Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulmasındaki başat neden ABD’nin terör örgütü PYD/YPG veya PKK sevdası. Yani teröristleri silahlandırması, koruyup kollaması ve bir terör devletinin yolunu açması. Hem de PKK’nın ABD’nin resmi terör listesinde olmasına, CIA’nın da PYD’yi PKK’nın Suriye kolu olarak açıklamasına rağmen. Dolayısıyla da ikiyüzlü bir ABD söz konusu. Peki, bu yeni bir durum mu ya da sürpriz mi? Değil. ABD’nin ta 1990’lı yıllarda başlayan Ortadoğu’daki stratejik yönelimi istikametinde gelişen bir süreç. Tek fark, daha önceleri gizli yapılmaya çalışılan desteğin bugün aleniyete, hatta resmiyete dönüşmesi. O nedenle de ABD’nin geçmişteki PKK’ya kol kanat germe olayları ve bir Kürt devleti kurdurma çabalarını irdelemekte yarar var. Örneğin;
Cudi Dağı’nda TSK tarafından kıstırılan bölücü terör örgütü elemanlarına Diyarbakır’dan kalkan ABD helikopterlerinin malzeme attığı tespit edildi. Bir askeri tim olay yerine PKK’lı teröristlerden önce ulaşarak 27 çuval malzemeyi ele geçirdi. Çuvallardan yiyecek giyecek, sıhhi malzeme çıktı. ABD’liler olayı doğruladı, ancak malzemenin yanlışlıkla atıldığını söylediler. (14 Ocak 1992)
ABD’nin Kuzey Irak’ta oluşturmaya çalıştığı Kürt devletinin Türkiye’nin zararına olduğunu söyleyen Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in helikopteri Selahattin kenti yakınlarında Amerikan savaş uçakları tarafından taciz edildi ve inişe zorlandı. Bitlis Paşa Türkiye’nin Kuzey Iraklı Kürt liderlerle başlattığı görüşmeler için o bölgede bulunmaktaydı. (17 Aralık 1992)
Yani dememiz o ki; bugünün gelişi 25-30 yıl öncesinden belliydi. Hatta şimdilerde sıkça dillendirilen “Türk askeri ile ABD askeri karşı karşıya gelir mi?” tartışması o günlerde neredeyse gerçekleşecekti. Nasılını 1991-1995 yılları arası Diyarbakır Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinde bulunan emekli orgeneral Necati Özgen anlatıyor:
“ABD’liler 1991-1993 arasında birkaç defa Cudi Dağı’na malzeme attı. Gece karanlığında Sikorsky’lerle bırakıp gidiyorlardı. Şırnak’a gidip takip ettim. Atılan malzemeleri de ele geçirdik. İçinde botlar, giysiler, sıhhi malzemeler vardı. Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis o tarihte gece görüş cihazları almak için Rusya’da olduğu için durumu doğrudan Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’e arz ettim. O da ‘Ateş edebilirsin, vurabilirsin’ dedi.”
Güreş Paşa vur emri mi verdi?
“Tabii tabii. Ancak Şırnak’la Cudi Dağı arası epey bir mesafe. Bir de bırakıp, kaçıyorlardı, o zamanlar bizim gece imkân kabiliyetimiz de sınırlıydı.”
O günlerde Kandil Dağı’ndaki ABD’li subaylarla PKK’lıların yaptığı toplantı bilgilerinin de geldiğini belirten Özgen devam ediyor:
“Gizli saklı bir şey değildi. Üstelik sadece Kandil değil, Afrin de PKK’nın merkeziydi. İskenderun’da Tugay Komutanlığı yaptığım için o bölge benim sorumluluğumdaydı ve o zamanki şartlarda bile yavaş yavaş alevlenmeye başlamıştı. Afrin çok eskiden beri PKK’nın yuvasıydı yani. Orada PKK yok falan deniyorsa, bunların hepsi boş laflar. Orada şu anda PYD/YPG ile beraber bayağı büyük bir PKK gücü var.”
Özetle, ABD’nin müttefikliği dün de sözdeydi, bugün de...