Türkiye güney sınırlarını terör örgütlerinden koruma kararlılığını tüm dünyaya gösterdi, gösteriyor. Hedef dün El Bab’dı, bugün Afrin, yarın Menbiç, sonrası da Fırat’ın doğusu. Yani ülkenin bekasına yönelik tehdit ortadan kalkana kadar terörist temizliğine devam. O bakımdan kimse sınırınızı niye koruyorsunuz diyemez Türkiye’ye. Nitekim diyemiyor da...Ancak Türkiye’nin bu haklı mücadelesini engellemek ya da uluslarası kamuoyunda farklı bir algı yaratmaya dönük siviller öldürülüyor gibisinden kara propaganda, alçaklık dizboyu. Üstelik de söze geldi mi “terörle mücadele” diyen ama gerçekte eli kanlı teröristlere kol kanat gerenler ve onların maşaları tarafından. O nedenle de sahada ve masada gösterilen kararlılığın yanı sıra kamu diplomasisinde de daha aktif olmak gerekiyor. Özellikle de Türkiye’nin defalarca uyarılarına rağmen terör örgütü YPG/PKK’yla ilişkisini sürdüren sözde müttefik ABD’nin gerçek yüzünü anlatmak açısından. Ki bu noktada da Türkiye’nin elinde fazlasıyla koz var. Bunların bazılarını emekli Büyükelçi Onur Öymen sıralıyor:
“İnsan Hakları Örgütü’nün PYD ile ilgili raporu var. Bir heyet yollamışlar, fotoğraflar da çekmişler o raporda diyorki; PYD işgal ettikleri bir çok köyde evlerin tamamını yakmış,yıkmış ve böylelikle orada oturanların bir daha evlerine dönmelerini imkansız hale getirmiş. Bu uluslararası insani hukuk açısından bir suçtur ve bir savaş suçudur diyor. Bu çok önemli bir nokta ama bunu hiç kullanmıyoruz,oysa bunu kullanmak lazım. Kullansanız çok etkili bir silah PYD’yi savunanlara karşı.
ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, PYD ile PKK’nın içiçe olduğunu söylüyor. PYD’yi Kandil Dağı’nda PKK kurdu diyor. Osman Öcalan’ın bu konudaki sözlerine atıfta bulunuyor. Yine ABD kongresine sunulan İstihbarat Komitesi’nin raporunda PKK ile PYD işbirliği içinde deniliyor. İngiliz Avam Kamarası’nda da açıklandı bunların bağları aynı şekilde. Yani bir başka kozumuzda bu bizim.”
Uluslararası platformda bu kozların etkili bir şekilde kullanılması gerektiğini belirten Öymen, devam ediyor:
“Herbirinin konuşulacağı yer var. Mesela NATO anlaşmasının dördüncü maddesine göre terör saldırısına falan muhatap kaldıysanız NATO konseyini toplantıya çağırabilirsiniz. Herkesin içinde bir terör örgütüyle işbirliği yaptığı için ABD nasıl savunabilir kendisini. ABD’nin şu anda yaptığını dünya kamuoyu önünde savunmak mümkün değil yeterki bütün insanlara anlatılsın. Kamuoyunun önünde kendinizi savunacak durumda değilseniz güç duruma düşersiniz ister ABD olsun, ister başka bir ülke olsun.”
NATO’nun duyarsızlığını ve buna dönük tepkilerini Türkiye defalara dile getirdi,getiriyor zaten?
“Evet ama bizim hakkımız var NATO’nun 4. maddesi gereği Konseyi toplantıya çağırabiliriz. O Konseyi toplantıya çağıracaksınız herkesin içinde anlatacaksınız oradaki gerçekleri, bakın ABD’nin terör örgütüyle işbirliği yaptığının kanıtları da bunlar diyeceksiniz. Bütün mesele kozlarımızı etkin bir şekilde kullanmak ve bunu yaparken yüksek sesle konuşmayacaksınız. Özde kararlı üslupta yumuşak olacaksınız. Tezleriniz o kadar kuvvetliki...”