Hayatın sırrı kalp hızında gizli

29 Kasım 2010

Kalbi hızlı atanlarda kalp damar hastalığı ve erken ölüm yavaş atanlardan daha fazla görülüyor. Hayvanlar âleminde de küçük hayvanların kalbi büyüklerine göre daha hızlı çarpıyor ve ömürleri de daha kısa oluyor. Yaşam süreleri farklı olsa da hayatları boyunca kalpleri aynı sayıda çarpıyor

Geçen ay Kanada Kalp Birliği’nin yıllık bilimsel toplantısında sunulan bir bildiri çok ilgi çekti. 31 bin kalp damar hastası olduğu bilinen veya hasta olma riski yüksek olan kişiyi yaklaşık 5 yıl süreyle izleyen bilim insanları, kalbi hızlı çarpanların daha erken öldüğünü saptadılar. Kalbi dakikada 70’in altında atanlar ile 70’in üstünde atanlar arasında ölüm riski açısından belirgin bir fark vardı. Bu yeni bir bulgu değil. 1980’lerde yapılan tıbbi araştırmalarda yüksek kalp hızının pek hayra alamet olmadığı ortaya çıkmıştı. Fransa’da yaklaşık 20 bin kişinin 20 yıldan fazla izlendiği bir araştırma da kalp hızının hem kalpten hem de kalp dışı nedenlere bağlı ölümlerde belirleyici olduğunu ortaya koymuştu.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletinde, küçük bir şehirdeki tüm insanlar,1950’lerin başında kapsamlı bir tıbbi incelemeden geçirildi. Uzun yıllar her yıl inceden inceye

Yazının Devamı

Göğüs ağrısı ihmale gelmez

22 Kasım 2010

Acil servis doktoru, göğüs ağrısıyla gelen hastanın derdinin ne olduğunu hem doğru hem de hızlı bir şekilde teşhis etmek, en azından teşhis ihtimallerini azaltmak için, işe zor bir bilmeceyi çözecekmiş gibi yaklaşır. Basit bir kas zedelenmesinden ağır bir kalp krizine kadar uzanan teşhis yelpazesinde o kadar çok ihtimal vardır ki, hepsini tek tek incelemek uzun zaman alır, sonunda iş işten geçmiş olabilir.
Doktorlar usta bir bilmece çözücü gibi çeşitli ipuçlarını kullanıp teşhislerin bazılarını ekarte eder, giderek azalan ihtimaller üzerine yoğunlaşırlar. Ayırıcı tanı denilen bu süreç içinde, kısa sürede öldürücü olabilecek hastalıklara ait ipuçlarını atlamamak için gözlerini dört açarlar. Usta bir hekimin, topladığı delillerin yardımıyla, adım adım ilerleyerek bilmeceyi çözmesini izlemek, tıp öğrencileri ve genç hekimler için zekice kurgulanmış bir polisiye film seyretmekten daha keyiflidir.

Ayırıcı tanı
Doğru teşhise ait en güvenilir ipuçları hastanın şikâyetlerinin hikâyesinde saklıdır. Göğsünü bir yere çarpmış ve derin nefes aldığında çarptığı yerde bıçak saplanır gibi ağrısı olan bir adamın kaburga kırığı olabilir. Çarpma yok ama ağrıyla beraber ateş ve öksürük varsa

Yazının Devamı

Şekerli içeceklere dikkat!

15 Kasım 2010

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2030 yılında şeker hastalığına bağlı ölümler ikiye katlanacak. Türkiye’de 26 bin kişinin üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, diyabetli insan oranı 13 yıl içinde neredeyse 2 kat artmış. Şeker hastalığındaki artışta, kilo ve hareketsiz yaşam tarzının yanında şekerle tatlandırılmış içecekler de önemli rol oynuyor

Diyabet, salgın gibi hızla artarak tüm insanlığı tehdit eden en önemli hastalıklardan biri. Kısa adı WHO olan Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarına göre, 2030 yılında şeker hastalığına bağlı ölümler ikiye katlanacak. Ölen insanların sadece yüzde 20‘si zengin ülkelerin, büyük çoğunluğu az gelişmiş veya gelişmeke ülkelerin vatandaşları. Ülkemizde de durum hiç iç açıcı değil. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 26 bin kişi üstünde yapılan araştırma sonuçlarına göre, diyabetli insan oranı 13 yıl içinde neredeyse 2 kat artmış. Uzmanlar bu artışın devam edeceğini söylüyorlar.
Şeker hastalığı sıklığında görülen yükselişin birçok nedeni var. Başta artan kilolarımız ve hareketsiz yaşam tarzımız geliyor. Üstünde durulan nedenlerden biri de şekerle tatlandırılmış içecekler.
Bu ay içinde yayımlanan bir bilimsel makalede bu konuda yapılmış,

Yazının Devamı

KESESİ DE EN AZ KALP KADAR ÖNEMLİ

8 Kasım 2010

Perikardit’e (kalp kesesindeki iltihap) sebep olan hastalık biliniyorsa, onu tedavi etmek en doğru yoldur. Birçok hastada neden bilinmediği için, yüksek doz aspirin gibi iltihaba yönelik tedaviler uygulanır. Çoğu hasta şifaya kavuşur. Ender de olsa perikarditler tekrar edebilir...


Cemal geçirdiği epeyce şiddetli soğuk algınlığı nedeniyle 1 hafta üniversitedeki derslerine gidememişti. Tam “iyileştim artık” derken sol memesinin altında bir sancı hissetmeye başladı. Sanki aniden bir bıçak saplanıyordu göğsüne. Hele derin nefes aldığında ya da öksürdüğünde bu ağrı çok daha şiddetli oluyordu.
Dinlenirsem geçer diye düşünüp erkenden yattı. Ertesi gün kalktığında ağrısı azalacağına artmıştı, sırtına vuruyordu. Yatakta oturunca biraz daha rahatladığını hissetti.
Terliklerini bulmak için öne eğilince ağrısının tümüyle geçtiğini fark etti. Kendini halsiz ve yorgun hissediyordu. Öğrenci yurdunun revirindeki hemşire, ateşinin 37.9 olduğunu, bir doktora görünse iyi olacağını söyledi.
Acil servisteki genç doktor, Cemal’in şikâyetlerini dinledikten sonra göğsünü bir yere çarpıp çarpmadığını sordu. “Bu ağrı kaburga kırığı veya zedelenmesiyle ortaya çıkan bir ağrıya benziyor ya da

Yazının Devamı

İNME KADER DEĞİL!

1 Kasım 2010

Birden fenalaştınız... Yardım çağırmak istiyor ama ne kadar çabalasanız da istediğiniz gibi konuşamıyorsunuz. Peki ne oluyor size? Yoksa bu bir inme mi? ABD’de uzmanlar inme geçirenlerin aynı kâbusu tekrar yaşamasını önleyebilecek bir rehber hazırladı. İşte ayrıntılar...

Nergis Hanım, akşam yemeğinden sonra sofrayı toplarken kendini birden fena hissetti. Elindeki tabağı düşürdü. Kocasına seslenmeye çalıştı ama bir türlü ağzından istediği sözler çıkmıyordu. Karısını en yakındaki sandalyeye oturtan Hüsnü Bey, ağzının bir yana kaymış olduğunu gördü. Yine tansiyonu çıktı herhalde, diye geçirdi içinden. Ama daha önce hiç böyle olmamıştı. ‘Ne yapsam?’ diye düşünürken aklına apartmanın giriş katında oturan komşusunun doktor olan oğluna haber vermek geldi. Genç doktor hastayı görür görmez inme geçiriyor olabileceğini düşünüp hemen acil servise gitmeleri gerektiğini söyledi.
İlk 3 saat içinde yakalanan inmelerden bazılarının pıhtı çözücü ilaç verilerek tedavi edildiğini, böylece ciddi maluliyetlerin önlendiğini duymuştu. Ambulans acil servise doğru yol alırken, genç doktor geçen hafta okuduğu bir makaleyi hatırladı. ABD’de inmeyle ilgilenen doktor, hemşire ve farklı alanlardan bilim

Yazının Devamı

KÖK HÜCRE

27 Ekim 2010

Kriz veya bazı hastalıklar sonucu kalp hücrelerinin ölmesiyle ortaya çıkan kalp yetersizliği, bazı tedavilerle giderilmeye çalışılsa da hasarlanan dokular onarılamadığı için istenen sonucu vermiyor. Kök hücrelere yeni doku yaratıp kalbi güçlendirmek bu hastalar için büyük ümit vaat ediyor...

Kalbi besleyen damarlardan biri tamamiyle tıkanınca beslediği hücreler oksijensizliğe uzun süre dayanamayıp ölürler. Kalp krizi denilen bu olay, kalbin bir bölümünün görev yapamaz hale gelmesine yol açar. Ölen hücre sayısı ne kadar çoksa kalp krizi o kadar büyük olur ve kalp o ölçüde zayıf düşer.
Kalp krizinden başka, yüksek tansiyon, kalp kapak hastalıkları ve kalp kası iltihabı gibi rahatsızlıklar da zaman içinde kalpteki hücrelerin ölümüne yol açabilir.

Kalp yetersizliği tedavisi yetersiz
Kalp hastalıklarının tedavisindeki ilerlemeler sayesinde eskiden genç yaşta kaybedilen bir çok insan, artık uzun yıllar yaşayabiliyor. Lakin, bu hastaların bir çoğunun hayatı, kalp yetersizliği nedeniyle sıkıntı içinde geçer. Zayıf kalbin daha verimli çalışmasını sağlayan ilaçlar bu rahatsızlıkları bir ölçüde azaltır. Kalp yetersizliği çok ağırlaştığında ve ilaçların yatmediği durumlarda

Yazının Devamı

Kök hücreler mucize vaat ediyor

18 Ekim 2010

Embriyonik kök hücrelerinin bilimsel araştırmalarda kullanılması ciddi bir tartışma başlattı. Bir yanda şeker hastalığı, Alzheimer, kanser ve kalp hastalıklarına ancak bu hücrelerin kullanımıyla şifa bulunabileceğini söyleyenler var. Karşı taraf ise, ne kadar küçük olursa olsun embriyonun canlı bir insan olduğu ve hücreleri almanın insanı öldürmeye eşit olduğu görüşünde..

Ateşi tanrılardan çalan Prometheus cezalandırılıp bir kayaya zincire vurulduktan sonra her gün gelen bir kartal, karaciğerinden bir parça koparırmış. Her akşam Prometheus’un karaciğerindeki yaralı yer onarılırmış. Mitolojide olduğu kadar gerçek hayatta da tahrip olan dokuların tamiri, işlevini yitiren hücrelerin yenilenebilmesi yüzyıllardır üstünde düşünülen bir konu. Her gün derimizde, bağırsağımızda, kanımızda ve birçok organımızda binlerce hücre yenileniyor. Birçok organımız tahrip olan hücrelerinin yerine yenisini koyup kendi kendini onarabiliyor. Buna karşılık birçok organın hücrelerinde bu kabiliyet ya yok ya da çok azdır.
1950’lerdeki araştırmalar kemik iliğinde ihtiyaca göre alyuvar, akyuvar ve diğer kan hücrelerine dönüşebilecek hücre bulunmasına yol açtı. Kök hücresi kavramı böylece oluştu.

Yazının Devamı

Doktor hastayı eğitmeli

11 Ekim 2010

“Doktor Bey, sana güveniyorum, hangi tedaviyi istersen onu uygula” demek doğru mu? 1980’lere kadar yaygın olan bu inanış yıkılalı çok oluyor. Doktorun hastalıkla ilgili bilgiyi hastaya vermesi, en iyi tedavi seçeneğini sunması ve hastanın da araştırma yapması en dengeli yaklaşım...


Tarih boyunca hekim-hasta ilişkisinde hekim belirleyici hatta hükmedici bir rolde olmuştur.
Hakkında hemen hiçbir şey bilmediği bir derdin yarattığı stres ve korkuyla gittiği hekimin karşısında hastanın kendini neden güçlü ve eşit hissetmediğini tahmin etmek hiç de zor değil. Ama yavaş yavaş da olsa bu durum değişiyor.
Hastalar ilişkilerinde daha kuvvetli olmak ve eşit muamele görmek istiyor. Bu dönüşümün gerçekleşmesi için hastanın durumuyla ilgili bilgilenmesi gerekli. Ancak gerekli bilgiyle donanmış hasta, tedavisiyle ilgili verilecek kararlara bilinçli olarak katkıda bulunabilir.
Bilinçli bir hasta yapılan tavsiyeleri uygulamakta ve verilen tedaviyi düzenli biçimde kullanmakta daha titiz olacağı için, doktorlar da hastalarıyla aralarında var olan geleneksel ilişkinin değişmesinden memnundur.

Yazının Devamı