Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın 22 yıllık bir aradan ve ilişkilerdeki gergin bir dönemden sonra Türkiye’yi ziyaret eden ilk Fransız lideri olması, kendi başına önemli bir olay.
Ancak Hollande’ın pazartesi başlayacak 2 günlük resmi ziyaretinin “mana ve ehemmiyeti” sadece sembolik yönü değil. Ankara’daki görüşmelerden ve İstanbul’daki temaslardan beklenen şey, ilişkilerin çeşitli alanlarda atılacak adımlarla yeni bir ivme kazanmasıdır.
Somut sonuçları daha açık görülen ekonomik alandan başlarsak, Hollande’ın heyetindeki kompozisyon ve buna Fransa’nın en önemli firmalarının dahil olması, Fransızların Türkiye ile ticarete, yatırımlara, ortak girişimlere büyük önem ve öncelik verdiğini anlatır.
Nitekim ziyaret sırasında enerjiden ulaştırmaya kadar birçok sektörü ilgilendiren ortak projeler ele alınacak, anlaşmalar imzalanacaktır.

Hassas konular
Siyasi alandaki konular çok geniş kapsamlı. Bunların bir kısmı doğrudan ikili ilişkilerle, diğeri ise bölgesel meselelerle ilgili.
Bu son kategorideki görüşmeler, daha çok karşılıklı görüş alışverişi niteliğinde. Bunda fazla bir sıkıntı yok. Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’daki krizler karşısında Ankara ile Paris’in yaklaşımı ve tutumu birbirine oldukça yakın. Belki bunda eksik olan, daha sık istişaredir ki, görüşmelerde bu yönde ortak bir irade ortaya çıkabilir.
Esas hassas konular yakın geçmişte Türk-Fransız ilişkilerini adeta ipotek altına alıp zaman zaman kriz yaratan sorunlardır.
Bunlardan biri Ermeni soykırımı problemidir. Fransız Meclisi’nin bu konudaki kararı ve Sarkozy hükümetinin o dönemde takındığı tavır, ilişkileri neredeyse kopma noktasına getirmişti. Ardından Fransa Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ve iktidar değişikliği, havayı bir ölçüde düzeltti.
Aslında Hollande’ın bu konudaki tutumu ve geçmişteki konuşmaları, Fransa’nın meseleye bakışının değişmediğini gösteriyor. Fransız liderinin Ankara’da ev sahiplerinin gönlünü kazanmak için farklı bir tutum sergilemesi beklenemez. Görüşmeler sırasında Hollande herhalde diplomatik bir üslupla soykırım probleminin halli için Türkiye’ye daha uzlaşıcı ve yapıcı bir tutum alması çağrısında bulunacaktır.

Siyasi mesaj
Türk-Fransız ilişkilerini en çok etkileyen diğer bir konu da, Türkiye’nin AB üyeliği meselesidir. Gene Sarkozy döneminde bu sorun ve özellikle Fransa’nın müzakere sürecini bloke etmesi, ikili bağları iyice sarsmıştı.
Hollande geçenlerde, blokajı kısmen (bir fasıl için) kaldırarak bir jest yapmıştı. Bu sayede müzakere süreci 3 yıl aradan sonra tekrar başlayabildi. Ama diğer fasıllar üzerindeki engel duruyor ve anlaşılan Hollande şimdilik bunu kaldırmayı düşünmüyor.
Fransa müzakere sürecinin “ucu açık” tutulması fikrinden vazgeçmiş değil. Yani Hollande da “Türkiye AB üyesi olmalı” diyemiyor. Müzakere sürecinin nasıl gelişeceğini görüp beklemeyi yeğliyor. Hele Gezi ve 17 Aralık olaylarından sonra...
Bu konuda da Hollande’ın Ankara’da, Başbakan Erdoğan’ın Brüksel’de AB üst düzey yetkililerinden son duyduklarını aynen dile getireceği anlaşılıyor...