Türkiye’nin ABD öncülü-ğündeki koalisyon güçleriyle birlikte kuzeyden Irak’a girmesini öngören 1 Mart tezkeresinin (2003) Meclis’te reddedilmesinin üzerinden 15 yıl geçti ama hâlâ hata mıydı, değil miydi noktasındayız. Özellikle de bugün Irak ve Suriye’deki gelişmeler açısından. Çünkü terör örgütü PKK veya YPG/PYD’nin bu kadar güçlenip palazlanması ya da oyalama-yutturmaca taktikleriyle bir sürü kirli tezgâh kovalayan ve bu yolda terör örgütleriyle omuz omuza veren ABD’nin Türkiye’yi Ortadoğu coğrafyasından koparma hayalinin doğrudan tezkereyle bağlantılı olduğu gibi bir iddia söz konusu. Hatta bunu bedel ödetme gibi yorumlayanlar dahi var. Dolayısıyla, hâlâ en çok tartışılan konu şu:
1 Mart tezkeresi geçseydi bugün Suriye ve Irak’ta yaşanan noktaya gelinir miydi?..
Yani ABD’nin kafasındaki plan açısından tezkerenin geçip geçmemesinin doğrudan etkisi var mı? Ya da varsa ne kadar? Soruya o dönemin istihbarattan sorumlu MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş yanıt veriyor:
“1 Mart tezkeresi geçseydi bugün yaşananlar yaşanmazdı demek doğru değil. Çünkü tezkere geçseydi bizim Irak’taki faaliyet alanımız, askerimizin yerleşim coğrafyası çok kısıtlıydı. ABD oraya Türkiye’yi PKK’yla mücadele gibi dar çerçeveli bir yapı içinde sokmak, böylece de hem sınırlardan kolay geçiş şartlarını yaratmak hem de Türkiye’nin siyasi desteğini alarak Irak’ta bir Kürt yapısının oluşumunu sağlamak istiyordu. Burada Türkiye kendisinin kontrolü içinde bir Kürdistan devleti yaratma gibi hayali taleplerle karşı karşıya kaldı. Hatta o tarihte tartışıldı. Rahmetli Turgut Özal dahi böylesine bir arayış içerisine girdi kısmen. Yani ABD bir Kürt statüsü yaratmak, hukuki bir statü kazandırmak amacıyla oraya geliyordu, Irak’ı işgali ve 2005 anayasasıyla da bu stratejik hedefini gerçekleştirdi. PKK da bu hedefi gerçekleştirebilmesi için kullanılan bir yapıydı. ABD’nin Ortadoğu’daki hedefleri gerçekleşmediği sürece 1990’lı yıllardan 2018 yılına kadar sürekliliğe sahip bir politika ve stratejik hedef istikametinde hareket ettiğini bugün görüyoruz.”
ABD’nin şimdiki hedefi açısından değişiklik olmayacaktı yani?
“1 Mart tezkeresi geçseydi, TSK ABD güçleriyle birlikte hareket etseydi hiçbir şey değişmezdi. Türkiye Irak’a sınırlı şekilde girdiği durumda kalırdı ve Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap verebilen bir sonuç çıkmazdı. Bilakis, oradaki Kürt yapısının oluşturulmasında da ortak olan bir pozisyona düşerdi. Nitekim Çekiç Güç meselesi Kürt statüsünün oluşumunu sağlayan bir süreç ortaya çıkarmıştır.”
Peki ya Suriye’deki gelişmeler?
“Suriye gelişmesi esasında ABD’nin 1990’lı, 1991’li yıllardan itibaren başlattığı stratejik yönelişin bir sonucu. Irak dışında Suriye’yi de parçalayarak bir Kürt devleti oluşturma gayreti ve amacının neticesidir. Bunu görmek lazım, ABD bugün aynı şekilde PKK veya YPG’yi araçsallaştırarak büyük hedefine ulaşabilmek için çalışmaktadır. O bakımdan, Afrin operasyonu önemli ama esas olan Fırat’ın doğusu. Çünkü ABD kendisine bağımlı bir Kürdistan devletini müstakil veya farklı şekillerde ortaya çıkarabilmek hayalinden vazgeçmiş değil...”