Şırnak’ın kent merkezinin yanı sıra Cizre ve Silopi ilçeleri, tıpkı Hakkari kent merkezi ve Yüksekova ilçesi gibi örgüt için en önemli çatışma alanları olarak bilinir.
Zira bu beş nokta, örgüt yönetiminin aldığı kararların hemen uygulamaya konulduğu alanlardır. Örgütün uygulama laboratuarıdır adeta. Bu sahalarda başarıya ulaşan uygulamalar zaman geçirmeksizin ülkenin diğer bölgelerine yayılarak örgütün otoritesi kurulmaya çalışılır.
PKK’nın Çözüm Süreci’ni sona erdirdiğini açıklamasının ardından en yoğun çatışma haberleri Şırnak ve çevresinden geliyor.
Eylemler profesyonelce
Şırnak’ta neler oluyor? Çatışmalar neden yoğunlaştı?
Bu soruların yanıtlarını şöyle açıklayabiliriz:
Örgütün Çözüm Süreci’ni bitirdiğini açıkladığı 24 Temmuz’dan bu yana, PKK’nın kırsal kadroları Şırnak ve Hakkari’de şehir kadrolarıyla birleşmeye çalışıyor.
Bu süreç içinde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 30’a yakın kentten gelen vali, emniyet müdürü, il jandarma komutanları ve MİT Bölge Başkanı’nın katıldığı güvenlik zirvesinde konuşulan en önemli konu başlıklarından biri, “PKK’nın kırsaldaki grupları ile şehir gruplarının bağlantısının kesilmesi”ydi.
Suruç saldırısıyla tekrar gündeme gelen Adıyaman’daki IŞİD yapılanmasıyla ilgili emniyetin yaptığı incelemede, canlı bomba eylemcisi olabilecek 16 kişilik bir liste tüm kentlere gönderildi
Hükümet’in terörle mücadele politikasını değiştirmesine neden olan olaylar zincirinin, 7 Haziran seçimleri öncesinde Diyarbakır’daki HDP mitinginde patlayan bombayla başladığını söylemek yanlış olmaz.
Suruç ve Ceylan- pınar’da birbiri ardına yaşanan iki olay, Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde “kırılma noktası” oluşturdu.
Önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinin fiilen sona erdiğini açıkladı. Hükümet, terörle mücadelede pozisyon değişikliğine giderek PKK ve IŞİD’e karşı bakış açısını değiştirdi.
Operasyonların başlaması ve her gün yaşanan terör eylemleri kamuoyunda “90’lara dönüş mü oluyor?” kaygısının başlamasına neden oldu.
Bölgede de çarpıcı gelişmeler var.
Suriye’den başlayan göç sonrasında Türkiye’nin en kritik kentleri arasında yer almaya başlayan Şanlıurfa’ya son olarak geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde gitmiştim.
Aradan geçen bir yılda -belki Suruç ve Ceylanpınar olaylarının etkisiyle- büyük değişim olmuş.
İki valinin etkisi
Öncelikle kentte “iki valinin varlığı” algısı var. Geçmişte, Diyarbakır ve bölge illerindeki kent valisi ile OHAL Bölge Valisi uygulamasının benzeri Şanlıurfa’da yaşanıyor. Kentte görev yapan bürokratlar, zaman zaman kentin valisi İzzettin Küçük ile siyasete atılarak AKP’den Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen bir önceki Vali Celalettin Güvenç arasına sıkışmış durumda. Küçük ile Güvenç’in etki ve yetki mücadelesi kendisini hisse
Şanlıurfa - Gaziantep - Kilis hattında geçen hafta yaşanan terör eylemleri ve çatışmalar Türkiye’nin zorunlu olarak pozisyon değiştirmesine neden oldu.
Suriye sınırındaki gelişmeleri uzunca süredir “izleme” konumunda olan Ankara, arka arkaya gerçekleşen olayların yarattığı tahribatı en aza indirmek amacıyla harekete geçti.
Hükümetin kararlı tutumu sonrasında, TSK; üç gün içinde hem Kandil’deki PKK yapılanmasına hem de Suriye’nin kuzeyindeki IŞİD mevzilerine yönelik hava ve karadan topçu harekatı başlattı.
İkmal yolu kesiliyor
F-16 sortileriyle Kandil ve Suriye sınırındaki hedeflere bırakılan bombalar, aynı zamanda sınırın hemen arkasındaki Irak - Suriye hattındaki lojistik faaliyetlerin engellenmesini sağlayacak.
Suriye - Irak hattı birlikte düşünüldüğünde, PKK’nın en büyük eğitim ve lojistik kamplarının Şırnak’ın hemen karşısındaki Zap kampında olduğu biliniyor. Örgüt, ihtiyaç olduğunda Suriye’de kendi çizgisinde hareket eden PYD unsurlarına “savaşçı” ve “silah/mühimmat” desteğini sağlamak amacıyla bu kamptan sevkiyat yapıyor.
İran ile P5+1 ülkeleri arasında uzun süredir devam eden nükleer silahsızlanma görüşmelerinin olumlu sonuçlanmasıyla birlikte başlayan süreç, bölgede “kartların yeniden dağıtılması” biçiminde yorumlanıyor.
Yıllardır, Tahran’la “alt düzey” temaslarını “sessiz ve derinden” yürüten Washington, deyim yerindeyse “bir taşla birden fazla kuş” vurdu.
İlk darbe Rusya ve Çin’e
Bu süreç sonunda ABD, Tahran’ı Rusya ve Çin’den koparmayı başardı. İki devle aynı blokta yeralan İran, henüz ABD tarafına geçmese bile, en azından ortaya doğru gelmeye başladı. Bu durum, son dönemde borsasında yaklaşık 3 trilyon dolarlık zarar yaşayan Çin’de hasar yarattı.
Yüklü borsa zararıyla birlikte, yeni dönemde özellikle Orta Asya üzerinden ticaret yollarını yeniden kurmayı hedefleyen Çin, böylelikle İpek Yolu hattındaki çıkış kapısının hemen karşısında üçlü bloktan kopan İran’ı bulacak.
13 askerimizin şehit olduğu olayın dosyasından birkaç satırla başlayalım:
- “Birliklerin yerlerinin takip edildiği, ancak tertiplenilen yerler hakkında Jandarma Bölge Komutanlığı’na zamanında ve doğru bilgi verilmediği,
- 1. Jandarma Komando Taburu’nun yerinin temas (çatışma) çıktıktan sonra Jandarma Bölge Komutanlığı’nca öğrenilebildiği, seçilen üs bölgesinin birliğin görevini yerine getirmesini
sağlamadığı gibi taktik açıdan da uygun olmadığı,
- Birliğin emniyetinin sağlanmasına imkan vermediği, terörist tehdidine ve telsiz ikazlarına rağmen aynı üs bölgesinin kullanılmasına devam edildiği,
- Disiplin ve lider zafiyeti bulunması nedeniyle gizlilik kuralının ihlal edildiği,
- Birliğin yerinin kolayca deşifre olduğu, tabur, bölük ve tim komutanlarınca nezaret ve kontrol görevinin aksatıldığı,
İstanbul Adliye Sarayı’nda Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın terör eylemiyle şehit edilmesi sonrasında Türkiye’deki “özel güvenlik” sistemi tartışılmaya başlanmıştı.
Vahim olayın ardından bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, halen uygulanan sistemi tartışmaya açmıştı.
Erdoğan, terör eyleminden sonra bazı kamu binalarının güvenliğinin sağlanmasında, özel güvenlikçiler yerine polis görevlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştı.
İçişleri Bakanlığı, Erdoğan’ın bu açıklamalarından yola çıkarak yeni bir özel güvenlik modelini yaratmak için harekete geçti. Bakanlık, sektör temsilcileri, kamu yöneticileri, çeşitli üniversitelerden akademisyenler ve uzmanların katılımıyla “çalıştay serisi” düzenledi. Sekreteryasını Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yaptığı ve “beyin fırtınası” biçiminde geçen çalıştayların sonuncusu geçen hafta Ankara’da gerçekleştirildi. Son çalıştayda, özel güvenlik sektörünün yol haritası netleştirildi.
17-20 bin memur
Yapılan yeni düzenlemenin taslağına göre, Erdoğan’ın açıklamasından hareketle belirli kamu binalarının korunması özel güvenlik şirketlerinden alınacak. Bu bina ve tesislerin korunmasında “koruma memurlarının” görev yapması kesinleşti.
Her ne kadar seçim sonrasında Türkiye, “koalisyon” görüşmelerine odaklanmış olsa da Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’nin soruşturmasını yürüten savcılar, neredeyse soruşturmanın sonuna geldi.
Sessiz ve derinden çalışan savcılar, dosyanın yeniden açılmasıyla birlikte yeni ifadeler ışığında hiç ortaya çıkmamış ipuçlarına ulaşmayı başardı.
Dink soruşturması çerçevesinde son olarak dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in ifadesini alan savcılar, Yılmazer’in tutuklanmasıyla sonuçlanan sorgu sırasında yeni bulunan delillerin ipuçlarını verdi.
Yılmazer’in sorgu tutanağında yer alan ancak pek fazla dikkat çekmeyen bir ayrıntıya bakmak, yeni delillerin ne olduğu konusunda fikir veriyor.
Kayıp F5 formları
Bu tutanaktan anlıyoruz ki Dink’in öldürülmesi henüz gündemde yokken, Dink’in öldürülmesinde rol oynayan Yasin Hayal grubuna yönelik teknik takip ve tarassut (izleme) faaliyetleri gerçekleştirilmiş.
Yasin Hayal ve grubuyla bağlantıyı sağlayan, o dönemde Trabzon İstihbarat Şube’sinde görevli olan ve halen Dink soruşturması çerçevesinde tutuklu bulunan soruşturmanın kilit isimlerinden Muhittin Zenit, görevi gereğince bu izleme faaliyetlerini raporlaştırıp bağlı olduğu