Yaklaşık 2 ay açık kalacak Yeditepe Bienali’ni görmeyi, eserleri uzun uzadıya incelemeyi sabırsızlıkla bekliyorum...
Sonda söyleyeceğimi ilk başta söyleyeyim. Mart ayında İstanbul yeni bir bienale ev sahipliği yapacak: Yeditepe Bienali. Cumhurbaşkanlığı Himayesi’nde Klasik Sanatlar Vakfı tarafından düzenlenecek bienal Fatih Belediyesi evsahipliğinde gerçekleşecek. Bienalin teması ise “çağdaş sanat”ta pek göremeyeceğim bir şekilde belirlenmiş: Ehl-i Hiref. Osmanlıca bir tabir olan ehl-i hiref sanat erbabı demektir. Osmanlı döneminde kültür hayatında önemli bir yere sahip olan ehl-i hiref hassa teşkilatı sarayın himayesinde kurulmuştur ve pek çok sanat grubunu bünyesinde bulundurmuştur.
Son derece kışkırtıcı
Geleneksel sanatlar ve/veya gelenekli veya klasik sanatlar nasıl adlandıracağınız size kalmış ve çağdaş sanat nasıl bir araya gelecek? Eserlerin bir kısmını görme fırsatım oldu son derece kışkırtıcı, tartışma yaratacak bir bienalle karşılaşacağımız muhakkak.Bu tartışmaların başında ilk önce sorulması gereken bence gelenek nedir olmalı. Sonrasında geleneği korumak gerekli mi? Gerekliyse nasıl korunmalı? Geleneği geleceğe aktarmak mümkün mü? Bu tartışmaların mümkün olduğunca
Eylül ayında Kitap Sanat ekinde yayımlanan haberde sayfanın başlığı tam olarak şu şekildeydi: “Magnum’a seçilen ilk Türk”. Haberin içeriğine girmeden önce kısaca Magnum’dan bahsetmek gerekiyor
Sadece bir süs eşyası veya nostaljik bir unsur olarak değil aynı zamanda son derece kullanışlı bir vasıta da olduğu için sevdiğim tramvaya nihayet tekrar kavuştuk. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından İstiklal Caddesi’nin yenilenmesi nedeniyle seferlerine ara veren artık sadece İstanbul’un değil Türkiye’nin de sembollerinden biri haline gelen tramvayda yolculuk esnasında İstiklal Caddesi’ni farklı görme ihtimali beni her zaman cezbetmiştir. Sizlere de tavsiye ederim.
Tramvayın Galatasaray Lisesi durağında indikten sonra hem biraz soluklanmak hem de belki bir dostla karşılaşırım niyetiyle Ara Kafe’ye uğramaya niyetlendim lakin öncesinde dolmakalemlerime mürekkep ve 2018 yılı ajandası almak maksadıyla en sevdiğim kırtasiye olan Mektup’a uğradım. Ajanda demişken Dergah Yayınları bu yıl 50. sanat yılını kutlayan Mustafa Kutlu anısına bir ajanda yayımladı. Ajandayı yayıma hazırlayan ise daha önce Mustafa Kutlu’nun hayat hikayesinin fotoğraflar eşliğinde anlatıldığı “Hikmet ve Ahenk” kitabını
Biri ressam biri sanat eleştirmeni iki yazarın çoğunlukla bireysel bakış açılarından yola çıkan “Resmin Tarihi” asla bir sanat tarihi kitabı değil
Yaşayan en önemli ressamlar arasında gösterilen David Hockney ve sanat eleştirmeni Martin Gayford “Resmin Tarihi” isimli bir nehir söyleşi kitabı yayımladılar. Bu kitap yakın zaman önce Yapı Kredi Yayınları tarafından da yayımlandı. Son derece zihin açıcı, John Berger’in “Görme Biçimleri” isimli kitabıyla yan yana durması gereken bir eser.
80 yaşında olmasına rağmen hâlâ eserler üretmeye devam eden Hockney klasik anlamdaki resmin yanında ipad’le yaptığı çizimlerle de günümüz imkanlarını da son derece başarılı bir şekilde kullanıyor. Ve kitabın bir yerinde bu durumu şu sözlerle ifade ediyor: Teknolojinin sanata katkısı oldu. Fırça da teknolojinin bir parçası, değil mi? Ama resimleri yapan aletler değil. Resimleri yapanlar her zaman insanlar.
Sadece tablolar değil
Biri ressam biri sanat eleştirmeni iki yazarın çoğunlukla bireysel bakış açılarından yola çıkan eser resmin tarihini ele alıyor. Bu açıdan asla bir sanat tarihi kitabı değil. Resimden kast edilen de asla sadece tablolar değil. İlk mağara resimlerinden mozaiklere, tablolardan
Türkiye’nin bu yıl mezun olan yeni nesil sanatçı adaylarının eserleri 4 gün boyunca Özel Galata Rum Okulu’nda sergilenecek; yepyeni daha önce hiç görmediğimiz sanatçılarla karşılaşacağız
21 Aralık Perşembe günü Özel Galata Rum Okulu’nda 4 gün sürecek bir etkinlik başlıyor. İlk kez gerçekleşecek olan etkinliklikte Türkiye’nin bu yıl mezun olan yeni nesil sanatçı adayları 23 kişiden oluşan uluslararası bir seçici kurulun değerlendirmesiyle eserlerini sergileyecekler.
BASE, Türkiye’deki ilk kollektif güzel sanatlar yeni mezunları sergisi olma iddiasını taşıyor. Ayrıca bu sergiyle beraber 4 gün boyunca devam edecek toplam 30’u aşkın panelde 75 konuşmacı yer alacak. Bu konuşmalar Türkiye’de sanat dünyasına ışık tutacak, yön gösterecek, bulunduğu yeri daha iyi anlamasına neden olabilecek nitelikte görünüyor. Umarım bu konuşmaların tamamı kayıt altına alınıp en azından internet üzerinden video olarak ya da bir kitap olarak neşredilir. Böylelikle ortaya daha kalıcı, Türkiye sanat tarihi incelemeleri açısından ilerleyen yıllarda başvuru kaynağı olarak değerlendirilecek bir eser ortaya çıkar.
Gelelim sergi kısmına... Tamamı bu yıl mezun olacak öğrencilerden oluştuğu için yepyeni daha önce
Hat sanatı ve hattatlarla alakalı bir bilgiye ihtiyaç duyulduğunda başvurulacak kaynak sayısı çok fazla lakin genel olarak hattın tarihinin ve hattatların eserlerinden örneklerin yer aldığı, kronolojik olarak eserleri ve akımları bir arada gösteren kapsamlı bir eser maalesef yoktu. “Yoktu” diyorum çünkü bir süre önce Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na bağlı Atatürk Kültür Merkezi tarafından bir eser neşredildi: “Türk Hat San’atından Seçmeler”. Eseri hazırlayan ve biraz sonra bahsedeceğim malumatları kaleme alan; Türkiye’de hat ve hat tarihi, hat araştırmaları denildiğinde akla ilk gelen isim M. Uğur Derman.
Öncelikle kitabın fiziki özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Yaklaşık 700 sayfalık, büyük boy bir eser... Ebatıyla adeta bir yarı ansiklopedi hacminde. Mizanpajı, baskı kalitesi son derece başarılı. Sanat ve sanata dair kitaplarda, maalesef, sıklıkla karşılaştığımız renklerin olması gerektiği tonlarda olmaması sorunu bu eserde yok. Kitabın şömizindeki kabartmaya kadar düşünülmüş zarif bir baskı var karşımızda. Kitabın boyutu okumayı zorlaştırsa da bu kitap sadece okunacak değil bakılacak bir kitap da olmasından dolayı bu da tam manasıyla bir zorluk sayılmaz.
Anlaşılır
Kütahya’dan Hakkari’ye kadar birçok kütüphane artık 22.00’ye kadar açık. Uygulamanın yıl sonuna kadar tüm Türkiye’ye yayılması için hazırlıklar sürüyor
Geçtiğimiz aylarda Beyazıt Devlet Kütüphanesi’yle birlikte bazı başka kütüphanelerin gece 22.00’ye kadar açık kalmaya başladığını, bunun kitaba erişim açısından son derece önemli bir adım olduğunu bu köşede yazmıştım. İstanbul’da başlayan bu uygulama hızla diğer şehir ve ilçelerde yer alan kütüphanelerde de uygulanmaya başlandı. Kütahya’dan Hakkari’ye ve Bitlis’e kadar birçok kütüphane artık 22.00’ye kadar açık. Yıl sonuna kadar Türkiye genelindeki bütün il halk kütüphalerinde aynı uygulamaya geçilmesi için çalışmalar olanca hızıyla yapılıyor.
Geçtiğimiz günlerde Beyazıt Devlet Kütüphanesi nihayet 24 saat esasına göre kitapseverlere hizmet vermeye başladı. Bu çerçevede “Kütüphanede Bir Gece” başlıklı etkinliklerin ilki 21 Kasım’da yapıldı. Coşkun Yılmaz, İsmail Kılıçarslan, Furkan Çalışkan, Arda Arel ve Yusuf Genç gece 23.00’ten sabaha kadar okurlarla sohbet etme imkanı buldu. Hem kütüphanenin artık 24 saat açık olduğunu duyurmak hem de özellikle gençlere kütüphane alışkanlığı kazandırmak için düzenlenen etkinliğin tek seferlik
Bu hafta iki değerli dostumun, İsmail Erdoğan’ın “Sanat Ya Hu” ve İbrahim Altay’ın “Kontemporari İbrahim Efendi’nin Rüyaları” adlı kitaplarından bahsedeceğim
Sanat eleştirmeni dostum İsmail Erdoğan’ın “Sanat Ya Hu” adını taşıyan ilk eseri nihayet yayımlandı. Şule Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan kitapta İsmail’in büyük çoğunluğu çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış sanat yazılarından oluşuyor. Bu yazıların büyük kısmını kitabın önsözünde de belirttiğim gibi yayımlandıkları mecralarda okuma, takip etme fırsatı bulmuştum. Lakin yazıların bütününü bir arada görmek İsmail’in derdini, amacını anlamaya çok daha fazla katkı sağlıyor.
İlk kitap olmasına rağmen son derece iddialı bir eser söz konusu. Şimdiye kadar tek tarafın daha çok sesinin çıktığı bir alan olan sanata Müslümanca bir bakışla yaklaşıyor İsmail Erdoğan. Yazıların yüzyıllara dayanan problemleri çözme, üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın “geri kalmışlığını” giderme, yürünecek yolu gösterme gibi bir iddiası yok. Bu yazılarda yöneltilen sorular başka soruların sorulmasına neden olacak. Verilecek cevaplar yeni soruları beraberinde getirecek, bugün değil, belki 10 yıl sonra da değil, belki 50 yılda ancak çözüme
Geçen sene 15 Temmuz hain darbe girişimi nedeniyle yapılamayan Malatya Uluslararası Film Festivali bu yıl tekrar yapılıyor. Belki de Türkiye’de ilk kez hem şehrin valiliği hem de belediyesinin bir arada yaptığı festival
16 Kasım’a kadar devam edecek.
Festival kapsamında 1998 yapımı “American History X” (Geçmişin Gölgesinde) filminin yönetmeni Tony Kaye, filmin yapımcısı John Morrissey’le birlikte ustalık dersi vermek üzere Malatya’ya geliyor.
Türk sinemasına son derece önemli filmlerle katkı sağlayan usta yönetmen Halit Refiğ de festivalde 1986 yapımı “Teyzem” ve 1989 yapımı “Karılar Koğuşu” filmleriyle anılacak. Film gösterimlerinden sonra yapılacak panele yönetmenin eşi Gülper Refiğ, yakın dostu ve oyuncu Hülya Koçyiğit ile senarist ve yönetmen Ümit Önal katılacak. Panelin yönetimini ise festival yönetmeni Suat Köçer üstleniyor.
Sadece şehir merkezinde değil şehrin farklı noktalarında da gösterimlerin yapıldığı bu başarılı organizasyondan dolayı başta festival yönetmeni Suat Köçer, program direktörü Alin Taşçıyan olmak üzere tüm ekibi tebrik ederim.
Boğaziçi Film Festivali
Bir başka festival de İstanbul’da yakın tarihte başlayacak. Bu yıl 5. kez düzenlenen ve her geçen yıl etkisini