‘Europrevent’ adlı kuruluşun nisan ayında yapılan yıllık bilimsel toplantısında kalp damar hastalıklarından korunmanın yollarını araştıran çalışmalar bildirildi. Bu hafta bu bildirilerden ve onlarla ilgili bazı başka araştırmalardan söz edeceğim.
Karayollarından gelen tehlike
Modern yaşamın hayatımıza soktuğu yoğun trafiğin sağlımıza fayda sağlamadığını söylemek için İstanbul’da araba kullanmak yeter. Trafiğin tehlikesi arabaların dışındakileri de etkiliyor. Alman bilim insanları, trafiğin yoğun olduğu yollara yakın bölgelerde oturanların da risk altında olup olmadığını araştırdı. Havadaki kirlilik miktarını, kirliliği yapan parçacıkların boyutlarını ve miktarını, evlere ulaşan trafik gürültüsünün şiddetini ölçtüler.
Çalışmanın başlangıcında ve sonunda denekler bilgisayarlı tomografiyle görüntülendi. Ana atardamar aortun duvarındaki damar sertliği ölçüldü. Hava kirliliği, özellikle araba egzozlarından çıkan minnacık parçaların oluşturduğu kirlilik arttıkça damar sertliğinin de ilerlediği görüldü. Trafik gürültüsü, özellikle gece devam eden uğultunun da damarları olumsuz etkilediği saptandı.
Gürültüyü izole etmek
Bu bulgular bize kalp damar hastalıklarına karşı
Kalbimizin ne hızla çalışacağı bir ölçüde önceden belirlenmiş olsa da, şişman kişilerde, yüksek tansiyonu olanlarda, anksiyete içinde yaşayanlarda, kronik uykusuzluk çekenlerde kalp daha hızlı çarpıyor. Bu sorunlar çözülünce kalp yavaşlıyor ve beraberinde ölüm ve kalp krizi riski de azalıyor...
Tarhan Bey kalp krizi tanısıyla yoğun bakımda tedavi edilmekteydi. Sorumlu kardiyoloji asistanı sık sık yatağının başına geliyor ve baş ucundaki monitörden hiç durmadan geçen EKG çizgilerine, kalp hızını ve tansiyonu gösteren rakamlara bakıyor, endişeli bir ifadeyle kendisini nasıl hissettiğini soruyordu. Tarhan Bey “Durumum nasıl?” diye sorunca, genç doktor “Her şey iyi görünüyor, bir tek nabzınızın 100 civarında olması canımı sıkıyor” dedi.
Kalp neden hızlı atar?
Temel kalp hızı kişiden kişiye değişse de düzenli egzersiz yapan, fizik kondisyonu yüksek olanların kalp hızları genellikle yavaştır. Kişi düzenli spor yapmayı bırakıp haraketsiz bir yaşama geçerse, bir süre sonra nabızının eskiye göre hızlandığını fark eder.
Kalp atım hızı veya nabız sayısı kalbimizin 1 dakikada kaç kere çarptığını gösterir. Bunu ölçmek için özel aletlere gerek yoktur. Saatinizi ve parmaklarınızı
Zayıflatmaya yönelik diyetlerle, sağlıklı beslenme arasındaki makas giderek açılıyor. Sabah sucuk, öğlen döner akşam biftek yenilen, ciğer kızartma ve paça yemenin teşvik edildiği diyetlerin kısa dönemde bir kaç kilo verdirdiğini gösteren bilimsel kanıtlar var. Lakin, uzun dönemde sağlıklı ve uzun bir yaşama katkıda bulunduğunu gösteren ciddi bilimsel araştırma sayısı sıfır.
Buna karşılık, kırmızı etten zengin beslenmenin ömrümüzü kısaltabileceğini düşündürten bilimsel çalışmalar giderek çoğalıyor. Bunun yanı sıra, bitkiden yoğun dengeli beslenme tarzının genel olarak sağlıklı olduğunu, kalp ve damar hastalığı riskini azalttığını gösteren karşılaştırmalı bilimsel araştırmaların sayısı da artıyor.
Fazlası zarar!
Çok kırmızı et yiyenlerde kalp hastalıklarından ve kanserden ölümlerin arttığını gösteren bilimsel çalışmalar var. Geçen sene mart ayında yayınlanan, bu sütunlarda da üstünde durduğum, büyük bir araştırma bu ilişkiyi belirgin bir biçimde ortaya koydu. ABD’deki kamu kurumlarından, kısa adı NIH olan Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından desteklenen bu araştırmada 120 bin kişi ortalama 25 yıl izlendi.
Kalp hastalıkları artıyor
Sigara tiryakilerinin alışkanlıklarından vazgeçmemeleri için çok bahaneleri vardır. Kimi dumanı içine çekmediği için, kimi günde birkaç sigara içtiği için sağlıklarının güvende olduğunu düşünür. Bazı kişiler şişmanlamaktan korktuklarından bırakmaya yanaşmazlar...
1 Günde 1-2 taneyi geçmiyorum
Günde bir kaç sigara içenler, bunun çok zararlı bir davranış olmadığını düşünürler. Pasif sigara içiciliğin kalp krizine yol açtığını düşünecek olursak durumun hiç de böyle olmadığı anlaşılır. Kaldı ki, bilimsel araştırmalar az içiyorum diyenlerin de kalp krizi riskinin yükseldiğini gösteriyor. 2002 yılında JACC adlı bilimsel dergide yayınlanan New York’lu araştırmacıların yaptığı bir çalışmada arada sırada sigara içenlerle, bir paket içenler karşılaştırılınca iki grubun da damarlarının gevşemesinin bozulduğu saptandı.
2 İçsem de kendime bakıyorum
Şimdiye kadar sigara sağlık ilişkisini incelemek için yapılmış olan önemli çalışmaların tümü bu bahanenin boş olduğunu kanıtlıyor. Çünkü, hepsinde izlenen kişilerin kalp krizi ve inme geçirmelerini kolaylaştıracak, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kan yağı anormallikleri, aile hikâyesi, vücut ağırlığı gibi başka özelliklerini göz
21. yüzyılda sigara içmeyen orta yaşlı birinin 80 yaşını geçme, hatta 90. doğum gününü kutlama şansı hiç de az değil. Sigara içenler için ise bu olasılık çok düşük. Ama, bırakacak olurlarsa sigaranın yol açtığı hastalıklara tutulma ve ölme riskleri hızla düşüyor
Son 2 haftadır sigaranın yol açtığı felaketleri sıralayan yazılardan sonra bu hafta tütünden uzak durmanın yararlarından ve sigarayı bırakmanın yollarından söz edeceğim. Sigara içen birinin sağlıklı bir geleceği olması zor. Buna karşılık, sigarayı bırakanların sağlıklarının rahat bir nefes alacağından şüphe yok.
Bu yaştan sonra bıraksam neye yarar!
35 bin Britanyalı doktorun 50 yıl izlendiği araştırmada sigarayı bırakmanın hangi yaşta olursa olsun hayat kurtarıcı olduğunu öğrendik. Hayatı boyunca sigara içenler 10 yıl daha erken ölüyor. Sigarayı bırakanlar ise, alışkanlıklarından kurtuldukları yaşa göre bu 10 yılın tümünü veya bir kısmını kazanıyorlar: 30 yaşında bırakırlarsa tümünü, 40 yaşında 9 yılını, 50 yaşında 6 yılını, 60 yaşında 3 yılını geri alıyorlar.
Geçen hafta sözünü ettiğim Büyük Britanya’da doktorlar üstünde yapılan uzun soluklu araştırmadan sigaranın öldürücü etkileri kadar, hangi yaşta
Vücudumuzda sigaranın etkilemediği, zarar vermediği hiçbir organ yok. Britanya’da 50 yıl süren bir araştırma sigara içenlerin ömrünün 10 yıl kısaldığını gösterdi. İnsanlığın bir numaralı düşmanının öldürücü birçok etkisi var: Akciğer kanserinden kalp krizine, inmeden KOAH’a kadar yol açmadığı hastalık yok...
Geçen hafta sigaranın yol açtığı özel bir damar hastalığından söz etmiş, genç insanların dünyasını nasıl kararttığını anlatmıştım. Sigaranın, sözünü ettiğim Buerger hastalığından çok daha sık rastlanan öyle çok olumsuz etkisi var ki, biriyle olmasa diğeriyle mutlaka her içene zararı dokunuyor.
SİGARADAN ETKİLENMEYEN ORGAN?YOK
Tütünün vücutta etkilemediği hiçbir organ yoktur. İster sigara olsun, ister puro veya pipo, ister nargile olarak içilsin isterse çiğnensin zararları saymakla bitmez. Bu resimde hastalıklardan bazıları görülüyor.
Sigaranın kalp ve akcigerler üstüne tahrip gücü yüksek bomba etkisi yaptığını bilmeyen yok ama iş bununla bitmiyor. Tütünün dumanı birçok organın hastalığına, özellikle kanserine yol açtığı biliniyor.
Tütünün insan vücudunda verdiği zararlar saymakla bitmez. Özellikle bir hastalık vardır ki, sigara bırakılmadıkça ilerlemesi durmaz. Önce parmaklar, sonra ayak, el ve nihayet bacak ve kollar kesilir. Buerger hastalığından korunmanın tek bir yolu var, o da tütünden uzak durmak
Geçen hafta bu köşenin yanında iki bacağı ve bir eli kesilen bir adamın resmi ve hüzünlü hikâyesini anlatan bir haber vardı. Yanda görülen bu küçük haberin üstünde durulması ve düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, haberde hikâyesi anlatılan Ali Demir’in başından geçenler Türkiye’de milyonlarca kişiyi ilgilendirmesi gereken nitelikte.
Sigaraya 2 bacağını ve sol elini verdi
Yıllarca Türkiye 1’inci Ligi’nde mücadele veren Hacettepe futbol takımında top koşturan, ardından Kastamonu, Mardin ve Manisaspor’da forma giyen Ali Demir, Ankara Orman Spor’da futbolculuk ve 14 yıl kesintisiz teknik direktörlük yaptı. Sigara nedeniyle 44 yaşındayken sağ ayak baş parmağı ve ardından sağ ayağı diz üstünden kesildi. Ancak, vücudunu saran hastalıktan kurtulamayan Ali Demir’in kısa süre sonra da sol bacağı kesildi. Yaşının ilerlemesiyle uzuvlarını kaybetmeye devam eden Ali Demir, yaklaşık 1 yıl önce sol el
Zayıflama ve sağlıklı yaşam vaat eden diyetlerin çoğunun bilimsel kanıtları çok az. Oysa, Akdeniz tarzı beslenmenin sağlıklı ve uzun bir yaşam sağladığının güçlü kanıtları var
Gün geçmiyor ki yeni bir diyet kitabı çıkmasın. Çoğunun iddiası zayıflatmanın ötesinde sağlıklı ve uzun bir yaşam sağlamak. İster her öğün et yemeyi tavsiye edenler olsun, ister özel destek maddeleri almamızı önerenler, çoğunun elinde iddialarını destekleyen güçlü kanıtlar yok. Ya da, bilimsel çalışmalarda ortaya çıkan verilerden işlerine gelen birkaç satırı alıp, tezlerini çürütecek olan verileri görmezden geliyorlar. Çoğu “Bana inanın, hiç kimsenin bilmediğini ben biliyorum!” diyor.
Vaat çok, kanıt yok
Vaat edilen sonuç çok çekici olduğu ve kısa sürede ulaşılacağı söylendiği için rağbet görüyor. Bazı besin gruplarının yasaklandığı, diğerlerinin sınırsız tüketimine izin verilen diyetler kısa dönemde zayıflamaya yardım etse de uzun dönemde yararlı olduklarını gösteren kanıtlarla desteklenmiyor. Bazılarının zararlı olma ihtimali bile var. Kaldı ki, dengeli olmayan beslenme tarzlarının yıllar boyu sürdürülebilmesi çoğu kişi için mümkün değil. Bunların hepsinden farklı olarak ömür boyu uygulanması