Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Kalibre” Türkçede pek kullanılan bir sözcük değil. İngilizce “calibrate” veya Fransızca “calibrer”den gelen bir kelime. Anlamı “kalibresini bulmak”, yani “ayarlamak”...
Bu sözcüğü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hafta içinde Ankara’da toplanan Türkiye’nin tüm yabancı ülkelerdeki büyükelçilerinin onuruna Çankaya’da verdiği yemekteki konuşmasında telaffuz etti.
Şöyle dedi Cumhurbaşkanı: “Diplomasimizi ve güvenlik politikalarımızı, ortaya çıkan tehditleri de dikkate alarak, yeniden bir kalibre etmek gerektiği kanaatindeyim.”
Cumhurbaşkanı bu ifadeyi, geniş kapsamlı konuşmasının Suriye ile ilgili kısmında kullandı. Yani hükümetin izlediği Suriye politikasında yeni bir ayar yapmak gerektiği mesajını verdi.
Büyükelçiler Konferansı’nda Başbakan Tayyip Erdoğan ve bazı bakanların yaptığı konuşmalar, medyanın da daha çok işlediği “yolsuzluk operasyonu” konusu üzerinde odaklandığı için, Gül’ün tamamen dış politikaya ayırdığı sunum, ne yazık ki gereği gibi kamuoyuna yansımadı.
Oysa Cumhurbaşkanı’nın bu konuşması, çok önemli unsurlar içeriyor. Bunların bir kısmı, dış politikada benimsenmesi gereken genel parametreler ve ilkeler ile ilgili. Bir kısmı da özellikle bölgemizdeki gelişmeler hakkında...

Yol gösterici
Bütün bu konularda Cumhurbaşkanı, (çok kişinin paylaştığı) kişisel değerlendirmelerini açıkça ifade etti. Bu görüşler Erdoğan Hükümeti’nin son zamanlarda izlediği politikalara uymasa da...
Suriye bu konuların başında geliyor. Gül, Suriye krizindeki son gelişmeler ve bu arada sınır bölgesindeki yeni oluşumlara değindi, “çok radikal akımların” ve terör örgütlerinin Türkiye için yarattığı tehdidin altını çizdi ve bu yeni duruma göre diplomaside ve güvenlik politikasında yeni bir ayarlama yapılması gerektiğini vurguladı.
Gül’ün konuşmasının satır aralarından, hükümetin Suriye politikasında bazı hatalar ve aksaklıklar gördüğü sonucunu çıkarmak mümkün...
Şu ifade anlamlı: “...Doğru tespit, gerçekçi teşhis gerek. Çözümün anahtarı ortak akıl, sağduyulu yaklaşım, diyalog ve muhatapları anlamayı sağlayacak empatidir...”
Bu sadece Ortadoğu meseleleri için söylenen bir söz değil, genel olarak Türk dış politikasının benimsemesi gereken kriterleri içeren bir yol gösterici...

İç-dış ilintisi
Cumhurbaşkanı konuşmasında her zaman önem verdiği AB ile ilişkilere de değindi ve 2014’ün bu ilişkilerde “yeni bir başlangıç” olması gerektiğini belirtti. “AB çerçevesinde yaptığımız her şey Türkiye’nin yararına olmuştur” diyen Gül, konuşmasının bir başka yerinde iç ve dış politika arasındaki ilintiye değinerek, başarılı bir dış politika için demokrasinin, hukukun üstünlüğünün hâkim olmasının önemini vurguladı.
Bu da Türkiye’deki son iç politika çalkantılarının ışığında ve Başbakan Erdoğan’ın önümüzdeki hafta AB liderleriyle görüşmek üzere Brüksel’e yapacağı ziyaret arifesinde verilen zamanlı bir mesaj sayılabilir.
Cumhurbaşkanı’nı dikkatle dinleyen büyükelçilerin bu değerlendirmeleri ve tavsiyeleri çok esinlenici ve yönlendirici bulduklarından şüphe etmiyoruz. Umarız iktidardaki yetkililer de Cumhurbaşkanı’nın sözlerini, sıkıntılı bir dönemden geçen dış politikayı “yeniden bir kalibre etmek” için dikkate alırlar.