İstanbul sokakları “2010 Avrupa Kültür Başkenti” sloganını pek sevdi; söylenip söylenip eğleniliyor.
Trafik mi sıkıştı, eve hırsız mı girdi, sokağın lambası mı yanmıyor, apartmandan çamaşır mı sarkıyor; artık aklınıza hangi kentsel sorun çıkıyorsa bu unvanla yüzleşiyorsunuz.
AKB Ajansı’nın bütçesi ve çalışmasını yazalım da, İstanbul’un hangi durumda eleştiriyi hak ettiğine öyle karar verelim.
En son söylenecek lafı baştan ortaya koyayım: İstanbul 2010 AKB Ajansı, bütçesini hak edecek dinamizmi sağlayamadı, projeler içinde boğuldu.
Geçtiğimiz günlerde Devlet Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış’ın Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı İstanbul 2010 AKB sunumunu izlemiştik. Ajansın Brüksel parlamento binasında verdiği davete baktığımızda, Avrupalı parlamenterlerin İstanbul’a ilgisinin beklentinin üzerinde olması sevindiriciydi.
İstanbul’un Avrupa tarafından da yakından izlenen bir kent olduğu açık.
Global piyasalardaki dalgalanmalar yeni kelime oyunlarına yol açıyor. Finansçıların, Akdeniz ülkelerini zıplatan son kriz dalgasının vurduğu Portekiz, İtalya, Yunanistan ve İspanya için Türkçe karşılığı “domuz” olan, “PIGS” kelimesini ürettiğini biliyoruz.
Türkiye’de şirket satın almaları, birleşmeler, stratejik ortaklıklar ve özel sermaye fonu gibi finansal işlemlerde, 1998 yılından beri gerçekleştirdikleri iş hacmiyle birinci sırada yer alan Standart Ünlü’nün İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Mahmut Ünlü BRICAT’e dikkat çekiyor.
Ünlü, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in İngilizce baş harflerinden oluşan BRIC’e Afrika ve Türkiye’nin eklenmesiyle ortaya çıkan “BRICAT” bloğunun, gelişmekte olan pazarlarda yükselen yıldız olduğunu söylüyor.
Ünlü, şubat ayı başında Moskova’da Rusya’nın en büyük finans kuruluşu Troika Dialog tarafından düzenlenen uluslararası finans zirvesi “The Russian Forum-2010”dan edindiği izlenimlerini paylaşıyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun düzenlediği Davos toplantısının bir benzerinden söz ediyoruz.
Ünlü, Rusya’nın yatırımcılar için giderek umut olduğunun altını çiziyor. “Rusya Türkiye için iyi bir ortak” diyen Ünlü, “Gelişmekte olan ülkelerin kendi arasında
Başbakan Erdoğan’ın, Ak Parti milletvekilleriyle yaptığı toplantıda,
5 yılda bir revize edilen ve “kırmızı kitap” olarak anılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde değişiklik yapılarak, “İç tehdit sıralamasında, irticanın yerini işsizlik alacak” demesi, istihdam sorununun yapısallaşma riskiyle karşı karşıya kaldığının ilanı niteliğindeydi.
Bu nedenle, 2010-2011 programını açıklayan TÜSİAD’ın yeni yönetim kuruluyla düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin “istihdam/işsizlik“ perspektifi üzerinde durması sürpriz değildi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “İstihdamda yüzde 65, katma değer kapasitesinde ise yüzde 10’luk bir paya sahip olan küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeniden yapılandırılması” üzerinde durdu.
Bu konuda Boyner’den gelen en önemli katkı, “meslekleştirme” ve “uzun erimli ekonomik politikalar“ kavramlarıydı ki, her iki konuda da eğitim en önemli yeri işgal ediyor.
Daha açık bir ifadeyle söylersem, TÜSİAD meslek liseleri ile imam hatip liselerinin kaderinin ayrıştırılmasını öneriyor.
Bugüne kadar hiç böyle bir davet almadım; “Veteranlar”! Yaşına başına bakmadan eski yaptıkları işleri yapmayı sürdürenler diye okuyabileceğimiz “Veteranlar” davetinin fikir babası eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, söz konusu kelimeyi “Başına gelmedik iş kalmamış” olarak açıklıyor.
Turizmci arkadaşları ise Armada Oteli’nin sahibi Kasım Zota’nın ev sahipliğinde Sultanahmet’teki bu büyük buluşmayı, “40 yıllık turizmciler” diye özetliyorlar. Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın da davete katılmasıyla sohbetler, Fatih Sultan Mehmet tarafından ilk yapıları 1472 yılında yaptırılan Topkapı Sarayı’na kadar dayanıyor.
Yücel, Zota ve Fes Turizm’in sahibi Faruk Pekin, Bakan Günay’ı davet salonundan kısa bir süre koparıp, çektikleri 8’er dakikalık 2 ayrı tarihi yarımada filmini gösteriyorlar.
Ayasofya’nın, Topkapı Sarayı’nın ve surlarının önündeki barakalar, elektronik panolar, araçların istilası en çıplak halleriyle perdeye yansıyor. Tarih günün yağmacı kültürünün altında çığlık atıyor. Günay, gördüklerinden çok etkileniyor ve çekilen filmlerin CD’sini yanı alıyor, “Bunları Bakanlar Kurulu’nda göstereceğim” diyor.
Galataport’a tarih ayarı
Günay ile Eminönü ve Sultahahmet’in
Türk film endüstrisinin uluslararası rekabete açılması, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Hindistan gezisinde de gündeme geldi. Türk filmlerinin ve dizilerinin bölge ülkelerinde talep görmesine Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan dikkat çekmişti. Çağlayan, geçen hafta dar kapsamlı bir toplantıda, Türk sinemasının mal ve hizmetlerin dış satış gelirlerini artırmasında etkinleştirilmesi için bir komisyon kurulmasına önderlik yaptı.
Çağlayan’ı harekete geçiren gelişme, 30’un üzerindeki ülkeye yapılan Türk dizi ve filmleri ihracatı ve Türkiye’ye yönelik ilginin artmasıydı. Sinema ile ilgili yasal bir düzenleme gündemde. Sinemacılar, Maliye ve RTÜK kasasında toplanan sektörden alınan vergilerin teşvike dönüşmesini istiyor. 75 milyon liralık kaynak.
Bollywood’un Türkiye ilgisi
Asya’da sinemanın lokomotifi konumunda olan Hindistan’ın Hollywood’u olan Bollywood’da yılda 3.5 milyarın üzerinde bilet satılıyor. 1.2 milyar nüfuslu yoksul Hindistan’ın tek eğlencesi sinema...
Bu kadar büyük bir endüstriyi taşıyan Bollywood, Türkiye sinema sektörüyle neler yapabilir?
Bugünlerde Bollywod’un çektiği, “Tell Me Oh Khudaa” filminde, Hindistan’da görev yapan Türk Büyükelçisi’nin kızı
Bu hafta sonu Baltalimanı Polis Evi’ne konuk olan Elazığ Fırat Üniversitesi öğrencilerinden bir grupla sohbet ettik. Kimisi Adıyaman’dan, kimisi Diyarbakır’dan, kimisi Gaziantep’ten gelip Fırat Üniversitesi’nde öğrenime başlamış.
Bundan 11 yıl önce Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın ve eşi Av. Şafak Akın’ın, insan kaynakları kalitesini yükseltmek amacıyla “Bireysel Gelişim Programı” uygulamak üzere kurduğu, Türkiye İnsan Kaynakları Vakfı’nın (TİKAV) davetlileri olarak bir haftadır İstanbul’dalar.
Şafak Akın, bugüne kadar 135 gence ulaşan TİKAV’a, Bakanlar Kurulu kararıyla, “kamuya yararlı vakıf” statüsü verilmesinin gündeme geldiğini söylüyor.
Yılda yalnızca 5-6 vakıf ve derneğin “kamu yararı” kimliği edindiğini göz önüne alırsak, artık TİKAV’ın olgunluk çağına geldiğini söyleyebiliriz.
Onun da hayali “Devrim”
4 yıllık üniversite eğitimlerinin ilk yıllında tanıştıkları TİKAV’ın yaşamlarındaki önemini anlatırlarken, “Kendimize güvenimiz arttı, ne istediğimizi biliyoruz ve istediklerimizi gerçekleştirmek için çaba harcarsak, başarabileceğimize inanıyoruz” sözünün altını çiziyorlar.
Bir örnek vermelerini istedim.
Türkiye’nin AB üyelik süreci ile “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti” etkinlikleri ne kadar iç içe girebilir? Bagajımızda KKTC’den insan haklarına kadar temel onca mesele dururken, 1963 yılından beri süren Avrupa macerasını bir yılda yapılacak en şahane etkinliklerle aşamayız. Ne var ki kültür kentleri dokusu oluşturmak için “İstanbul 2010” ile yakaladığımız bu çok önemli fırsatı da ıskalamamalıyız.2010’da Avrupa’nın kültür coğrafyasına katkı sunabilen bir ülkenin adaylığından söz ettirmeyi başarabiliriz!
Konuyu açmadan önce sosyolog Prof. Nilüfer Göle’nin Avrupa Parlamentosu’nda vurguladığı üç ustanın adını anmadan geçmeyeceğim: Koca Mimar Sinan, Nobel Edebiyat Ödüllü Orhan Pamuk ve Avrupa’nın gözbebeği film yönetmeni Fatih Akın.
Bağış: Türkiye çözümdür
16 Ocak’ta İstanbul’da resmi açılışı yapılan “İstanbul 2010 AKB” etkinliklerinin ikinci ayağı Brüksel’deydi ve biz de İstanbul 2010 AKB Ajansı’nın hazırladığı sunumunu izlemek üzere Avrupa Parlamentosu’nda yarım gün süren etkinlikleri izledik.
Parlamentodaki konuşmacılardan Devlet Bakanı ve Avrupa Başmüzakerecisi Egemen Bağış’ın “Türkiye Alevileri, Yahudileri, Kürtleri, kadınları dinliyor, sorunlara çözüm bulmaya
Eğer sinema sektörünün yakın coğrafyamızdan başlayarak Singapur’a kadar uzanan 30’un üzerinde ülkeyi içine alan bir pazar yarattığını öğrenmeseydik; sinemacılar ekonomi sayfalarından çok kültür ve TV sayfalarının konusu olmaya devam edecekti.
Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın öncülüğünde geçtiğimiz gün Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde (TİM) film yapımcıları, senaryo yazarları ve yönetmenlerle düzenlenen toplantıdan aktardığım notları değerlendiren okuyucularımın katkısıyla bu konuya devam etmek istiyorum.
Bu konudaki çekincelerimi yazmadan önce, Türk dizi ve filmlerinin gösterildikleri ülkelerde, içeriklerinin değiştirilmesine engel olunacak bir yasal düzenlemenin olmadığını vurgulamalıyım.
Yeni “telif kanunu“ henüz yasalaşmadı, “sinema iş yasası“ ise halen yok.
Bu nedenle Sinema Emekçileri Sendikası’nın ekim ayında kurduğu “hukuk birimi”ne son iki ayda 20 dava başvurusu yapılmış. Yani içeride sorunlarını çözememiş, sorunlu bir sektörden atak yapması bekleniyor.
Setlerde 5 gerçek ölüm