İran’la ilişkiler: İşbirliği ve rekabet

31 Ocak 2014

Başbakan Tayyip Erdoğan Tahran ziyaretinin başında “Kendimizi ikinci evimizde hissediyoruz” dedi ve yeni tanıştığı İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yle kucaklaştı...
Başbakan’la resmi müzakereleri İran adına yürüten Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cevheri, “Görüşmelerimiz Türk-İran ilişkilerinin canlandırılması için bir şanstır” şeklinde konuştu...
Bu ziyaret gerçekten iki tarafın da son zamanlarda sarsıntı geçiren ilişkilere yeni bir ivme kazandırmaya kararlı olduklarını ortaya koydu.
Bunun için ortam müsait. Cumhurbaşkanı Ruhani’nin iş başına gelmesinden sonra İran uluslararası platformda eski izolasyonundan kurtulmaya başladı. Geçen kasım ayında Cenevre’de gerçekleşen nükleer anlaşma sayesinde, İran’a karşı ekonomik yaptırımların giderek kalkması söz konusu. Başkan Obama dahi önceki günkü konuşmasında “İran’la uzlaşma sürecine bir şans tanınması gerektiğini” belirtti...
Kuşkusuz İran dünyaya açıldıkça ve onun üzerindeki uluslararası baskılar kalktıkça, Türk-İran ilişkilerinin özellikle ekonomik alanda- gelişmesi de kolaylaşacaktır.

Ticaretten enerjiye

Yazının Devamı

Hollande’dan ne ‘evet’ ne ‘hayır’

29 Ocak 2014

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Türkiye’nin AB üyeliği hakkında Ankara’da söyledikleri, Fransız hükümetinin bu hassas konu ile ilgili pozisyonuna açıklık getirdi.
Böylece Hollande hükümetinin hem üyelik, hem müzakere süreci hakkında ne düşündüğünü daha iyi anlayabiliyoruz.
Akla ilk gelen soru şu: Hollande Türkiye’nin AB üyesi olmasını istiyor mu, istemiyor mu?
Fransız lideri -ve Elysee’deki danışmanları- bu soruya “evet” veya “hayır” şeklinde direkt bir yanıt vermiyor.
Hollande’ın selefi Nicolas Sarkozy’nin bu konudaki pozisyonu çok netti. O kesinlikle bu üyeliğe karşıydı. Hollande’ın gönlünde bu konuda hangi duygunun hâkim olduğunu bilemiyoruz. Ama kendisinin soruya “evet” diyecek pozisyonda olmadığı da apaçık.
Bu nedenle Hollande bu sıkıntıdan sıyrılmak için konuyu bugünkü gündemden düşürerek, uzun müzakere süreci bitince nihai kararı Fransız halkının bir referandumda vereceğini söylüyor.
Fransız halkının şu anda Türkiye’nin AB üyeliği konusunda ne düşündüğü ise malum. Geçen perşembe düzenlenen ve dün “Le Monde”da yayımlanan bir kamuoyu araştırmasının sonucuna göre, Fransızların yüzde 83’ü bu üyeliğe karşı...

Yazının Devamı

Cenevre-2’de iki farklı yön

28 Ocak 2014

İsviçre’nin Montrö kentinde gürültülü başlayan Cenevre-2 Konferansı, şimdi Cenevre’de daha sakin bir havada devam ediyor.
Açılış toplantısından sonra esas müzakereler için Cenevre’ye geçildiği geçen cumadan bu yana iki önemli gelişme kaydedildi.
Birincisi şu: Suriye hükümeti ile muhalefet, BM-Arap Birliği özel temsilcisi Lahdar Brahmini’nin çabaları sonunda, aynı masanın etrafında bir araya gelmeyi kabul etti. Gerçi iki hasım taraf birbirlerine direkt olarak hitap etmiyorlar, söyleyeceklerini arabulucu Brahmini aracılığıyla dile getiriyorlar. Ama gene de Esad rejiminin üst düzey yetkilileriyle Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) liderlerinin ilk kez yüz yüze gelmeleri önemli bir olay.
İkinci gelişme, tarafların kuşatma altındaki Humus kentinden kadın ve çocukların tahliye edilmesine razı olmasıdır. Denilebilir ki bu karar, Cenevre-2’den çıkan ilk somut sonuçtur.

İyi niyet testi
Humus tam iki yıldır Suriye ordusunun kuşatması altında. Kentin merkezi muhalif savaşçıların elinde. Ama burada sivil halk perişan durumda. Yiyecek çok kıt. İlaç yok. Açlıktan ve hastalıktan ölenlerin sayısı yüksek.

Yazının Devamı

Fransa ile yeni dönem

25 Ocak 2014

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın 22 yıllık bir aradan ve ilişkilerdeki gergin bir dönemden sonra Türkiye’yi ziyaret eden ilk Fransız lideri olması, kendi başına önemli bir olay.
Ancak Hollande’ın pazartesi başlayacak 2 günlük resmi ziyaretinin “mana ve ehemmiyeti” sadece sembolik yönü değil. Ankara’daki görüşmelerden ve İstanbul’daki temaslardan beklenen şey, ilişkilerin çeşitli alanlarda atılacak adımlarla yeni bir ivme kazanmasıdır.
Somut sonuçları daha açık görülen ekonomik alandan başlarsak, Hollande’ın heyetindeki kompozisyon ve buna Fransa’nın en önemli firmalarının dahil olması, Fransızların Türkiye ile ticarete, yatırımlara, ortak girişimlere büyük önem ve öncelik verdiğini anlatır.
Nitekim ziyaret sırasında enerjiden ulaştırmaya kadar birçok sektörü ilgilendiren ortak projeler ele alınacak, anlaşmalar imzalanacaktır.

Hassas konular
Siyasi alandaki konular çok geniş kapsamlı. Bunların bir kısmı doğrudan ikili ilişkilerle, diğeri ise bölgesel meselelerle ilgili.

Yazının Devamı

Önce halkı kurtarın!

24 Ocak 2014

Cenevre-2 Konferansı Montrö’deki fırtınalı açılışından sonra bugün, “adıyla mütenasip” Cenevre kentine taşınıyor.
Suriye sorununu çözmeye yönelik esas müzakereler burada yapılacak. Ama nasıl?
Öngörülen yöntem, BM özel temsilcisi Lahdar Brahami’nin arabuluculuğunda, Esad rejimi ile muhalefetteki Suriye Ulusal Koalisyonu temsilcilerinin aynı odada, aynı masanın etrafında bir araya gelip pazarlıklarını sürdürmeleridir.
Daha az tercih edilen bir yöntem ise, iki taraf delegasyonlarının ayrı odalarda oturmaları ve BM temsilcisinin “mekik diplomasisi” ile onları uzlaştırmaya çalışmasıdır.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un ve arabulucu Brahimi’nin yoğun çabaları sonunda tarafların aynı masa etrafında toplanıp ciddi müzakereler yapmayı gerçekten kabul edip etmedikleri bugün anlaşılacak.
Aslında iki hasım taraf önceki gün Montrö’de 30 küsur ülkenin dışişleri bakanlarının katılımıyla gerçekleşen açılış toplantısında, aynı salonda oturmaya razı olmuştu. Her ne kadar iki taraf birbirine karşı çok sert suçlamalarda bulundularsa da, hiçbirinin kızıp salonu terk etmemesi dahi, kayda değer bir gelişme sayıldı...

Yazının Devamı

Cenevre-2’den ne çıkacak?

22 Ocak 2014

Aylarca süren diplomatik çabalardan sonra Suriye ile ilgili Cenevre-2 Konferansı nihayet bugün gerçekleşiyor. Ancak konferansın adını taşıyan Cenevre’de değil, gene tarihi konferanslarıyla tanınan Montrö kentinde...
Konferansın açılışı ve ilk iki günlük çalışmalar Montrö’de yapılacak, sonra 30 ülkenin dışişleri bakanları ve yanındaki heyetler Cenevre’ye geçip görüşmelere orada devam edecekler. Bunun nedeni de 22-23 Ocak tarihlerinde Cenevre’deki başka etkinliklere sahne olacağı için, otellerin dopdolu olması!
Bu pürüz Cenevre-2 Konferansı’nın organizatörlerini terletti. Ama keşke ortaya çıkan zorluk, bundan ibaret olsaydı.
Son dakikada öylesine ciddi sorunlar çıktı ki, konferansın yapılıp yapılamayacağı dahi sorulmaya başlandı.
Henüz üç gün öncesine kadar Suriyeli muhaliflerin konferansa katılıp katılmayacağı belli değildi. Neyse ki özellikle ABD’nin baskılarıyla Suriye Ulusal Konseyi SUK Cenevre’ye gitmeye razı oldu.
Bu konferans öncesi engel tam aşılmışken, ikinci bir pürüz çıkıverdi. BM Genel Sekreteri İran’ı konferansa davet etti. Bu duyulur duyulmaz, SUK “İran gelirse biz gitmeyiz” dedi. ABD de İran’ın Suriye’de bir geçiş yönetimi kurulması fikrini peşinen kabul

Yazının Devamı

Brüksel’de kim kimi ikna edecek?

21 Ocak 2014

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın AB’nin merkezi Brüksel’i ziyareti planladığı zaman, henüz 17 Aralık yolsuzluk krizi patlak vermemişti.
AB ile işler iyiye gidiyordu. Üç yıllık bir durgunluktan sonra, yeni bir müzakere faslının açılmasıyla, üyelik sürecinin önü tekrar açılıyordu. Vize konusunda varılan anlaşma ile de yeni bir yakınlaşma ortamı oluşturuluyordu...
İşte Brüksel ziyareti planlandığı zaman, Başbakan’ın AB yetkililerinden çok ağır giden AB katılım sürecinin hızlandırılmasını isteyeceği, dondurulmuş olan diğer fasılların da bir an önce açılmasını sağlamaya çalışacağı söyleniyordu. O günlerde Brüksel’deki hava da buna müsaitti.
17 Aralık’tan sonraki gelişmeler, bu havaya gölge düşürdü. Yolsuzluk ve rüşvetle ilgili kampanyayı izleyen olaylar, hükümetin bunu dış kaynakla bir komplo olarak nitelendirmesi, emniyette ve yargıda geniş bir tasfiyeye ve yeni bir yapılanmaya girişmesi, Brüksel’de eleştirel tepkilere yol açtı.
Başbakan Erdoğan buna karşılık vermekte gecikmedi. Ankara ile Brüksel arasında bir söz dalaşı başladı.

Zıt görüşler

Yazının Devamı

Dış politikayı yeniden bir “kalibre” etmeli

18 Ocak 2014

“Kalibre” Türkçede pek kullanılan bir sözcük değil. İngilizce “calibrate” veya Fransızca “calibrer”den gelen bir kelime. Anlamı “kalibresini bulmak”, yani “ayarlamak”...
Bu sözcüğü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hafta içinde Ankara’da toplanan Türkiye’nin tüm yabancı ülkelerdeki büyükelçilerinin onuruna Çankaya’da verdiği yemekteki konuşmasında telaffuz etti.
Şöyle dedi Cumhurbaşkanı: “Diplomasimizi ve güvenlik politikalarımızı, ortaya çıkan tehditleri de dikkate alarak, yeniden bir kalibre etmek gerektiği kanaatindeyim.”
Cumhurbaşkanı bu ifadeyi, geniş kapsamlı konuşmasının Suriye ile ilgili kısmında kullandı. Yani hükümetin izlediği Suriye politikasında yeni bir ayar yapmak gerektiği mesajını verdi.
Büyükelçiler Konferansı’nda Başbakan Tayyip Erdoğan ve bazı bakanların yaptığı konuşmalar, medyanın da daha çok işlediği “yolsuzluk operasyonu” konusu üzerinde odaklandığı için, Gül’ün tamamen dış politikaya ayırdığı sunum, ne yazık ki gereği gibi kamuoyuna yansımadı.
Oysa Cumhurbaşkanı’nın bu konuşması, çok önemli unsurlar içeriyor. Bunların bir kısmı, dış politikada benimsenmesi gereken genel parametreler ve ilkeler ile ilgili. Bir kısmı da özellikle bölgemizdeki

Yazının Devamı