Tarih boyunca gerçeği arayan bilim insanları gözlemlerinin onlara öğrettiğini kanıtlamaya uğraşmışlardır. Başaranların bir çoğu çevrelerini ikna edip amaçladıkları dönüşümü sağlayamamıştır. Yerleşik anlayışların değişmesi, ön yargıların aşılabilmesi için yılların geçmesi gerekmiştir...
Günümüzde kabul gören birçok gerçeğin arkasında ilginç hikâyeler vardır. Tarih boyunca gerçeği arayan bilim insanları gözlemlerini kanıtlarla desteklemeye uğraşmışlardır. Kanıtlamayı başaranlar her zaman çevrelerini ikna edip amaçladıkları dönüşümü sağlayamamıştır. Bu renkli tarihten bir kaç yaprak sunacağım bu hafta.
Doktorun başarısı
Üstünde güneş batmayan imparatorluk olmaya başladığı yıllarda, Britanya gücünü dünyaya donanmasıyla gösteriyordu. Gerek askeri gerekse ticari filosu Atlantik ve Pasifik’te yelken açıyor, denizciler aylarca kara görmeden yol alıyorlardı. Bu uzun yolculuklarda birçok denizci hasta olup hayatını kaybederdi. Öyle ki İngiliz bahriyesinde hastalıkların İspanyol ve Fransız silahlarından çok can aldığı söylenirdi.
En büyük düşman
1740’larda İspanya’nın güney Amerika’daki sömürgelerine göz diken Britanya, Amiral Anson komutasında bir filoyu yola çıkardı.
Kanıta dayalı tıp, var olan kanıtların güvenilirliğinin yanı sıra, çalışma koşullarını ve elde olan kaynakları da göz önüne almayı gerektirir. Doktor, kanıtları tecrübe ve bilgi birikimiyle birleştirerek karar verirken her hastanın kimseye benzemeyen özellikleriyle bir birey olduğunu unutmaz...
Geçen haftaki yazımdan sonra okurlardan birçok soru geldi. Gelen soruların çoğunun zemininde, tıpta kanıt deyince ne anlamamız gerektiği, daha geniş anlamıyla kanıta dayalı tıbbın ne olduğu konusundaki kavram karışıklığı yatıyor. Okurların kafalarının karışık olmasını hiç yadırgamıyorum.
Çünkü tıpta kanıt fizik, kimya gibi bilim alanlarında olduğu gibi her hasta için her zaman kesinlik ifade etmeyebiliyor.
“Tıpta neyi kanıt saymalıyız, tüm kanıtlar aynı güçte mi, bir tanı veya tedavi yöntemini kabul emek için tek kanıt yeterli mi, kanıtın hangi koşullarda elde edildiği önemli mi?” gibi soruların cevabını vermek konuyu anlamak açısından büyük önem taşıyor.
İlk bakışta bu sorulara cevap aramak, bilim felsefesiyle uğraşanların işi gibi görünse de, hepimizin kanıtın ne olduğu ve neden önemli olduğunu anlamamızda yarar var. Ancak böyle bir anlayışla, sağlığımız hakkında verilecek
Birçok tedavi yönteminin güvenliği karşılaştırmalı çalışmalarda sınanmamıştır. Bir tedavininişe yaradığının kanıtlanabilmesi için vekil değil asil hedefe etkisini ölçmemiz gerekir
Doktor muayenesini tamamlayıp yapılan testleri inceledikten sonra hastaya teşhisini söyledi ve uygulanacak tedaviyi açıklamaya koyuldu. Anlatılanları dinleyen hasta “Bu tedavinin yararlı olduğundan emin misiniz?” diye sorunca doktor durakladı ve düşünmeye başladı.
Tıbbın her alanında kullanılan birçok tanı ve tedavi yönteminin etkinliği ve güvenliği karşılaştırmalı çalışmalarda sınanmamıştır. Sınanmışsa da, asil sonuç yerine, o sonuçla ilintili başka göstergelere, yani vekil sonuca bakılmıştır. Halbuki, bir tedavinin işe yaradığının kanıtlanabilmesi için vekil değil asil hedefe etkisini ölçmekten başka çare yoktur...
Örneğin, bir ilacın kalp krizi veya erken ölüm riskini azaltıp azaltmadığını sınamak yerine, kolesterol düzeyini nasıl etkilediğine bakmak doğru tedavi kararı verebilmek için yeterli değildir. Bu amaca ulaşabilmek için ilacın vekil yani kolesterol üstüne olan etkisine değil, asil amaca yani kalp krizi ve erken ölüm riskini azaltıp azaltmadığına bakılmalıdır.
Bazı durumlarda
İş göremeyen birçok organımızın yerine ya yenisi naklediliyor ya da yapayı takılıyor. Ne yazık ki, görme özürlülerin tekrar görebilmeleri için benzer seçenekler yokYeni bir cihaz bu kaderi değiştirmeyi vaat ediyor. Gözün yerini alan kamera, retinanın yerini alan elektrotlar görme engellilere gelecek için bir ümit ışığı sunuyor
Bu köşede genellikle kalp damar sağlığı ve hastalıkları ile ilgili konulara yer veriyor olsam da yeni ve heyecan verici tıbbi gelişmeler olduğunda uzmanlık alanımın dışına çıktığım da oluyor. Bu haftada o zamanlardan biri...
Gelişen tıp ve teknoloji sayesinde, öldürücü bir çok hastalığa çare bulmasının yanı sıra, devası olmayan dertler nedeniyle iş göremez hale gelmiş organlarımız yenilenebiliyor. Kalp, böbrek, karaciğer ve nihayet yüz nakli organ yenilemenin bir yolu. İşlev göremeyen kalça, diz ve daha bir çok eklemin protezlerle değiştirilmesi başka bir yol. İç kulağa takılan yapay organlar, duyma engellilerin sessiz yaşamlarını seslendiriyor. Kök hücre teknolojisiyle deri, kan damarı ve daha bir çok dokuyu üretmek mümkün. Tıp ve teknolojideki gelişmelerden digerleri kadar nasibini almayan organlarımız da var var. Göz bunlardan biri.
Geçen
Sevdiklerimizle, dost ve arkadaşlarımızla paylaşacağımız yaşam hem daha kaliteli hem daha sağlıklı hem de daha uzun oluyor. Bilimsel araştırmalar tek başına yaşayanların, evli olmayanların ya da kötü bir evlilik geçirenlerin sağlıklarının kolay bozulduğunu gösteriyor
Sağlığımız iyi veya kötü yönde etkileyen birçok faktör var. Beslenmenin, düzenli egzersizin, fazla kilolardan kurtulmanın, tütünün her türlüsünden uzak durmanın önemini bilmeyen yok. Bunların yanında hava kirliliği, stresi artıran koşullar da önemli. Bir de uzun vadede sağlığımız üstünde ciddi etkileri olabilen, bilim insanlarının “sosyal destek” adını verdikleri bir kavram var.
Kısaca, aile ve arkadaşlarımızdan gördüğümüz dostluk ve yakınlık diye tarif edebileceğimiz sosyal destek hakkında yapılmış birçok araştırma var. Çeşitli ülkelerde, farklı ekonomik ve sosyal gruplardaki çalışmaların sonuçları birbirine benziyor. Hepsi sosyal desteğin varlığıyla sağlıklı ve kaliteli bir yaşam arasında ilişki olduğunu gösteriyor.
Evlilik hayat kurtarıyor
Son 50 yılda yapılan birçok araştırma evli olmayanlarda ve yalnız yaşayanlarda kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin arttığını gösterdi. Yeni yapılan bir çalışma bu
Kalp yetersizliği ilaçla tedavi edilir. Ancak, kalp çok zayıf olduğunda tedaviye rağmen vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar kan pompalayamadığı olur. Bu durumda kişiyi hayatta tutmak için kimine birkaç günlük, kimine uzun süreli destek cihazı takılır
Nilüfer Hanım dün gece uykudan boğulma hissiyle uyanmış, şiddetli bir nefes darlığıyla bayılmak üzereyken hastaneye yetiştirilmişti. Acil serviste durumun çok kritik olduğunu gören doktor hemen nefes borusuna bir tüp yerleştirerek solunum makinesine bağlamıştı. İki saattir yoğun bakımda devam eden ilaç tedavisine rağmen tansiyonu tehlikeli derecede düşük, nabzı hızlıydı. Yapılan eko, kalbinin çok zayıf olduğunu gösterdi. Doktorlar bir yandan kalbindeki ani değişikliğin nedenini araştırırken bir yandan da hastayı hayatta tutmak için aort içi balon pompası yerleştirmeye karar verdiler.
Aort içi balon pompası
Zayıf kalbin işini kolaylaştırmak için en sık kullanılan cihaz aort damarının içine yerleştirilen uzun bir balondur. Koyulması için cerrahi girişim gerekmeyen, İngilizce isminin baş harfleri olan ‘IABP’ olarak anılan aort içi balon pompası, kalbin zayıflayıp organlara yeteri kadar kan atamadığı durumlarda ya da kalbi
Cleveland Clinic’teki İnovasyon Zirvesi’nde doktorlar, mühendisler, temel bilimciler, iş adamları, psikologlar, bilgisayar uzmanları yaratıcı fikirleri ve yeni teknolojileri harekete geçirererek zor tıbbi sorunlara çözümler aradı. Gelecek yıllarda ses getirmesi beklenen bu yeniliklerin birkaçından söz edeceğim...
Her yıl olduğu gibi bu yıl da ABD’nin önde gelen sağlık merkezlerinden Cleveland Clinic’de “İnovasyon Zirvesi” toplandı.
Ülkenin ve dünyanın dört bir yanından gelen uzmanlar 3 gün boyunca konuştular, tartıştılar, sohbet ettiler. Doktorların yanı sıra, mühendisler, temel bilimciler, iş adamları, psikologlar, bilgisayar uzmanlar ve daha bir çok farklı alana yoğunlaşmış insanı bir araya getiren ortak amaç, çözüm bekleyen tıbbi sorunlara yaratıcı fikirleri, yeni teknolojileri harekete geçirerek çözümler üretmekti.
Konferanslarda, panellerde katılımcıları saran heycanı hissetmek hiç de zor değildi. Zaman zaman insana “bu kadarı da hayal” dedirdetecek inanılması güç tasarımlar geleceğe olan güveni artırıcı nitelikteydi.
Zirve sırasında Cleveland Clinic uzmanlarınca seçilen, 2013 yılında ses getirmesi beklenen inovasyonlar açıklandı.Bunların tümü yeni
Kalp damar hastalıklarının modern yaşamın yarattığı dertler olduğu, zenginlik arttıkça kalp krizlerinin ve inmelerin da arttığı düşünülür. Oysa ne kişilerin ne de toplumların zenginlik düzeyleriyle kalp sağlıkları arasındaki ilişki bu kadar basittir. Günümüzde, kalp damar hastalıklarının üçte ikisi düşük ve orta gelirli ülkelerde görülüyor
Toplum sağlığının resmini çeken bilim insanları, hastalıkların ülkenin hangi bölgelerinde daha sık görüldüğüne, tedavi hizmetlerinin ve koruyucu tıbbın her yurttaşa eşit ulaşıp ulaşmadığına bakarlar. Ancak bu yolla sağlık düzeyindeki dengesizliklerin saptanıp düzeltilmesi mümkün olur. Bu tip araştırmalar ülkelerin sınırlarını aşıyor, aynı sorulara küresel düzeyde cevap aranıyor.
Tablo çok değişti
Kalp damar hastalıklarının modern yaşamın yarattığı dertler olduğu, zenginlik arttıkça yeme içmenin arttığı, hareketliliğin azaldığı söylenirdi. Bu değişikliklerin artırdığı diyabetin ve yüksek tansiyonun kalp krizleri ve inmeleri davet ettiği düşünülürdü. Oysa ne kişilerin ne de toplumların zenginlik düzeyleriyle kalp sağlıkları arasındaki ilişki bu kadar basit değil.
Şişmanlığın varlıklı olmanın sembolü olduğu, fakir insanların eti