ANKARA
Cumhuriyet Halk Partisi’nin olağanüstü kurultayına, kadınların ve özellikle de 80 öncesi sloganları hatırlatan gençlerin enerjisi damgasını vursa da; “Yeni CHP”nin Parti Meclis’i, yeni sosyal demokrasinin de kodlarını veriyor. Parti Meclisi’nde ilahiyatçı kadrosunu genişletmenin yanı sıra, DP kökenli Bülent Kuşoğlu ve ANAP kökenli Ali Arif Özzeybek gibi sağdan gelen isimlere yer verdi.
Deniz Baykal ekibinde en çok tepki alan CHP milletvekili Nur Sertel’e PM’ye girdiği dakikalarda listeyi yorumlamasını istediğimde “Birbirine karşı isimlere yer verilerek, tepkiler aynı listede nötralize edilmiş” diyor.
Diyarbakır Barosu esi Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile DSP’den gelen Parti Meclis’ine gelen 2 milletvekilinden biri olan Hüseyin Pazarcı’nın aynı yönetimde görev yapması kolay olmayacak... Kurultay’ın hiç de sürpriz olmayan sonucu ise Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in en düşük oyu alması...
CHP Kurultaylarının gediklisi bir partili bu durumu eski Genel Sekreter Önder Sav ve Mehmet Sevigen’in deneyimlerine benzetti; “En düşük oyu alırlardı, biri genel sekreter öbürü de genel sekreter yardımcısı olarak görevlerini sürdürürlerdi” diyor.
Din sosyoloğu listeye girdi
Türkiye’nin siyasi gündemi CHP Kurultayı’na kilitlenmiş durumda. Üretilen her türlü belge ve fikir bu hafta sonu yapılacak Olağanüstü Kurultay’a işaret ediyor.
22 Mayıs 2010’da gerçekleşen 33. CHP Olağan Kurultayı’nda Genel Başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bu kadar kısa sürede partiyi yeniden tanımlayacak bir kurultaya gitmesi, başta “çarşaf” ve “blok” liste tartışmalarını alevlendirdi.
Çok da su yüzüne çıkmayan, ancak derinden derine süren bir başka tartışma da, 80 kişilik Parti Meclisi’ne (PM) kadın ve gençlik kesiminden girecek üyelerin oranıyla ilgiliydi.
CHP kadrolarından isimlerle bu konuyu konuştuğumda, “Kılıçdaroğlu, kadınların ve gençlerin yüzde 40 oranında katılmasını hedefliyor” diyorlar.
CHP tüzüğüne göre il ve ilçelerde, parti organlarında, kadınların yüzde 25 temsili öngörülüyor. Ancak tüm illerde bu oranın tutturulmadığı biliniyor.
CHP Genel Merkezi, illerdeki kadın kurultay delegelerine “Kadınları kurultaya davet edin” mesajı gönderdi. 20 bin kişilik kurultay salonunda, kadınların görünür olması isteniyor.
Bu durum PM’den sonra “milletvekilliği” gözleyenler arasında tedirginliğin artmasına da yol açıyor.
Bundan tam bir yıl önce Midyatlı işadamı Mithat Yenigün’ün, Afganistan yolculuğumuz sırasında uçakta söylediği, “Kürt olduğumu söylemem için 20 yıl geçmesi mi gerekiyordu?” sözlerini bu sütunlara taşımıştım.
O günlerde; önce “Kürt”, sonra “Demokratik”, daha sonra da “Milli Birlik ve Kardeşlik” adını alan açılım projesi tartışılıyor; işadamından, sanatçısına toplumun her kesiminden “sözcükler” derliyorduk...
Heybelere doldurulan “barış” dileklerini boşaltmanın zamanı gelmiş meğer...
Yenigün İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Yenigün; Midyat’ta kurulacak “Uluslararası Teoloji Fakültesi” için, 5 milyon dolarlık bağışın altına imzayı atıyor...
Yalnızca İslam dinini öğreten bir “İlahiyat Fakültesi” açmak yerine, yerel kültürün bir parçası olan Hıristiyanlığa ait mezheplerin temel öğretisini de içine alan bir proje...
Yenigün, “Tanrı bilimi” olarak Türkçeye çevireceğimiz, “teoloji” alanını destekleyen; bölge halkının kullandığı Süryanice, Arapça ve Kürtçe dillerinin, folklorun da,bu fakülte içinde akademik derinliğe ulaşacağını vurguluyor.
Patronlar Ankara’daki YİK toplantısına onur koğu olarak davet ettikleri Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “komşularla sıfır sorun” tezine ikna olmak için, boşluk bırakmadılar
Ankara’da yapılan yılın son TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) öncesi yapılan “başkent” daveti, siyaset-iş dünyası yakınlaşması kadar; kurumun aynı çevreler içindeki popülaritesini ölçen bir barometre işlevi de görür.
9 Aralık akşamı Sheraton Oteli’ndeki davette tablo belirgindi: CHP, MHP, BDP, DSP ve TP liderlerinin davete katılmaları, demokrasinin muhalefet bacağının güçlenmesi yönündeki talebi ölçmemize olanak sağladı.
HAS Parti lideri Numan Kurtulmuş bu tablo içinde yer almayarak, TÜSİAD sermayesine “muhalif” tutumunu sürdürdü....
Üyelere bakarsak; Güler Sabancı, Suzan Sabancı Dinçer yoktu.
Rahmi Koç, Feyyaz Berker gibi TÜSİAD’ın “ağır toplarının” yerini gençler almıştı...
TÜSİAD’ın kurucu ailelerinden ikinci jenerasyonu Bülent Eczacıbaşı temsil etmeye devam ediyordu.
Dünyanın en büyük hukuk bürosu olarak anılan “DLA Piper” adını, 2007 yılında “Türkiye’nin Amerika’da lobisini yapan şirket” olarak duymuştuk; geçtiğimiz haziran ayında Türkiye’de ofis açtılar.
Türkiye’de 6 ortaklı “YükselKarkınKüçük-Avukatlık Ortaklığı” adıyla faaliyet gösteren büroyu bünyesine katan DLA Piper’ın, ortak ve yönetim kurulu üyelerinden Cüneyt Yüksel ve Gökhan Gökçe ile üzerimize çöken Wikileaks belgelerinin kaldırdığı toz duman bulutunun altında sohbet ettik.
Yüksel, “Avrupa Birliği ile Türkiye’nin bağı kesilmemeli; bir madde üzerinde anlaşılmış olsa bile müzakerelerin sürmesi çok önemli” diyerek başlıyor söze...
Wikileaks belgelerinde dünyaya servis edilen ABD büyükelçilerinin “telgrafları”, Türkiye’nin dış politikasını “Yeni Osmanlıcılık” olarak yorumluyor; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu da bu nedenle “tehlikeli-deli” olarak kayda geçiyordu.
Hükümet; diplomatlar ya da stratejistler tarafından dile getirilince “eksen kayması” tartışmalarını itici bulabilir, ancak sermayenin çıpa koyması karşısında kimse kayıtsız kalamaz!
Pasaport kontrolde başlıyor
Amerika, uydurma bir gerekçeyle 2003 yılında Irak’ı işgal ederken, Türkiye’den “Irak bizim komşumuz, savaşın yanında olamayız. Orada akrabalarımız var” karşılığını almıştı; hatırlayın...
ABD-Türkiye ilişkilerinin gerilmesinde bir milat olarak kabul edilen, “3 Mart Tezkeresi” vakasına gerekçe oluşturan bu tezin, ne kadar gerçekçi olduğu bir kez daha ispatlanıyor.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Berhem Salih’in kabinesinde görev alan Yükseköğretim ve Bilimsel Araştırmalar Bakanı Dilaver Alaattin’in kardeşi ve müteahhit Kasım Alaattin; Levent’te rezidans ve alışveriş merkezi olarak yükselen “Sapphire of İstanbul” un ortağı Mustafa Tatlıcı’nın kızı Hande Tatlıcı ile evleniyor.
Alaattinler, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin doğum yeri Köysancak’ın önde gelen aileleri arasında anılıyor.
Babaları, din adamı- amcaları Bağdat hükümetinde etkin isimlerden...
Çiftin düğünü için davetliler 9-11 Aralık tarihleri arasında Mısır’ın turistik kenti Sharm el Sheikh’e gidecekler.
“Neden Sharm el Sheikh; Çırağan’ın nesi var?” diye soruşturdum elbette.
Bugünlerde devlet adamlarının karşılaşmalarını, Wikileaks internet medyasının “sızıntılarından” bağımsız okumak mümkün olmayacak.
29 Ekim’de ortalığa saçılan Wikileaks belgelerinden sonra ilk resmi temas, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) toplantısında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev arasında yaşandı.
Aliyev ile Gül bu görüşmede kucaklaşarak Wikileaks depreminden, sağ-salim çıktıkları görüntüsünü verdiler.
25 Şubat 2010 tarihli Wikileaks belgesinde, Aliyev’in ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Bill Burns ile yaptığı görüşmenin detaylarına yer verilmiş ve burada Azerbaycan’ın Türkiye’nin enerji üssü olmasına itirazları dile getirilmişti.
Azerbaycan belgelerin yayımlanmasından hemen sonra bu iddiaları reddetti.
Pazarlık 2 yıl sürdü
Bir düğün ortamındayız. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun olduğu bir masada, sazın izin verdiği ölçüde söze yükleniyoruz. Günün gazetelerinde üç generalin görevden alınmasına ilişkin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Lübnan dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı şu açıklama yer alıyor: Bize düşen görev de kanunların verdiği yetkiyi kullanmaktı. Eğer açığa aldıktan sonra farklı adım atılırsa, bizim atacağımız adım var. Kuzu, önceki gün Milliyet’in manşetindeki sözlerini tekrarlıyor, yargının tekliği prensibini hatırlatarak, “Tartışmalar bir yorumdan kaynaklıyorsa, bunu ortadan kaldıracak düzenleme yapılır. Üç general konusunda yükselme işlemi gerçekleşmemiş, Yasa ‘emekli olur’ diyor, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) diretiyor...” yorumunu yapıyor,
Türbanlı milletvekiliReferandum sonrası Başbakan’ın “yeni anayasa” hazırlığı için kameralar önünde “görevli ilan ettiği” Burhan Kuzu’dan ajandasını soruyorum. Kuzu, Başbakan’ın bu konuda yaptığı açıklamalarını yineleyerek; hem parti içinde, hem de STK’larla yürütülen çok yönlü çalışmalara işaret ediyor. Başbakan’ın 2011 genel seçimlerinde, Meclis’e türbanlı milletvekili girmesinin önünü açma iradesi gösterdiği bir sır değil.
İl