Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, 2030 yılında şeker hastalığına bağlı ölümler ikiye katlanacak. Türkiye’de 26 bin kişinin üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, diyabetli insan oranı 13 yıl içinde neredeyse 2 kat artmış. Şeker hastalığındaki artışta, kilo ve hareketsiz yaşam tarzının yanında şekerle tatlandırılmış içecekler de önemli rol oynuyor
Diyabet, salgın gibi hızla artarak tüm insanlığı tehdit eden en önemli hastalıklardan biri. Kısa adı WHO olan Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarına göre, 2030 yılında şeker hastalığına bağlı ölümler ikiye katlanacak. Ölen insanların sadece yüzde 20‘si zengin ülkelerin, büyük çoğunluğu az gelişmiş veya gelişmeke ülkelerin vatandaşları. Ülkemizde de durum hiç iç açıcı değil. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden 26 bin kişi üstünde yapılan araştırma sonuçlarına göre, diyabetli insan oranı 13 yıl içinde neredeyse 2 kat artmış. Uzmanlar bu artışın devam edeceğini söylüyorlar.
Şeker hastalığı sıklığında görülen yükselişin birçok nedeni var. Başta artan kilolarımız ve hareketsiz yaşam tarzımız geliyor. Üstünde durulan nedenlerden biri de şekerle tatlandırılmış içecekler.
Bu ay içinde yayımlanan bir bilimsel makalede bu konuda yapılmış, 300 binden fazla insanı içeren 11 araştırma bir araya getirilip incelendi. Her gün bu içeceklerden 1-2 porsiyon içenlerde diyabet riskinin yüzde 20-25 oranında arttığı görüldü. Diyabet teşhisi konmasa da vücutta şeker kullanım sürecinin bozulduğu ve kalp ve damar hastalıklarının görüldüğü metabolik sendromun da hemen hemen aynı oranda arttığı saptandı.
Hızlı emilen şeker zararlı
Şekerli içeceklerin içinde acaba zararlı bir madde mi var ki bu olumsuzluklar ortaya çıkıyor diye araştıran bilim insanları, şekerin cinsi ve miktarının ve bu şekerlere vücudumuzun verdiği cevabın sorumlu olduğu sonucuna vardılar.
Karbonhidratlı bir besin, örneğin bir dilim ekmek yediğimizde, mide ve bağırsağımızda parçalanıp sindirilen ekmekten çıkan karbonhidratlar bağırsaklardan emilip kana geçer. Kan dolaşımının karaciğere getirdiği karbonhidrat parçacıkları glukoza çevrilir. Birazı depolanıp birazı da kana verilir. İçinden geçen kanda glukozun artmış olduğunu gören pankreas, insülin salgılayarak cevap verir.
İnsülini yanına alan karbonhidrat dokulara girip enerji hammaddesi olarak kullanılmaya hazır hale gelir. Hayati önemi olan insülin salınımının ve kullanımının sağlıklı bir düzeyde kalması şarttır. Bu düzeni bozulursa tüm organları, özellikle de kalp ve damarları ilgilendiren problemler baş gösterir.
Yediğimiz birçok besinin içinde karbonhidrat vardır. Mercimek, fasulye veya kepek ekmeği gibi besinlerdeki karbonhidratları parçalarına ayırmak kolay değildir. Karmaşık karbonhidrat denilen bu besinlerin mide ve bağırsaklarda parçalanıp emilmeye hazırlanmaları kurabiye, beyaz ekmekteki veya kolalı içeceklerdeki karbonhidratlara göre daha uzun süre alır. Kana geçtikten sonra da kan şekerinin ve ona cevap olarak insülinin yükselmesi hem daha yavaş hem de daha hafiftir. Bunlar glisemik indeksi düşük besinlerdir.
Şekerlendirilmiş içeceklere dikkat
Kolalı içecekler, şeker katılmış meyve suları, enerji içecekleri gibi şekerlendirilmiş içecekler şişmanlamaya yol açmalarının yanı sıra diyabet ve yüksek tansiyon hastası olma riskini de artırır.
Bilim insanları önce, kaloriden zengin şekerli içecekleri çok tüketenlerin şişmanladığı ve bu nedenle diyabet ve metabolik sendromun ortaya çıktığı sonucuna vardılar.
Bu içeceklerin bol şeker içerdiği, doyurucu etkilerinin az olduğu ve diğer besinlerle alınan kalorilerde bir kısıtlama yapmadan tüketildikleri düşünülürse varılan sonuç akla yatkın.
Lakin, vücut ağırlığı hesaba katılarak yapılan istatistikler, artan kiloların her şeyi açıklamaya yetmediğini gösterdi. 2004 yılında ünlü JAMA tıp dergisinde yayımlanan, yaklaşık 90 bin kadının 24 yıl süreyle izlendiği bir araştırma bu konuda aydınlatıcı bilgiler veriyor.
Günde 1 porsiyondan fazla şekerle tatlandırılmış içecek tüketenlerde kalp damar hastalığı riski yüzde 35 oranında artıyor. Kilo artışı ve şeker hastalığı hesaba katılıp istatistiki hesaplar tekrar yapılınca bile olumsuz etki biraz azalsa da devam ediyor. Kısacası şekerli içeceklerin şişmanlatıcı etkilerinden bağımsız başka olumsuz etkileri de var.
Glisemik indeks yüksekse kaçının
Şekerle tatlandırılmış içeceklerde bolca fruktoz ve glukoz şekerleri bulunur. Birçoğunda bol fruktoz içeren mısır şurubu vardır. Bir teneke kutu kolalı içecekte 40 gram şeker bulunur. Sağladığı 140 kalorinin hemen tümü içerdiği şekerden kaynaklanır.
Tatlandırılmış içeceklerdeki şekerler glisemik indeksi yüksek, bağırsakta kolay çözülüp hemen emilen, kan şekerini ve insülin düzeylerini çok ve çabuk yükselten maddelerdir. Vücutta şeker kullanımının bozulmasına, dokuların insüline direnç göstermelerine yol açarlar. Bu da kendi başına damar sertliğinin oluşmasında ve ilerlemesinde önemli rol oynar. Özellikle fazla kilolu ya da şişman olanlarda bu olumsuz etkiler daha belirgindir.
Şekerli içeceklerin ve birçok hazır besinin içinde bulunan mısır şurubundaki fruktozun ayrıca zararlı etkileri olduğuna dair veriler var. Karaciğerde kolayca yağa dönüştürülen fruktozun çok tüketildiğinde kanda damar sertliği yapan yağları yükselttiği, iyi kolesterolü azalttığı ve kan basıncını yükselttiği biliniyor. Şekerli içeceklerin tansiyonu yükselttiği de biliniyor.
Tatlı içince tatlı yemek istiyoruz
Şekerle tatlandırılmış içeceklerin tüketimi genel olarak beslenme tarzımızı da etkiler. Katı besinler açlığımızı giderir ve doyurucu etkileri vardır. Oysa içecekleri aç olmadan hatta susamamışken bile içeriz. Şekerli içecekler zaman içinde besinlerde aradığımız tatlara da etki eder. Özellikle çocukların tatlı olmayan ama doyurucu ve besleyici özellikleri yüksek olan sebze, meyve, baklagiller gibi besinler yerine glisemik indeksi yüksek besinlere rağbet etmelerine katkıda bulunur.
Ne yapmalı?
Her gün bir porsiyon içildiğinde bile diyabet ve metabolik sendrom riskinin arttığı, kilo almanın kolaylaştığı göz önüne alınırsa şekerlendirilmiş içeceklere temkinli yaklaşmamızda yarar var. Günlük kalori alımımızda azaltma yapmadan her gün bir teneke kutu kola içecek olursak bir yılın sonunda 5 kilo alacağımızı, diyabet ve yüksek tansiyon riskimizin de artacağını unutmamalıyız.