Geçen hafta Hürriyet gazetesinde Ayşe Arman’ın babasını muhtemel bir kalp krizi sonucu kaybeden bir genç hanımla yaptığı görüşme yayımlandı. Kızının nişan töreni için İstanbul’a gelen 88 yaşındaki Selim Bey alış veriş dönüşünde Gezi olayları sırasında, tıkanan trafik nedeniyle eve yürüyerek dönmek zorunda kalır. Bu sırada polisin sıktığı biber gazından payını alır. Sağlığı bozulan, nefes alması güçleşen ve bir kaç gün sonra hastaneye yatırılan Selim Bey kurtarılamaz hayatını kaybeder. Selim Bey’in kızı, babasının kalp krizi sonucu öldüğünü söylüyor.
Bu kanının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını kesin olarak bilmek imkânsız. Lakin, gerçek olabileceğini düşündürten veriler var. Bu olasılık, biber gazının yaygın ve yoğun olarak kullanıldığı zaman sağlık sorunu olan kişiler üzerinde çok şiddetli, ölümle dahi sonlanabilecek etkileri olabileceğini göstermesi açısından da çok önemli.
Kalp krizini tetikleyenler
Kalp krizinin oluşumuna zemin hazırlayan damar sertliği yıllar içinde oluşup ilerler. Hava kirliliği, uykusuz ve stresli bir yaşam ve daha birçok dış etken bu sürece katkıda bulunur. Bir de kısa sürede etki yapan ya da krizin tetiğini çeken etkenler vardır. Kalp
Geçen ay az tuzlu diyet üzerinde yapılan tartışmalardan söz etmiştim. Çok tuz tüketmenin vücutta yol açtığı fazla sodyum tutulmasının nasıl yüksek tansiyona ve kalp damar hastalıklarına zemin hazırladığının üstünde durmuştum. Sodyum bu etkileri yaparken yalnız değildir. Hücrelerimizin çalışmasında az veya çok rol oynayan elektrik akımını yaratan ve yayılmasını sağlayan başka kimyasal maddeler vardır.
‘Elektrolit’ denilen bu maddelerden başta gelenleri sodyumun yanı sıra potasyum, klorür, kalsiyum ve magnezyumdur. Kan basıncımızın düzeyinden sodyum kadar sorumlu olan elektrolit, potasyumdur. Bu maddeyi ne kadar tükettiğimiz ve sodyumla arasındaki hassas dengeyi koruyup koruyamadığımız çok önemlidir.
Yüksek tansiyonda potasyuma dikkat!
14 bin kişi üzerinde yapılan araştırmada, sodyum gereğinden fazla potasyum gereğinden az tüketildiğinde, başka bir deyişle yemeklerimizdeki sodyum/potasyum oranı arttıkça ölümlerin özellikle kalp krizinden ölümlerin sıklaştığı saptandı. Kırmızı çizgi dengeli beslenen bir insanın ölüm riskini gösteriyor.
Birçok uzman yüksek tansiyonda aşırı tuz tüketimine bağlı fazla sodyum almanın yanı sıra yeteri kadar potasyum içeren besinler
Geçen ay ünlü sinema oyuncusu Angelina Jolie’nin kanser olma riski çok yüksek olduğu için iki memesinin de ameliyatla alındığını, yumurtalıkları için de ameliyat planı olduğunu açıklaması büyük yankı yarattı. Annesinde ve başka akrabalarında genç yaşta yumurtalık ve meme kanseri çıkan Jolie’nin “Acaba beni de benzer bir gelecek mi bekliyor?” diye sormasına şaşmamak gerekir.
Bu soruya cevap verebilmek için doktorlarının yaptığı test sonucunda endişesinde haklı olduğu ortaya çıktı. ‘BRCA 1’ adlı geni olması gerekenden farklı olduğu için doktorları meme ve yumurtalık kanseri riskinin çok yüksek olduğunu söylemişler ve ameliyat tavsiye etmişlerdi. Bu açıklamanın yarattığı ilgi ortamında, daha önce akademik çevrelerde tartışılan bir konu da kamuoyunun önüne geldi. ‘BRCA’ adlı genler patent koruması altındaydı. ‘Myriad’ adlı biyoteknoloji şirketi 20 yıl önce bu genleri izole edip patent için baş vurmuş ve başarılı olmuştu.
Böylece, bu genlerle ilgili olan ne varsa bu şirketin malı durumuna geldi. Başka kimsenin bu genlerle uğraşması, özel testler geliştirmesi, izinsiz araştırma yapması yasaklandı. Ancak ‘Myriad’ şirketinin tekelindeki test için belirlediği 3 bin dolarlık
İnme tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli ölüm ve maluliyet nedenlerinden biri. Genç olsun yaşlı olsun birçok kişinin “felç olacağıma öleyim daha iyi” diyecek kadar korktuğu inme, kalp krizinden sonra en çok can alan hastalık. Bu kadar ciddi bir hastalığın ne olduğunu, altta yatan nedenlerini nasıl korunabileceğimizi biliyor muyuz acaba?
İnme nedir biliyor muyuz?
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı bilim insanları Prof. Beşer önderliğinde bir süre önce bu sorulara cevap verebilmek için bir araştırma yaptılar. Aydın ve çevresindeki 40 yaş üstü nüfusu temsil edebilecek şekilde seçilen yaklaşık 1000 kişinin rızalarını aldıktan sonra çalışmalarına kattılar. Yüz yüze görüşmelerle bir dizi soru sorarak kişilerin inmenin ne olduğunu, belirtilerini ve inmeye yol açan risk faktörlerini bilip bilmediklerini öğrenmeye çalıştılar.
2007 yılında ‘European Journal of Neurology’ dergisinde yayınladıkları makalelerine göre araştırmaya katılanların üçde ikisi inmenin bir beyin hastalığı olduğunu biliyordu. Ama, inmenin nasıl oluştuğunu bilenlerin sayısı daha azdı. Yüzde 28’i hastalığın damar tıkanması yüzde 18’i ise kanama sonucu oluştuğunu bilse de
Son bir kaç gündür dünyadaki birçok televizyon kanalının haber programlarında Taksim’de göz yaşartıcı bombanın etkisiyle kıvranırken, sıkılan biber gazıyla görmez hale gelen insanların içler acısı durumu gösterildi. Yetkililer biber gazının uzun dönemde sağlığa olumsuz etki yapmayan, rahatsız edici olsa da ciddi zararları olmayan bir kitle kontrol aracı olduğunu söylüyor. Acaba bu iddialar ne kadar gerçeği yansıtıyor?
Biberden yapılıyor
İsminde biber geçtiği için “Yediğimiz bir besinden kaynaklanan bir madde ne kadar zararlı olabilir” diye düşünülebilir. Bu cümlenin ilk bölümü ne kadar doğruysa, ikinci bölümü de o kadar yanlıştır. Polisin protestocuların üstüne sıktığı gaz, acı biber usaresinin sıvıyla basınç altında karıştırılmasıyla yapılır. Tahriş edici özelliği, en acı biberlerden bin kat yüksektir.
Biberlerin acılığı geçen yüzyılın başında Wilbur Scoville adlı Amerikalı bir ilaç bilimcinin belirlediği bir ölçeğe göre belirlenir. Dolmalık biberin Scoville değeri sıfırdır, ülkemizde çok acı olan cin biberlerine benzeyen, jalapeno biberinin değeri ise 5 bin civarındadır. Polisin kullandığı biber gazının Scoville değeri ise muhtemelen 5 milyon civarındadır.
Bilm
Her gün duyduğumuz sağlıklı beslenme öğütlerinin önemli öğelerinden biri “az tuzlu” yemektir. Öyle ki, dünyanın birçok ülkesinde hükümet tarafından tuz tüketimini azaltmayı hedefleyen kampanyalar yapılmaktadır. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın Kasım 2011’de başlattığı “Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin Azaltılması Programı 2011-2015” adlı girişim de bunlardan biridir.
Tuz ile kan basıncının ilişkisi çok uzun süredir biliniyor. Yaklaşık 2 bin yıl önce, Çin imparatoruna adanmış bir tıp kitabında, tuzun fazlasının felç yaptığı yazıyor. Kenya’nın kırsal bölgelerinden kente göçen köylülerin artan tuz tüketimlerine paralel olarak tansiyonlarının yükselmesi, tuzla kalp sağlığı arasındaki ilişkiyi gösteren yüzlerce araştırmadan birisi.
Tuzun içinde ne var? Tarih boyunca önemini korumuş, uğruna savaşlar yapılmış olan tuzun içinde sodyum ve klorür adında iki madde vardır. “Çok tuzlu yemek sağlığa zararlı” dendiği zaman kast edilen sodyumun fazlasının zararlı olduğudur. 100 gram tuzun yaklaşık 40 gramı sodyum, 60 gramı klorürdür. Dünya sağlık örgütü günlük tuz miktarını 6 gram yani 6000 miligramla sınırlamakta yarar vardır dediğinde bilimsel olarak söylenmek istenen, günlük sodyum
Tıbbi adı anemi olan kansızlık, akciğerden aldıkları oksijeni hücrelere taşıyan alyuvarların azalması sonucu oluşur. Anemi ya üretim azalmasına, ya yıkımdaki artışa ya da kanamaya bağlıdır. Oksijen taşınmasının azalması tüm vücutta sorunlara yol açabilir. Kalp hastalığı varsa ağırlaşmış görünür...
Cihat Bey yeniden başlayan göğüs ağrıları nedeniyle endişeliydi. Üstelik bu sefer kendini çok yorgun hissediyordu. Geçen yıl çok hızlı hareket ettiğinde göğsünde bir sıkışma olunca gittiği doktor testlerden sonra, “Kalbinizi besleyen damarlardan biri dar” demişti. Kalbin kansız kalan bölümü nispeten küçük olduğu ve ilaç tedavisiyle sıkıntısı geçtiği için stent takmaya veya bypass ameliyatına gerek görmemişti.
Bir hafta öncesine kadar sağ dizindeki ağrı dışında hiçbir sağlık şikâyeti yoktu. Dizindeki sıkıntıyı da ağrı kesici romatizma ilaçlarıyla tedavi ediyordu. Bir haftadır giderek artan şikâyetleri nedeniyle daha fazla beklemeden hastanenin yolunu tutu.
Hastanın hikâyesini dinleyen doktorun kaşları çatıldı. “Kalp damarlarında problem artmış. Tedaviye rağmen kalp hastalığının bu kadar hızla ilerlemiş olması şaşırtıcı. Anjiyo yapmamız belki de stent takmamız gerekecek” diye
Kalp krizi ya da inme geçiren veya göğüs ağrısı nedeniyle stent takılan veya baypas ameliyatı yapılan hastalara hastaneden çıkarken reçetedeki ilaçları kullanmaları sıkı sıkıya tembih edilir. Bunun yanı sıra, hastanın yapması gereken hayat tarzı değişiklikleri anlatılır, sigara dumanından uzak durması, içiyorsa mutlaka bırakması gerektiği söylenir. Nekahat döneminden sonra düzenli spor yapmasının ve hareketli bir yaşam sürmesinin önemi vurgulanır. Sağlıklı beslenme hakkında bilgi verilir ve ideal kiloya inmesi için nasıl beslenmesi gerektiği konuşulur.
Üç hayat tarzı değişikliği
Hayat tarzı değişikliği dediğimizde üç temel öğeden söz ediyoruz:
- Tütünden ve dumanından uzak durma
- Sağlıklı beslenme ve ideal kiloyu koruma
- Düzeni spor ve hareketli bir yaşam
Bu önlemlerin işe yaradığı sadece uzmanların fikri değil, sağlam kanıtlarla desteklenen bilimsel bir gerçek. Krizden sonra sigara içmeye devam eden bir kişinin, tekrar kalp krizi geçirme veya aniden ölme riski, bırakanlara göre 2-3 kat daha fazla. Hareketli olmanın ve sağlıklı beslenmenin bu riskleri üçte bir oranında azalttığını biliyoruz.