Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Araştırmalar, gelişmekte olan ülkelerde eğitim düzeyi yüksek insanların da kalbini yeteri kadar koruyamadığını ortaya çıkardı. Batı’ya göre yoksul olan ülkelerde, eğitim düzeyi yükselse bile sigara içme ve şişmanlık oranı azalmıyor. Kadınların durumu daha da kötü; eğitim düzeyi yükseldikçe sigara içen kadın oranı artıyor...

Gelir düşükse eğitim de kalbi koruyamıyor

Zengin ülkelerde damar sertliği olduğu bilinen her 100 üniversite mezunu erkekten 5.8’i kalp krizi veya inme geçirir veya kalpten ölürken bu oran 9 yıldan az eğitim alanlarda 9.1.
Daha yoksul ülkelerin eğitimli erkeklerinde kalp krizi, inme ve kalpten ölümler daha az. Ama bu fark zengin ülkelere göre çok küçük; ünversitelilerde 7.7, temel eğitimlilerde 9.6.

Haberin Devamı

Damar sertliği hastalığı, kalbin pompaladığı oksijenden zengin kanı tüm organlarımıza kadar götüren atardamar ağının herhangi bir bölgesini tutabilir. En sık da kalbi besleyen koroner damarlarda görülür. Damar sertliği ilerleyip kan akımını engelleyecek ya da tümüyle durduracak aşamaya geldiğinde göğüs ağrısı, nefes darlığı, yorgunluk, kalp krizi gibi dertler ortaya çıkar. Damar sertliği kendini bacağa giden damarlarda gösterirse kişi rahat yürüyemez olur. Hele yokuş çıktığında baldırları, uyluk kasları veya kalça kasları sanki kerpetenle sıkılıyormuş gibi hisseder.
Beyni besleyen damarlar daraldığında küçüklü büyüklü inmeler ortaya çıkar. Karın ve kalça damarlarındaki darlıklar hangi bölgenin kan akımını azaltıyorlarsa ona göre belirti verir; kimisinde böbrekler görev yapamaz, kimisinde bağırsaklar iyi çalışmaz hale gelir. İktidarsızlık şikâyetiyle doktora giden birçok erkekte altta yatan sorun cinsel organlara kan götüren damarlardaki darlıklardır.
Damar sertliği çoğu kişide birden fazla damar yatağını tutar. Örneğin, kalp krizi geçiren bir hastanın bacak damarında veya şah damarında da darlıklar bulursak hiç şaşırmayın. Bu nedenle, kalp damar hastalığı dediğimizde gerçekte sadece kalbi değil, tüm vücudu ilgilendiren bir hastalıktan söz ediyoruz. Nasıl oluştuğunu tüm ayrıntılarıyla bilmesek de, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kan yağı anormallikleri, fazla kilo, hareketsiz bir yaşam, sigara ve stresin damar sertliğinin ortaya çıkmasını kolaylaştıran etkenler olduğunu biliyoruz. Bunlara ‘kalp damar hastalığı risk faktörleri’ diyoruz. Son 20 yılda yapılan araştırmalar düşük sosyoekonomik durumun ve düşük eğitim düzeyinin de damar sertliği oluşumunu kolaylaştırdığını, yani birer risk faktörü olduğunu ortaya çıkardı.

Tüm dünya da aynı mı?
Tüm bu bilgilerimizin hemen hepsi Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da yapılan araştırmalardan elde edildi. Hâlbuki kalp damar hastalığına bağlı olarak ölen her 5 kişiden 4’ü Batı’da değil, az gelişmiş veya gelişmekte olan bir ülkenin vatandaşı. Dünya Sağlık Örgütü’nün kalp damar hastalıklarının dünyanın bir numaralı ölüm nedeni olduğunu ilan etmesinin nedeni de bu hastalığın yoksul ülkelerde bir salgın gibi giderek artan ölümlere yol açmasıydı. Bu gerçeği gören bilim insanları son yıllarda, Batı toplumlarının incelenerek edinilen bilgilerin diğer ülkeler için de aynen geçerli olup olmadığını sorgulamaya başladı. Birçok benzerliğin yanı sıra bazı farklılıkların olduğu görüldü. Amerika’da Circulation adlı bilimsel dergide geçen hafta yayınlanan bir araştırma bu açıdan büyük ilgi gördü.

Haberin Devamı

Gelir düşükse eğitim de kalbi koruyamıyor

Haberin Devamı

Gelişmekte olan ülkelerde üniversite eğitimi almış olan kadınların kalp damar sağlığı erkeklerin aksine azalacağına artıyor. 0-8 yıl grubunda bu oran 7.5, üniversitelilerde 8.3.

Gelir düşükse eğitim de kalbi koruyamıyor

Damar sertliğinin yarattığı darlık neredeyse, ona ait bozukluklar ve belirtiler görülür.
Beyindeyse inme, kalpteyse kalp krizi, böbrekteyse yüksek tansiyon ve üremi, bacaktaysa yürüme güçlüğü hatta kangren ortaya çıkar.


6 BİN HEKİM 68 BİN HASTA
Yan yazıda bahsettiğim araştırma kapsamında, dünyanın dört bir yanından 44 ülkedeki yaklaşık 6 bin hekimin 68 bin kalp damar hastasına ait bilgileri toplayan bilim insanları damar sertliğinin oluşum ve ilerlemesinde eğitim düzeyinin önemini inceledi. Bugüne kadar yapılan çalışmalar eğitim düzeyi yükseldikçe kalp damar hastalığı sıklığının ve ölümlerin azaldığını gösteriyordu.
Son araştırmada da Batı Avrupa, Kuzey Amerika, Japonya ve Avustralya’da bu bilgileri doğrulayan sonuçlar elde edildi. Buna karşılık, geliri daha düşük ülkelerde durum farklıydı.
Doğu Avrupa, Orta Doğu, Güney Amerika ve Asya’dan yaklaşık 30 ülkede eğitim düzeyinin kalbi Batı’daki kadar korumadığı ortaya çıktı. Bu ülkelerin arasında Türkiye yok ama benzer gelişmişlik düzeyinde olan birçok ülke var. Zengin ülkelerde 8 yıl okula gitmişler ile 12 yıl gitmişler ve üniversite bitirmişler arasında kalp krizi, inme ve kalpten ölüm sıklığı arasında fark var. Bu fark erkeklerde çok belirgin. Diğer ülkelerde ise durum farklı. Eğitim düzeyinin sağladığı koruyucu etki çok daha az, kadınlarda hiç yok.

Aramızda neden fark var?
Sağlığa bol kaynak ayrılan Batı ülkelerinde eğitim düzeyinin kalp ve damar hastalığını ve yarattığı sorunları neden azalttığını anlamak çok zor değil. Bu ülkelerde vatandaşların daha büyük bir bölümünün sağlıkla ilgili bilgi edinme olanakları daha fazla. Sağlık hizmetleri hem daha yaygın hem de daha etkili. Üniversite mezunlarının daha az sigara içtiği, şişmanlık oranının daha düşük olduğu da biliniyor.
Batı’ya göre yoksul olan ülkelerde ise eğitim düzeyi yüksek olanlarda sigara içme ve şişmanlık oranı azalmıyor. Aksine, birçok ülkede diplomalar büyüdükçe göbekler de büyüyor, sigara paketleri ceplerde duruyor. Kadınların durumu daha da kötü; bu ülkelerde eğitim düzeyi yükseldikçe sigara içen kadın oranı artıyor. Gelişmekte olan ülkelerde daha hızlı ve düzensiz kentleşme ile çalışma dünyasındaki değişiklikler sağlıksız beslenmeyi, hava kirliliğini, artan stresi, daha az hareketli bir yaşamı da beraberinde getiriyor. Bu değişiklerden en çok nasibini alanlar da okumuş olanlar.
Sözünü ettiğim araştırmaya katılmamış olsa da sonuçların Türkiye için de geçerli olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Kalp damar sağlığımızı gelişmiş ülkelerdeki düzeye çıkarabilmemiz için hem kişisel hem de toplumsal olarak yapmamız gereken çok iş var. Atatürk’ün gösterdiği “muasır medeniyetler seviyesi” ne ulaşmak için daha çok, daha büyük diplomalar almanın yetmeyeceği anlaşılıyor.

Gelir düşükse eğitim de kalbi koruyamıyor