‘MUCİZE’ İLAÇLARI sınanmadan içme

4 Ekim 2010

Hemen her gün mucizevi ilaçlara dair haberler çıkıyor. Hastaları, hekimleri dinleyince bir derde daha çare bulunduğuna inanmamak mümkün değil. Oysa tek başına gözleme dayanan sonuçlar ilacın etkinliğinin kanıtı olamaz. İlaç mutlaka bilimsel metotlarla sınanmalı. Aksi takdirde umutlar hüsrana dönüşebilir

Okuyucularımdan sık sık mucizevi bir çare olarak sunulan yeni bir ilaç veya tedavi yöntemiyle ilgili sorular geliyor. Medyada da hemen her gün benzer haberler çıkıyor. Hastaların yeni tedaviden ne kadar yarar gördüklerini anlatan sözlerini duyunca ya da uzmanların yeni tedaviyi uguladıkları hastalarının nasıl kısa sürede iyileştiğini açıklayan yazılarını okuyunca, çözümsüz gibi görünen bir derde daha çare bulunduğuna inanmamak mümkün değil.
Yeni ilaçtan yarar görenlerin heyecanı, hekimlerin olumlu sonuçları görüp memnun olmaları ve bunu diğer hastalarla paylaşmaları anlaşılabilir davranışlar ancak yeni tedavileri kamuoyuna duyururken, tek başına gözleme dayanan sonuçların ilacın etkinliğinin bir kanıtı olamayacağının da altı çizilmeli. Umut verici gibi görünen gözlemlerin bilimsel bir metotla sınanması gerektiği belirtilmeli. Gözlemlerimizin gerçeği her yönüyle yansıtmayabileceği

Yazının Devamı

Yeni kalp kapağı hayat kurtarıyor

27 Eylül 2010

Yöneticileri arasında benim de bulunduğum bir araştırma, kalp kapaklarından biri hasta olan ama ameliyat edilemeyen hastalara uygulanan bir tedavinin etkisini kanıtladı. Araştırmaya göre, ameliyatsız yöntemle yapay kalp kapağı takılanların ölüm riski ciddi oranda düşüyordu. İşte ayrıntılar


Modern tıp çoğu zaman küçük adımlarla ilerler. Yeni bulunan ilaçlar ve tedavi yöntemleri uzun bir merdivenin basamakları gibidir; hastayı iyiye doğru ilerletseler de genellikle büyük bir sıçrama yapmamızı sağlamazlar. Çoğu yeni buluş, şikâyetleri iyileştirse de hayat kurtaracak kadar etkili değildir. Büyük bir sıçrama yapan buluşlara ender olarak rastlanır.
Bu hafta dünyada saygın tıp dergilerinin başında gelen New England Journal of Medicine’de yayınlanan bir makalede böylesine ender tedavi yöntemlerinden birinin başarısı anlatılıyor. Yöneticileri ve yazarları arasında benim de bulunduğum bu araştırma, kalp kapaklarından biri hasta olan ve ameliyat olma şansı bulunmayan hastalara uygulanan bir tedavinin hayat kurtarıcı etkisini tartışmasız bir biçimde kanıtladı.

Ölüm riski yüzde 20 azaldı

Yazının Devamı

Gelir düşükse eğitim de kalbi koruyamıyor!

20 Eylül 2010

Araştırmalar, gelişmekte olan ülkelerde eğitim düzeyi yüksek insanların da kalbini yeteri kadar koruyamadığını ortaya çıkardı. Batı’ya göre yoksul olan ülkelerde, eğitim düzeyi yükselse bile sigara içme ve şişmanlık oranı azalmıyor. Kadınların durumu daha da kötü; eğitim düzeyi yükseldikçe sigara içen kadın oranı artıyor...

Zengin ülkelerde damar sertliği olduğu bilinen her 100 üniversite mezunu erkekten 5.8’i kalp krizi veya inme geçirir veya kalpten ölürken bu oran 9 yıldan az eğitim alanlarda 9.1.Daha yoksul ülkelerin eğitimli erkeklerinde kalp krizi, inme ve kalpten ölümler daha az. Ama bu fark zengin ülkelere göre çok küçük; ünversitelilerde 7.7, temel eğitimlilerde 9.6.

Damar sertliği hastalığı, kalbin pompaladığı oksijenden zengin kanı tüm organlarımıza kadar götüren atardamar ağının herhangi bir bölgesini tutabilir. En sık da kalbi besleyen koroner damarlarda görülür. Damar sertliği ilerleyip kan akımını engelleyecek ya da tümüyle durduracak aşamaya geldiğinde göğüs ağrısı, nefes darlığı, yorgunluk, kalp krizi gibi dertler ortaya çıkar. Damar sertliği kendini bacağa giden damarlarda gösterirse kişi rahat yürüyemez olur. Hele yokuş çıktığında baldırları, uyluk kasları veya

Yazının Devamı

Zayıf kalplere özel pil hayat kurtarır!

13 Eylül 2010

Kalp yetersizliği çeken bazı hastalarda, kalbin tüm duvarlarının eşzamanlı kasılarak ahenkli çalışması bozulur. Kalbi eş zamanlı çalıştırmak için takılan piller ise küçük birer bilgisayardır aslında; her kalbin özelliklerine göre programlanabilirler



Yücel Bey eve döndüğünde asansörün çalışmadığını görüp birinci kattaki dairesine çıkmak için merdivenlere yöneldi. Ama yarı yolda nefesinin daraldığını fark edince durup dinlenme ihtiyacı hissetti. Son aylarda çabuk yorulsa da pek aldırış etmiyor, kalbindeki rahatsızlığı aklına getirmek istemiyordu. 10 yıl önce, daha kırklı yaşlarındayken kalp krizi geçirmiş ve baypas ameliyatı olmuştu. Doktorlar o zaman kriz nedeniyle kalbinin zayıf düştüğünü söyledilerse de uzun yıllar hiçbir sıkıntısı olmamıştı.
Merdivenden çıkamıyordu
Üç yıl önce kendisini yorgun hissettiği için gittiği doktoru, EKG ve kan tahlillerine ek olarak ekokardiyografi ve anjiyografi yaptırdıktan sonra baypaslarının açık olduğunu söylemişti ama tüm haberler iyi değildi: Kalbi zayıftı ve kalbi genişlediği için sol karıncık ile kulakçık arasındaki mitral kapağı iyi kapanmıyor, kan kaçırıyordu. Teşhis kalp yetersizliğiydi.

Yazının Devamı

Çikolata kalbin dostu

6 Eylül 2010

Tropikal iklimde yetişen kakao ağacının bilimsel adı Theobroma cacoa, tanrıların besini anlamına geliyor. Çikolata üretimine, iri meyvelerin içindeki kahverengi çekirdekleri meyvenin içiyle beraber mayalayarak başlanır. Sonra çekirdekler kurutulup kavrulur ve ezilerek parçalara ayrılır. Bu parçaların eritilmesinden çikolatanın ana maddesi olan koyu kahverengi, macun kıvamlı çikolata şurubu (likörü) elde edilir. Bu maddede kakao tozu ve ve kakao yağı vardır. Çikolata şurubunun içine kakao yağı ve şeker katılarak kakao miktarı yüzde 50 ile 99 arasında değişen, çeşitli derecelerde koyu renk çikolata üretilir. Sütlü çikolata için ise bolca süt ve şeker katılır.İçinde bolca kakao bulunan koyu renk çikolatanın kan basıncı üstüne olumlu etkileri var. Buna karşılık, beyaz veya sütlü çikolataların hiçbir yararı yok. Koyu renk çikolatanın etkisi sadece yüksek tansiyonu önlemekle sınırlı değil. Kalp krizi, inme ve kalp damar hastalıklarını azalttığına dair kanıtlar da var



Bayram ziyaretinde ikram edilen çikolatanın, damak tadının yanı sıra sağlığımıza olumlu etkisi olduğunu bilmek alacağımız lezzeti daha da artıracaktır. Bugüne kadar yapılan araştırmaların çoğu

Yazının Devamı

Vücudu soğutup beyni kurtaralım

30 Ağustos 2010

Kalbi duran insanlar kısa sürede yaşama döndürülseler de birçoğunda oksijensiz geçen dakikalar yüzünden beyin hasarı ortaya çıkıyor. Oksijensizliğe bağlı beyin hasarını hafifletmek için uygulanan yöntemlerden biri vücudu soğutmak. Zira vücut ısısı 32-34 dereceye düşürüldüğünde beyin kansızlığa daha uzun dayanabiliyor...


Ani ölümlerin çoğu, kalbin çalışmasının birden durmasına veya çok azalmasına bağlıdır. Kalbi çok yavaşlayan veya kalbin alt odalarından kaynaklanan hızlı bir çarpıntıyla kan basıncı çok düşen kişi, beynine kan gitmediği için kısa sürede bilincini kaybedip yere yığılır. Kalp durması dediğimiz bu olayın en sık nedeni kalp hastalıklarıdır. Daha ender olarak solunum durmasına, elektrik çarpmasına, boğulmaya ve şiddetli darbeye bağlı olarak kalp durabilir.
Kalbin attığı kanın yüzde 20-25’i beynimize gider. Beyin hücreleri kansız kalmaya hiç tahammül edemez. Kan akımı durunca veya çok azalınca beyin hücreleri en çok 5 dakika dayanabilir. Daha sonra geri dönüşümsüz hasar ve hücre ölümü başlar.
Kalp durması oluştuktan sonraki birkaç dakika içinde kalp masajı ve elektroşok uygulanabilirse kişi ölümden kurtulabilir.

Yazının Devamı

KALBİNİ KORU, BUNAMA!

23 Ağustos 2010

Alzheimer’a bağlı olarak bunama belirtileri gösteren insanların sayısı artıyor. Çoğumuz artık Alzheimer’ın bunamanın bir numaralı sebebi olduğunun farkında... Peki, bunamayı önlemek için kalbimizi korumamız gerektiğini biliyor musunuz? İşte ayrıntılar...

Geçen hafta sinir sistemimizin kalbimiz üzerine olan etkilerinden söz etmiş, aşırı kaygı, evham ve endişenin kalp hastalığına yol açabileceğini gösteren araştırmalardan alıntılar yapmıştım. Kalp, nasıl beyin ve sinirlerde olup bitenden etkileniyorsa, beyin de kalp ve damarların hastalıklarından rahatsız oluyor. Kalbin hemen her hastalığı beyni olumsuz etkileyebiliyor.
İnsan ömrü uzadıkça daha çok yaşlılıkta ortaya çıkan hastalıklara da sık rastlanıyor. Giderek sıklığı artan hastalıkların başında tıbbi adı ‘demans’ olan bunama hastalığı geliyor. Çoğumuzun ailesinde, çevresinde Alzheimer hastalığına bağlı bunama belirtileri gösteren insanlar vardır. Alzheimer, bunamanın bir numaralı sebebidir. İkinci en önemli bunama nedeni ise beyin damar hastalıklarıdır.
İnme, hele birkaç inme geçiren insanlarda hafıza zayıflamaları, kişilik bozuklukları, algılama zorlukları gibi bunama belirtilerine sık rastlanır. Belirgin olarak inme geçirmese

Yazının Devamı

Endişe ve evham KALBE ZARARLI!

16 Ağustos 2010

Endişe, evham ve korku normal bir ruh hali belirtisi. Ancak bu hisler ortada bir ‘tehdit yokken’ görülüyorsa ya da tepki tehlikeye göre orantısız ölçüde büyükse o zaman anksiyete bozukluğu çıkıyor ortaya ve bu sorun kalp krizine davetiye anlamına geliyor

Pelin Hanım’ın çok heyecanlı ve telaşlı olduğu bilinirdi. En küçük bir sorunu dert eder, endişelenir, uykuları kaçardı. Birçok gece sabaha karşı uyanır, yapması gereken işleri düşünür, çocuklarının başına gelebilecek sorunlar için evhamlanır, yatağın içinde döner durur, uyuyamazdı. Küçük kızı okuldan biraz geç dönse başka hiçbir iş yapamaz, elleri terler, başı ağrır, karnında gaz olduğunu hisseder ve gecikmenin nedeni olarak aklına hep kötü ihtimaller gelirdi.
Son 2 yıl içinde ortada hiçbir neden yokken de benzer duygular hissettiği zamanlar oldu.Birkaç kere göğsünde sıkışma, zor nefes alma ve çarpıntı olunca hastaneye götürüldü. Muayene ve laboratuar incelemelerine göre kalbi sapa sağlamdı. Doktor, şikâyetlerinin psikolojik olduğunu söyledi. Durumu, tıbbi adı ‘anksiyete bozukluğu’ olan ruh haline uyuyordu.
Anksiyete bir ölçüye kadar yaşamımızın bir parçası. Gençken okulu, işi, mali sıkıntıları düşündüğümüzde endişelenmemiz;

Yazının Devamı