golde sahneye çıkan Mehmet Topal, İsmail Köybaşı ve Alper Potuk’un paslaşmaları geçen senenin oldukça üzerindeydi. Şu bir gerçek ki bu gol izleyenleri oldukça iyimser duygular içine sokmuş da olabilir.
İlerleyen dakikalarda iyimserliğin yerini tekrar aynı karamsarlığa sürüklemesi iç ve dış faktörler diye iki parçaya ayıracağımız nedenlere dayanıyordu.
İlk Sturm Graz maçında Alper Potuk’a golü attıran şey rakip savunma oyuncusunun sarı kart görmesiydi. O kart müdahaleyi imkânsız hale getirmişti.
Ancak dünkü maçın hakemi kart konusunda öylesine cimriydi ki Rotman’ın Alper Potuk’a attığı tekmeye bile ancak sarı gösterebildi.
Fenerbahçe’nin attığı golden önce kazandığı serbest vuruş öncesinde Yoan’ın Valbuena’ya arkadan taktığı çelmeyi sadece izledi.
Alper tüm maç boyunca resmen dayak yedi.
Hakemler baraj kuran oyunculara her seferinde uygulamalı kollarını sakınmalarını eğer top oraya çarparsa kusurlu bir hareket olacağının uyarısını yaparlar peki ya o top barajdaki oyuncunun koluna çarpar yumuşar ve kaleciye giderse ne yaparlar?
Dün bu sorunun cevabını da öğrendik. Oyuna kalecinin atışıyla devam ediyorlarmış.
Fenerbahçe hakemin göz yumduğu bu sertliği ve kuralsızlığı bir kere daha aşamadı. Bu maç ligin son on haftasında oynanmış olsaydı hiç kuşkusuz büyük gürültü kopartırdı. Hakem performansı böyle olursa geleceği şimdiden görmek için kâhin de olmaya gerek yok.
Fenerbahçe yeterince atak ve pozisyon ürettiği bu maçı eğer kurallar doğru uygulanmış olsaydı mutlak surette kazanırdı; Göztepe karşılaşmayı ancak bu şekilde dengeleyebildi.
Buraya kadar anlattıklarımız dış etkenlerdi; iç etkenler Fenerbahçe’nin kadro ve yerleşim sorunlarıydı.
Şunu bir kere daha görebildik Mehmet Topal ve Souza’lı dizilişte orta alanda Fenerbahçe’nin üretkenliği çok sınırlanıyor, sadece kanatlardaki hücum organizasyonlarına kalıyor.
Valbuena, Isla ve Dirar zaman zaman kanatlardan geliştirdikleri ataklarla rakibin dengesini bozdular.
Valbuena oynadığı futbol ile lig standartlarımızın çok üzerinde olduğunu gösterdi. Ancak biliyoruz ki bizim oyuncu ve hakem standartlarımız Valbuena’yı olması gereken yere çekecektir. Dünkü maçta biz bunun sinyallerini aldık.
Fenerbahçe neredeyse aksayan tüm bölgelerine nokta transferler yaptı. Biz bunlardan sadece üçünü izledik. Aykut Kocaman transfer edilen oyuncuları yavaş yavaş kadroya dahil etmeye başladığında takımın oyunu da başka bir seviyeye ve boyuta ulaşacaktır.
Volkan Demirel’in yediği ilk gol sonrasında Aykut Kocaman’ın yüzündeki ifade bu anlamda çok şey söylüyordu.