Kalbi duran insanlar kısa sürede yaşama döndürülseler de birçoğunda oksijensiz geçen dakikalar yüzünden beyin hasarı ortaya çıkıyor. Oksijensizliğe bağlı beyin hasarını hafifletmek için uygulanan yöntemlerden biri vücudu soğutmak. Zira vücut ısısı 32-34 dereceye düşürüldüğünde beyin kansızlığa daha uzun dayanabiliyor...
Ani ölümlerin çoğu, kalbin çalışmasının birden durmasına veya çok azalmasına bağlıdır. Kalbi çok yavaşlayan veya kalbin alt odalarından kaynaklanan hızlı bir çarpıntıyla kan basıncı çok düşen kişi, beynine kan gitmediği için kısa sürede bilincini kaybedip yere yığılır. Kalp durması dediğimiz bu olayın en sık nedeni kalp hastalıklarıdır. Daha ender olarak solunum durmasına, elektrik çarpmasına, boğulmaya ve şiddetli darbeye bağlı olarak kalp durabilir.
Kalbin attığı kanın yüzde 20-25’i beynimize gider. Beyin hücreleri kansız kalmaya hiç tahammül edemez. Kan akımı durunca veya çok azalınca beyin hücreleri en çok 5 dakika dayanabilir. Daha sonra geri dönüşümsüz hasar ve hücre ölümü başlar.
Kalp durması oluştuktan sonraki birkaç dakika içinde kalp masajı ve elektroşok uygulanabilirse kişi ölümden kurtulabilir.
Son 10 yılda yaygınlaştı
Müdahalesiz geçen her dakika yaşam şansını yüzde 10 azaltır. 10 dakika kan dolaşımı olmaksızın yerde yatan bir insanı canlandırma şansı yok denecek kadar azdır. Hastane dışında oluşan ani ölümlerle ilgili istatistikler çok sınırlı. Bilincini kaybedip yere düşen insanlara hemen herkesin kalp masajı yapabilmek için eğitildiği, elektroşok aletlerinin birçok yerde olduğu, acil sağlık sisteminin çok iyi çalıştığı şehirlerde, her 3 kişiden birinin hayatının kurtarıldığı biliniyor. Buna karşılık olanakların sınırlı olduğu birçok şehirde bu oran çok daha düşük.
Kalp durmasıyla yere yığılan insanlar kısa sürede yaşama döndürülseler de çoğunda oksijensiz geçen dakikaların yarattığı geri dönüşümsüz beyin hasarı ortaya çıkıyor. Hasarın derecesine göre değişen kalıcı felç ve beyin fonksiyon bozukluklarına yol açan bu durum hastanın iyileşip normal yaşamına dönmesini engelliyor.
Oksijensizliğe bağlı beyin hasarını hafifletmek için uygulanan yöntemlerden biri vücudu soğutmak. Son 10 yılda yaygınlaşan bu tedavi yeni bir yöntem değil.
Hipokrat buza yatırıyordu
Hipokrat’ın yaralı askerleri kar ve buz içinde yatırdığı biliniyor. Napolyon orduları 19. yüzyılın başında Rusya içlerinde savaşırken, bir Fransız cerrahının ilginç bir gözlemi var. Subaylar yaralanınca ısınmaları için kamp ateşine en yakın yere, yaralı erat ise ateşe daha uzak yere yatırılırmış. Ateşten uzakta, kar üstünde yatan piyadeler arasında iyileşenler, ateşe yakın olup sıcak tutulan subaylara göre daha fazlaymış. Askeri doktor hatıralarında, soğuğun doku hasarının büyümesini önlediğini yazıyor.
Modern çağda vücut ısısını düşürmek ilk olarak 1950’lerde beyin cerrahisinde kullanılmaya başlandı. Daha sonra bazı kalp ameliyatlarında uygulanması yaygınlaştı. Isısı 32-34 dereceye düşürülen beyin kansızlığa daha uzun dayanabildiği için cerrahların kan dolaşımını durdurup, uzun süren karmaşık kalp ameliyatları yapmaları mümkün oldu.
Kalbi besleyen damarlardan birinin aniden tıkanmasıyla ortaya çıkan kalp krizi bir fırtınaya sebep olabilir. Kalp birden bire dakikada 300-400 kere düzensiz olarak atmaya, daha doğrusu çırpınmaya başlar. Bu durumda kalpten vücuda hemen hemen hiç kan atılamaz. Birkaç dakika içinde elektroşokla kalpteki fırtına dindirilip normal ritim sağlanırsa hasta hayata döner. Ama beyin birkaç dakikadan fazla kansız kalmışsa hasar başlamıştır. Oksijensizlik ne kadar uzun sürmüşse, hasar o kadar büyük, yaşama şansı o kadar az olur. Bu hastaların komadan kurtulma şansını artırmak için yeni tedavi yöntemleri gerekiyor.