TBMM’de yasalaşan İç Güvenlik Kanunu ile ilgili tartışmalar henüz bitmedi.
Tartışmalar, bir süre daha devam edecek gibi görünüyor, zira muhalefet, yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.
Yasalaşma görüşmeleri sırasında Meclis’te yumruklu kavgaların yaşanmasına neden olan yeni yasa hükümleri, kamu düzeni ile güvenliğin sağlanmasında kolluk güçlerine yeni yetkiler vermişti.
Yasayla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı, ‘üç özel genelge’ hazırlayıp Bakan Sebahattin Öztürk’ün imzasıyla valiliklere gönderdi.
Bunun yanı sıra Polis Akademisi Başkanlığı harekete geçerek özel bir eğitim programını hazırlayıp uygulamaya koydu.
Yurt genelinden 650 polis müdür ve amiri eğitim aldı.
Eğiticilerin eğitimi çerçevesinde 2015 Milletvekili Genel Seçimlerine az süre kala gerçekleştirilen bilgilendirme programından faydalanan kursiyerler, görev yaptıkları kentlere döndüklerinde buradaki meslektaşlarının yeni düzenlemelerle ilgili detaylı bilgi sahibi olmalarını sağlayacak eğitimleri vermekle yükümlü oldular.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit olmasıyla sonuçlanan terör eyleminin yaşandığı Çağlayan Adliyesi’ndeki güvenlik sistemiyle ilgili tartışmalar devam ediyor.
Avukatlar ile özel güvenlik görevlileri arasındaki itiş - kakış, adliyedeki günlük hayatın parçası haline geldi.
Çağlayan Adliyesi’ndeki özel güvenlik sistemiyle ilgili geriye dönük bazı bilgileri paylaşmakta yarar var.
Yıl 2011. “Avrupa’nın en büyük adliye binası” denilerek övünç kaynağı olan Çağlayan Adliyesi’nin resmi hizmete açılışından kısa süre öncesi...
Binanın hizmete girmesiyle birlikte gereken özel güvenlik, temizlik ve çay ocaklarının işletilmesi amacıyla Adalet Bakanlığı bünyesindeki vakfın şirket kurup bu hizmetleri vermesi planlanıyor.
Bu amaçla İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün “özel güvenlik” konusunda ön çalışma yapması ve ihtiyaçların belirlenmesi istenir. Bu talep üzerine İstanbul Valiliği’nin uygun görüşüyle, binada çalışma yapan İstanbul Emniyeti, özel güvenlik hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi için 744 kişilik kadroya gereksinim olduğunu belirten raporunu verdi.
Ardından, İstanbul’daki üst düzey özel güvenlik firmalarından oluşan karma bir heyete de benzer fizibilite çalışması
Ak Parti, uzun süredir üzerinde çalıştığı seçim beyannamesini milletvekili adaylarını da tanıttığı törende açıkladı.
Ankara Arena tören için özel olarak hazırlanmıştı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu ile girdiği salonda oluşturulan özel koridorda tur attı, karanfiller dağıttı.
Davutoğlu’nun konuşmasına başladığı sırada dev ekranların yerleştirildiği platformda, “Yeni Türkiye yolunda ikinci yarı başlıyor” sloganı dikkati çekiciydi.
“İkinci yarı”yla ifade edilmek istenenin, “başkanlık sistemi ve yeni anayasanın uygulamaya konulması” olduğu, Davutoğlu’nun konuşmasıyla anlaşıldı. Davutoğlu, gerek konuşmasında, gerek “2023 Yeni Türkiye Sözleşmesi” adını taşıyan “kırmızı kitapçık”ta her iki konuya da atıf yaptı.
Davutoğlu’nun konuşmasında, “Cumhuriyet’in 2023’teki 100. Yılı’na atfen 100 madde”den oluştuğunu açıkladığı 32 sayfalık kitapçıkta ve 350 sayfalık Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde önemli başlıklar vardı.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en temel ilkesi insan onurunun korunmasıdır” kırmızı kitapçığın önemli satır başlarındandı.
Berkin Elvan soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesi ve iki DHKP-C’linin ölümüyle sonuçlanan Çağlayan Adliyesi’ndeki operasyonla ilgili yeni bilgiler günışığına çıkıyor.
Kamuoyunda büyük tepki çeken eylemle ilgili edindiğim yeni bilgileri şöyle sıralayabilirim:
- Savcı Kiraz’ın odasına giren iki eylemci, önce kapıyı kilitleyip ardından da panik butonuna basan savcıyı etkisiz hale getirdi.
- Hemen ardından dışarıdan görüntü alınmasını engellemek amacıyla penceredeki jaluzileri kapattı.
- Daha sonra odadaki tüm dolap, masa ve sandalyeleri kilitli kapının arkasına yığarak girişi engelledi.
- Olayın ortaya çıkmasının ardından binaya gelen operasyon timleri, aynı anda iki ayrı çalışma yaptı. Odanın hemen karşısındaki başka bir odanın camından görüntü almaya çalışıldı ancak jaluzilerin kapalı olması nedeniyle bu girişimden sonuç çıkmadı. İkinci olarak odanın kapısının altından mikro kamera uzatılarak odanın içinden görüntü alınmaya çalışıldı ancak bu girişim de kapının arkasındaki dolap yığına takıldı. Boşluktan odaya bırakılan kamera, dolaplara takılıp daha ileri gidemedi. Böylece sağlıklı görüntü alınamadı.
- Bu girişimler
Güvenlik “ciddi” iştir.
Bu ciddiyetin temelinde ise akıl ve teknolojik yatırım vardır.
Ve elbette bu ülkede pek de itibar görmeyen “insana yatırım” vazgeçilmez unsurdur.
Güvenlik uygulamalarında, akıl - teknoloji - insana yatırım üçlemesinin en verimli kullanıldığı ya da kullanılması gereken alan ise istihbarat olarak tanımlanır.
Bir devletin kullandığı açık ve kapalı istihbarat hizmetleri kapsamında edinilen bilgilerin yorumlanarak “kullanılabilir hale” getirilmesi; gerek ulusal gerekse kamu güvenliğinin sağlanmasında yüzde 50’nin üzerinde fayda sağlar.
Geriye kalan kısım ise kullanılabilir hale getirilen istihbari bilgilerin zamanında ilgili yerlere aktarılması, güvenliği sağlamakla yükümlü olan kurumların harekete geçme süreci ve bu konuda “yatırım yapılan bireylerin” sürecin sonunda “istenilen güvenliği sağlamak adına” başarıya ulaşmasıdır.
Görüldüğü üzere, bu süreçlerin tamamında “yatırım yapılan birey” faktörünü yadsımak ya da görmezden gelmek asla mümkün değil.
ÖSYM’nin 2010’da gerçek-leştirdiği KPSS’deki “kopya skandalı” sonrasında iptal edilen Eğitim Bilimleri Sınavı’yla ilgili geçen hafta yeni gelişmeler yaşandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen kopya skandalı soruşturmasının ilk aşamasında 32 şüpheli tutuklandı.
Savcılık, birçok adayın mağdur olmasına karşın pek çok adayın da haksız biçimde kazandığı sınavla ilgili önemli delillere ulaştı.
Skandalın ortaya çıkmasından sonra dört yıl boyunca “sümen altı” edilen soruşturma, bir yıldır devam eden teknik analiz çalışmalarının tamamlanmasıyla geçen hafta sonlandırıldı.
Kopya organizasyonunun varlığı konusunda bazı ipuçlarının elde edilmesine karşın daha önceden kopya sisteminin nasıl işlediği yönünde fazla bir bilgi kamuoyuna yansımamıştı.
Ancak yürütülen soruşturmanın en çok merak edilen aşamaları, “soruların nasıl ele geçirilip gönderildiği ve soruların gönderildiği bilgisayarların ne olduğu” konuları oldu.
Kopya organizasyon süreci böyle işledi
BRÜKSEL
AB Bakanı ve Başmü-zakereci Volkan Bozkır’ın, hükümetin yeniden ivme kazandırmaya çalıştığı AB çalışmaları çerçevesinde artık klasikleşen Brüksel ziyaretlerinin sonuncusu için Belçika ve AB’nin başkentindeydim.
Türk heyetinin Brüksel’e adım attığı gün; IŞİD’in Yemen’de cuma namazı sırasında 142 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan “katliamı” gerçekleştirmesi, İspanya ve Fas’tan sonra Belçika’daki IŞİD merkezli gelişmeleri izleme gereğini doğurdu.
Yıllardır Türkiye’yi tehdit eden DHKP-C ve PKK gibi örgütleri kontrol altında tutarak kamu güvenliğini sağlamaya çalışan Belçika’nın IŞİD’in açık hedefi haline gelmesi, güvenlik birimlerinin işinin, bu kez o kadar kolay olmayacağını gösterdi.
ABD’nin küçük bir örneği olarak “72 milletin” bir araya geldiği Belçika’da, federal ve yerel güvenlik birimleri geçen Ocak’tan beri kelimenin tam anlamıyla alarma geçmiş halde.
Paris’teki Charlie Hebdo eyleminin ardından geçen Ocak’ta, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Brüksel’de temaslarını yürüttüğü sırada ülkenin doğusundaki Verviers’de önemli bir operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyonla, Belçika’da ilk kez radikal İslami yapılar içinde yer alan ve cihat bölgeleriyle
8 Mart Dünya Çalışan Kadınlar Günü etkinlikleri, Türkiye’de bu yıl daha farklı atmosferde kutlandı.
Cumhurbaş-kanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “kadına şiddet, insanlığa ihanettir” sloganıyla katıldığı etkinlikler çerçevesinde; Çankaya Üniversitesi bünyesindeki Kadın Sorunları Araştırma Danışma ve Uygulama Merkezi (KADUM), Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü’nden (NEE) Doç. Dr. İlknur Yüksel Kaptanoğlu’nu konuk etti.
Kadına yönelik şiddet konularında çalışmaları bulunan Doç. Dr. Kaptanoğlu, aynı zamanda NEE ile Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ortak yürüttüğü “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi
Şiddet Araştırması”nı yürüten ekibin başında.
Kamuoyuna yansımasıyla birlikte büyük yankı bulan ve bakanlık ile enstitünün uzun süredir ortak yürüttüğü çalışma sonucunda yaklaşık
550 sayfalık rapor hazırlandı. Bu rapor, çalışma yürütülen konu başlığı altında “Türkiye’nin tamamının” fotoğrafını çekmeyi başardı. Raporun varlığı; özeti, halen TBMM’de çalışmalarına devam eden komisyona gönderilince kamuoyuna yansıdı.
Raporun genel olarak incelenmesinde olumlu sonuçlar da görülüyor. Şöyle ki; 2008’e göre kadına yönelik şiddete karşı genç erkek grubunun gösterdiği