ABD PKK’yı hep destekledi

10 Mart 2018

Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulmasındaki başat neden ABD’nin terör örgütü PYD/YPG veya PKK sevdası. Yani teröristleri silahlandırması, koruyup kollaması ve bir terör devletinin yolunu açması. Hem de PKK’nın ABD’nin resmi terör listesinde olmasına, CIA’nın da PYD’yi PKK’nın Suriye kolu olarak açıklamasına rağmen. Dolayısıyla da ikiyüzlü bir ABD söz konusu. Peki, bu yeni bir durum mu ya da sürpriz mi? Değil. ABD’nin ta 1990’lı yıllarda başlayan Ortadoğu’daki stratejik yönelimi istikametinde gelişen bir süreç. Tek fark, daha önceleri gizli yapılmaya çalışılan desteğin bugün aleniyete, hatta resmiyete dönüşmesi. O nedenle de ABD’nin geçmişteki PKK’ya kol kanat germe olayları ve bir Kürt devleti kurdurma çabalarını irdelemekte yarar var. Örneğin;

Cudi Dağı’nda TSK tarafından kıstırılan bölücü terör örgütü elemanlarına Diyarbakır’dan kalkan ABD helikopterlerinin malzeme attığı tespit edildi. Bir askeri tim olay yerine PKK’lı teröristlerden önce ulaşarak 27 çuval malzemeyi ele geçirdi. Çuvallardan yiyecek giyecek, sıhhi malzeme çıktı. ABD’liler olayı doğruladı, ancak malzemenin yanlışlıkla atıldığını söylediler. (14 Ocak 1992)

ABD’nin Kuzey Irak’ta oluşturmaya çalıştığı Kürt devletinin

Yazının Devamı

ABD’nin sözleri Pinokyo’yu solladı

8 Mart 2018

ABD’nin PYD/YPG ve Suriye politikası tam anlamıyla yalandan burnu uzayan Pinokyo serisi gibi. Özellikle de Türkiye-ABD ilişkilerinin normalleşmesine dönük çözüm görüşmelerinin öncelikli gündemi Menbiç açısından. Çünkü ABD defalarca terör örgütü YPG/PKK’nın Fırat Nehri’nin batısına geçmeyeceği sözünü verdi. Ancak sözünde durmayıp YPG’li teröristleri, 2016 yazında nehrin batısına ilerletti. Sonrasında da ABD’nin ikinci yalanı geldi ve DAEŞ’in Menbiç’ten çıkartılmasıyla YPG/PKK’nın buradan çekileceği şeklinde Türkiye’ye yeni bir güvence verdi. Tabii bu güvencesi de boşa çıktı. Dahası, ABD, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın dayandığı Menbiç sınırlarında terör örgütünü korumak adına kendi askerlerini konuşlandırdı, bayrağını sallandırdı. An itibarıyla da durum öyle... Yani ABD hâlâ teröristlere hamilik yapıyor. Bu arada da Afrin’den sonra hedef Menbiç diye kararlılığını çok net ortaya koyan Türkiye’yi engellemek adına yalanlarına devam ediyor. Örneğin, ABD Menbiç’ten vazgeçebilir iması ya da Tillerson’ın yaptığı YPG’yi Menbiç’ten çıkaralım, kentin yarısında güvenliği ABD, yarısında da Türkiye sağlasın teklifi gibi. Yani tamamen zaman kazanmaya odaklı kirli bir tezgâh daha söz konusu. Şöyle ki;

Yazının Devamı

Mehmetçik aslında kimlerle savaşıyor

5 Mart 2018

Mehmetçik Afrin’deki PKK/KCK/PYD-YPG’li tüm teröristleri tek tek temizliyor. Hem de ABD, İsrail başta olmak üzere birçok ülkenin teröristlerle birlikte saf tutmasına rağmen. Yani görüntü bölge halkına işkence yapan onları kalkan olarak kullanan teröristlere karşı yürütülen bir mücadele olsa da aslında bu yedi düvele karşı verilen bir savaş. Çünkü Türkiye ile sözde müttefik olan ülkelerin terör örgütü PYD/YPG’ye desteği silah, mühimmat ve parayla kalmıyor, o ülkelerin bazı vatandaşları da bizzat teröristlerle birlikte Mehmetçik’e namlu doğrultuyor. Kimler mi? Soruya Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin yanıt veriyor:

“Teröristlerin arasında her ülkeden gelen savaşçılar var. Bunların bir kısmı da istihbarat örgütlerinin elemanları. Yani ABD, İngiliz, Fransız, Alman istihbarat örgütlerinin adamları. Özgürlük savaşçısı adı altında gidiyorlar ama yaptıkları iş orada istihbarat sağlamak kendine göre de teröristleri yönlendirmek. Bir de yapılan propaganda sonucu gidenler var, mesela benim bildiğim ABD’den gelen paralı askerler var. Onları gönderen şirketleri büyük ihtimalle Pentagon destekliyor. Yine İsrail’den giden PKK’nın yanında olan istihbarattan,

Yazının Devamı

Salih Müslim de ‘paketlenebilir’ mi?

3 Mart 2018

Prag’da yakalanan terör örgütü PKK/KCK’nın Suriye uzantısı, PYD’nin eski eş başkanı, KCK yürütme konseyi üyesi Salih Müslim’in serbest bırakılması Türkiye ile Çekya arasındaki ilişkileri gerdi. En çok tartışılan konuların başında da Türkiye’de terör suçlusu olarak aranan Salih Müslim’in neden, nasıl bırakıldığı var. Tabii Avrupa’da terörle mücadeleye ilişkin söylemin ne kadar samimiyetsiz ve inandırıcılıktan uzak olduğu da... Çünkü bugün Salih Müslim örneğiyle Çekya’da yinelenen bu ikiyüzlülük aslında birçok teröriste kucak açan, koruyan, kollayan hemen tüm Avrupa ülkeleri için geçerli. Dolayısıyla da akla gelen soru şu:

Salih Müslim de terörist başı Apo gibi paketlenebilir mi?

Yani Prag’da kaldığı otele kadar adam adım izleyen MİT, Müslim’i ensesinden tutup getirebilir mi? Ya da Müslim ve diğer teröristler için başka bir yöntem söz konusu olabilir mi?

Dün bunları 1990’lı yıllarda MİT Kontrterör Merkezi’nin başkanlığını yapan Mehmet Eymür’e sordum. Öncelikle de varsa kendi döneminden örneklerini. Yanıtı şuydu:

“Apo’yu bize veren ABD’liler. Daha önce benim zamanımda yurt dışında biz denedik ama maalesef muvaffak olamadık. Tam yerine koyamadılar düzeneği. Çok büyük korku yarattık ama

Yazının Devamı

1 Mart tezkeresinin bedeli mi ödeniyor?

1 Mart 2018

Türkiye’nin ABD öncülü-ğündeki koalisyon güçleriyle birlikte kuzeyden Irak’a girmesini öngören 1 Mart tezkeresinin (2003) Meclis’te reddedilmesinin üzerinden 15 yıl geçti ama hâlâ hata mıydı, değil miydi noktasındayız. Özellikle de bugün Irak ve Suriye’deki gelişmeler açısından. Çünkü terör örgütü PKK veya YPG/PYD’nin bu kadar güçlenip palazlanması ya da oyalama-yutturmaca taktikleriyle bir sürü kirli tezgâh kovalayan ve bu yolda terör örgütleriyle omuz omuza veren ABD’nin Türkiye’yi Ortadoğu coğrafyasından koparma hayalinin doğrudan tezkereyle bağlantılı olduğu gibi bir iddia söz konusu. Hatta bunu bedel ödetme gibi yorumlayanlar dahi var. Dolayısıyla, hâlâ en çok tartışılan konu şu:

1 Mart tezkeresi geçseydi bugün Suriye ve Irak’ta yaşanan noktaya gelinir miydi?..

Yani ABD’nin kafasındaki plan açısından tezkerenin geçip geçmemesinin doğrudan etkisi var mı? Ya da varsa ne kadar? Soruya o dönemin istihbarattan sorumlu MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş yanıt veriyor:

“1 Mart tezkeresi geçseydi bugün yaşananlar yaşanmazdı demek doğru değil. Çünkü tezkere geçseydi bizim Irak’taki faaliyet alanımız, askerimizin yerleşim coğrafyası çok kısıtlıydı. ABD oraya Türkiye’yi PKK’yla mücadele

Yazının Devamı

Türkiye’nin kozları çok kuvvetli

26 Şubat 2018

Türkiye güney sınırlarını terör örgütlerinden koruma kararlılığını tüm dünyaya gösterdi, gösteriyor. Hedef dün El Bab’dı, bugün Afrin, yarın Menbiç, sonrası da Fırat’ın doğusu. Yani ülkenin bekasına yönelik tehdit ortadan kalkana kadar terörist temizliğine devam. O bakımdan kimse sınırınızı niye koruyorsunuz diyemez Türkiye’ye. Nitekim diyemiyor da...Ancak Türkiye’nin bu haklı mücadelesini engellemek ya da uluslarası kamuoyunda farklı bir algı yaratmaya dönük siviller öldürülüyor gibisinden kara propaganda, alçaklık dizboyu. Üstelik de söze geldi mi “terörle mücadele” diyen ama gerçekte eli kanlı teröristlere kol kanat gerenler ve onların maşaları tarafından. O nedenle de sahada ve masada gösterilen kararlılığın yanı sıra kamu diplomasisinde de daha aktif olmak gerekiyor. Özellikle de Türkiye’nin defalarca uyarılarına rağmen terör örgütü YPG/PKK’yla ilişkisini sürdüren sözde müttefik ABD’nin gerçek yüzünü anlatmak açısından. Ki bu noktada da Türkiye’nin elinde fazlasıyla koz var. Bunların bazılarını emekli Büyükelçi Onur Öymen sıralıyor:

“İnsan Hakları Örgütü’nün PYD ile ilgili raporu var. Bir heyet yollamışlar, fotoğraflar da çekmişler o raporda diyorki; PYD işgal ettikleri bir

Yazının Devamı

FETÖ’yle topyekûn mücadele şart

24 Şubat 2018

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için varılan mutabakatın olabilirliği doğrudan FETÖ meselesiyle de bağlantılı bir durum. Bu bağlamda Türkiye’nin talebi de net:

Hakkında tutuklama kararı, davalar bulunan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ama şu anda Amerika’daki kişiler iade edilsin ve yargı önüne çıksın.

Yani ABD gerçekten samimiyse bu konuda artık somut adımlar atsın.

Dolayısıyla da “ABD Fetullah Gülen’i iade eder mi?” ya da “Ederse de sağ etmez” gibisinden tartışmalar yine gündemde. Tabii ağırlıklı olarak da ABD’nin kendisi açısından böylesine kullanışlı bir örgütten asla vazgeçmeyeceği noktasında. Örneğin, FETÖ’nün hedefindeki Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski başsavcısı, emekli Albay Ahmet Zeki Üçok şöyle diyor:

“ABD’nin bizimle anlaşmasının ve koordine grupları oluşturmasının çok da bu örgütü sarsacak bir netice vereceğini düşünmüyorum. Çünkü bu uluslararası bir örgüt ve ABD ya da ilgili istihbarat birimleri bütün dünyada kullandıkları bu kadar organize bir suç örgütünü asla ve kata feda etmezler. Kaldı ki böyle bir şey, kullandığı diğer örgütlere de kötü örnek olur. O yüzden de bizim kendi içimizde bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmemiz lazım yoksa

Yazının Devamı

ABD’li generallerin bozuk psikolojisi

22 Şubat 2018

ABD’nin dış politika-larında öyle çelişkiler var ki, daha doğrusu Başkan Trump dahil her kafadan o kadar farklı ses çıkıyor ki, doğal olarak sürekli “Hangi ABD?” tartışması yaşanıyor. Oysa kim ne derse desin, bugün ABD’de Pentagon’un dediğinin olduğu çok açık. Özellikle de Türkiye ile ABD arasındaki gerilimin nedeni terör örgütü YPG/PKK’ya verilen destek açısından. Yani ABD’yi generaller yönetiyor. Ya da başkan Trump generaller ne derse onu yapıyor. O nedenle de bugünkü politikanın özünde savaş, çatışma ve kan var. Dahası, koltuktaki, sahadaki askerler de hem sözleri hem de teröristlerle verdiği görüntülerle bu durumu ve Türkiye karşıtlığını alenen körüklüyorlar. Üstelik de ABD Dışişleri Bakanı’nın tam tersi düşünceleri dile getirmesine rağmen. Dolayısıyla, ABD yönetimindeki askerlerin ağırlığı kadar, o askerlerin neden böyle bir tavır içinde olduklarını da irdelemekte yarar var. İşte Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski başkanı, emekli Korg. İsmail Hakkı Pekin’in tespitleri:

“Trump’ın etrafındaki Savunma Bakanı dahil bütün generaller Vietnam Savaşı’ndan sonra orduya girmişler. Yani Vietnam Savaşı’nın ABD’ye verdiği o aşağılık duygusu ya da sendromuyla yetişmişler. Ve hepsi 1991 ve

Yazının Devamı