Kalbi hızlı atanlarda kalp damar hastalığı ve erken ölüm yavaş atanlardan daha fazla görülüyor. Hayvanlar âleminde de küçük hayvanların kalbi büyüklerine göre daha hızlı çarpıyor ve ömürleri de daha kısa oluyor. Yaşam süreleri farklı olsa da hayatları boyunca kalpleri aynı sayıda çarpıyor
Geçen ay Kanada Kalp Birliği’nin yıllık bilimsel toplantısında sunulan bir bildiri çok ilgi çekti. 31 bin kalp damar hastası olduğu bilinen veya hasta olma riski yüksek olan kişiyi yaklaşık 5 yıl süreyle izleyen bilim insanları, kalbi hızlı çarpanların daha erken öldüğünü saptadılar. Kalbi dakikada 70’in altında atanlar ile 70’in üstünde atanlar arasında ölüm riski açısından belirgin bir fark vardı. Bu yeni bir bulgu değil. 1980’lerde yapılan tıbbi araştırmalarda yüksek kalp hızının pek hayra alamet olmadığı ortaya çıkmıştı. Fransa’da yaklaşık 20 bin kişinin 20 yıldan fazla izlendiği bir araştırma da kalp hızının hem kalpten hem de kalp dışı nedenlere bağlı ölümlerde belirleyici olduğunu ortaya koymuştu.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts eyaletinde, küçük bir şehirdeki tüm insanlar,1950’lerin başında kapsamlı bir tıbbi incelemeden geçirildi. Uzun yıllar her yıl inceden inceye muayene edilip kayıtları tutuldu. İsmini yapıldığı şehirden alan Framingham çalışması hâlâ devam ediyor.
Bu araştırma çerçevesinde 5 bin sağlıklı kişide nabız sayısı ile sağlık ilişkisine bakınca şaşmamak elde değil. Kalp hızı arttıkça kalp damar hastalıkları da artıyor. Yüksek tansiyon, kolesterol, şeker hastalığı, şişmanlık,sigara gibi faktörler hesaba katıldığında da kalp hızının belirleyici rolü değişmiyor. Son 30 yılda yapılan birçok araştırma bu bulguları destekler nitelikte. Kanadalı bilim insanlarının 30 bin kişilik araştırması bu zincirin son halkası.
ABD’nin Framingham şehrinde 35-94 yaşındaki erkeklerde yapılan araştırmada, kalp hızı yükseldikçe kalp ve damar hastalıkları ve ölüm riskinin arttığı gösterildi.Küçük hayvanın nabzı hızlı, büyüğününki yavaş
Hayvanların kalp hızları ile yaşam süreleri arasındaki ilişkiyi gösteren bu grafikte her hayvan aynı renkten bir noktayla temsil ediliyor.Kalp hızı ile yaşam süresi ilişkisi insanlara özgü değil. Hayvanlar âleminde de bu ilişkiyi gözlemek mümkün. Genel olarak küçük hayvanların kalbi büyüklerine göre daha hızlı çarpıyor ve ömürleri de o oranda daha kısa oluyor. Örneğin, küçük bir dağfaresinin kalbinin dakikada 1000 kereden fazla çarptığı, ömrünün 2 yılı geçmediği biliniyor. Buna karşılık büyük balinaların kalbi dakikada ortalama 20 atarken ömürleri neredeyse 100 yıl. İki hayvanın boyu, ağırlığı ve yaşam süresi birbirinden çok farklı ama hayatları boyunca kalpleri aşağı yukarı aynı sayıda çarpıyor. Bu kurala tek istisna modern insan. Son yüzyılda tıpta gerçekleşen gelişmeler, insan hayatının kalp atım sayısında beklenenden daha uzun olmasını sağladı. Lakin bu durum kalp hızının yaşam süremiz üstündeki belirleyici rolünü gölgelemiyor.
Nabız sayımızı genetik mirasımız mı belirliyor? Bu sorunun cevabı: bir ölçüde. İkiz kardeşler üstünde yapılan klinik çalışmalar ve yeni araştırmalar, genetik mirasımızın kalp hızının belirlenmesindeki rolünün yüzde 20-25 civarında olduğunu gösteriyor. Nabız sayımızın belirlenmesinde çevresel etkenler de önemli. Kilomuz arttıkça, tansiyonumuz yükseldikçe, şeker hastası olursak kalbimizin hızlandığı biliniyor. Kalp hastalarında ölüm ve kalp krizi geçirme riskini artıran tüm bilinen etkenler hesaba katılarak yapılan istatistik hesapları, yüksek kalp hızının kendi başına olumsuz bir risk faktörü olduğunu gösteriyor. Kalp hastalarında nabız yavaşlatıldığında ömrün uzadığını gösteren araştırmalar da kalp hızının bir işaret değil, kendi başına bir risk faktörü olduğunu destekliyor.
Nabzı yavaşlatmak için...
Kalp krizi geçirenlerde nabzı yavaşlatan beta bloker ailesine mensup ilaçların ömrü uzattığını biliyoruz. Aynı ilaçların, kalp yetersizliği çekenlerin ömrünü uzattığı da kanıtlandı. Buna karşılık, sağlıklı olup da kalbi dakikada 90 veya 100’ün üzerinde atanlara ilaç vermek için elimizde hiçbir kanıt yok.
Kalbi hızlı atanlarda sorulması gereken ilk soru, acaba bu durum altta yatan bir hastalığa mı bağlı? Belki hastanın kansızlığı var, ya da solunumu rahat değil. Yüksek nabız, stresin, depresyonun, alkolizmin, tiroid hormonunun fazla salınmasının, ateşli hastalıkların veya alınan bazı ilaçların sonucu ortaya çıkmış da olabilir. Bu ihtimaller ekarte edildikten sonra yapılması gereken, fazla kilolarla mücadele, tansiyon yüksekse tedavisi ve düzenli bir egzersiz programına başlamaktan ibaret.
Memeli canlılarda kalbin ağırlığı vücut ağırlığının yaklaşık 200’de biri kadardır. Kalplerin enerji ihtiyacı kütleleri büyüdükçe artar. Tek tek hücrelerde böyle bir fark yoktur. Atın, kedinin ve farenin kalbinde her hücrenin harcadığı enerji aynıdır. At kalbi fare kalbine göre çok daha yavaş attığı için, bir günde hücre başına daha az enerji kullanır. Hızlı çarpan fare kalbi, enerjisini çabuk kullandıği için pili çabuk biter, ömrü kısa olur. Buna karşılık at kalbi yavaş çarptığı için pil uzun süre dayanır, at daha uzun yaşar.Egzersizle kalbimiz hızlanınca ömrümüz kısalmaz mı? Eminim bu yazımı okuyup “Kalbimizin atım sayısı belliyse, iktisatlı kullanmamız lazım. Egzersiz yapıp kalbimizi hızlandıracağımıza mecbur değilsek yürümeyelim, her fırsatta oturup televizyon seyrederek kalbimizi dinlendirmek daha akla yakın” diyenler çıkacaktır. Hatta bu teoriyi kış uykusuna yatan hayvanlardan örnek vererek destekleyenler olacaktır. Yarasaların kış uykusuna yatıp kalp hızını uyanık oldukları zamana göre 40 kat düşüren cinsleri, kış uykusuna yatmayanlara göre neredeyse iki kat daha uzun yaşıyor. Egzersiz yaptığımızda kalbimizin hızlandığı doğru. Ama düzenli egzersiz yapanların kalp hızlarının düşük olduğu da doğru. Egzersiz yapanların kısa süre için nabızları yükselse de uzun dönemde toplam kalp atımları daha düşük oluyor. Kaldı ki, şimdiye kadar yapılan tüm araştırmalar hayatı boyunca hareketli olan insanların hem daha uzun hem de daha sağlıklı yaşadıklarını gösteriyor.