İyi bir uyku için kafanızı boşaltın

17 Şubat 2014

Gün boyu uyuklamak

Şadiye Hanım ne kadar uyursa uyusun sabah yorgun kalkmaktan gün boyu, hiç istemese de uyuklamaktan yakınıyor. Toplantılarda veya masasında çalışırken başının düştüğünü, çok zor durumda kaldığını söylüyor. Hiç horlamadığını, solunumunda hiç durma olmadığını ekliyor.
Tüm kaslar boşalır
Kesin bir tanı koymak mümkün değil. Ama, şikâyetleri ‘narkolepsi’ denilen duruma uyuyor. Beynin gündüz gece ayırımını yapamadığı nörolojik bir bozukluk sonucu ortaya çıkar.
Beynin gündüz gece ayırımını yapamadığı nörolojin bir bozukluk sonucu ortaya çıkan bu hastalıkta kişi 8-9 saat uyusa da dinlenmemiş olarak kalkar. Gün boyu uyuklar.
Ağır vakalarda direksiyon başında uyuyup kaza yapanlar vardır. Bir çoğu televizyonun karşısında başı öne düşmeden 3-5 dakika duramaz, toplantılarda uyuklar. Tembel diye işten atılanlar bile vardır.
Bu kişilerin uykudan uyandıklarında isteseler de hareket edemedikleri olur. Birkaç dakika içinde geçse de korkutucu bir durumdur. Buna benzer bir olay gün içinde de olabilir. Sinirlendiren, kızdıran ya da çok şaşırtan bir durum karşısında kişinin tüm kasları boşalır, birkaç dakika için hiç hareket edemez.

Yazının Devamı

Horlama hastalık belirtisi mi?

10 Şubat 2014

Erdal Bey gece ter içinde uyandı. Kendini boğulacakmış gibi hissediyordu, “Herhalde bu sabah başımdan geçen hadise sinirlerimi bozdu” diye aklından geçirdi.
Haksız da sayılmazdı. Ölümle sonlanabilecek bir kazayı ucuz atlatmıştı. İşe giderken nasıl olduğunu anlamadan kullandığı araba yoldan çıkmış, korkuluklara çarparak durmuştu. “Direksiyon başında uyukladım herhalde, son zamanlarda çok yorgun ve uykusuz hissediyorum kendimi. Ya bir çocuğa çarpsaydım, ya karşıdan bir kamyon geliyor olsaydı” diye düşünüyor, endişe ve huzursuzluk içinde kıvranıyordu. Yüksek sesle horladığı için yan odada yatmak zorunda kalan karısı olan biteni duyunca, yarın mutlaka doktora gitmeleri gerektiğini söyledi.

1- UYKUDA?SOLUNUM?DURMASI

Normal: Soluduğumuz hava boğazımızdaki üst hava yollarından geçip akciğerlerimizi doldurur. Hava yolunun hiçbir engelle daralmamış olması rahat nefes alabilmemiz için çok önemlidir.

HORLAMA: Hava yolunu oluşturan dokularda veya dilde irileşme varsa, veya uyumlu çalışmıyorlarsa havanın geçtiği alan daralır, nefes alma güçleşir, horlama başlar. Horlamanın yüksek sesli olması, solunumun durması olabileceğini akla getirmelidir.

TIKANMA: Bu darlık daha ilerleyip

Yazının Devamı

Hastayı ve kalbini dinlemek gerek

3 Şubat 2014

1970’lerde İstanbul Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken kıdemli hocaların hastayı uzun uzun dikkatle muayene ettikten sonra bulgularını anlatmalarını, koydukları teşhisi destekleyen ayrıntıları sıralamalarını hayranlık ve hayretle izler, anlamaya ve öğrenmeye çalışırdım.
Kalbini sadece sırt üstü yatarken değil, sol yanına döndürüp oturtturup dikkatle dinledikleri hastanın kalp ameliyatı olması gerektiğini söyleyen tecrübeli hekimin güvenine şaşar kalırdım. Şaşkınlığım, ameliyatta hocamın kulağıyla ulaştığı teşhislerin teyid edildiğini görünce daha da artardı.
Muayene hâlâ önemli: BT, MR, ultrason gibi görüntüleme yöntemlerinin olmadığı dönemde göğüs röntgeni ve EKG en ince ayrımtısına kadar incelenir, muayene bulgularıyla birleştirilip sonuca varılırdı. Doktorun en güçlü teşhis aracı dinleme aleti, tıbbi adıyla stetoskobuydu. Gelişen teknolojinin sunduğu modern görüntüleme yöntemleri genel olarak muayenenin, özellikle dinlemenin önemini azalttı. Bu süreç içinde doktorların dinleme becerisi de azaldı. Her ne kadar başta ultrason olmak üzere yeni yöntemler kardiyologların işlerini kolaylaştırıyorsa da dinleme aletinin bir kenara atılmasının önemli sakıncaları var.
Hastayı

Yazının Devamı

Elinizi yıkayarak mikroptan korunun

27 Ocak 2014

Günümüzde doktorların uykularını kaçıran endişe nedir diye sorarsanız, alacağınız cevap antibiyotiklere dirençli azgın mikroplardır. Bunlarla başa çıkmak için basit ve ucuz bir silahımız var: Ellerimizi yıkamak.

Halit Bey göğüs ağrısıyla hastaneye kaldırıldıktan sonra yapılan anjiyografide damarlarında ağır darlıklar olduğu saptandı. Ertesi gün yapılan baypas ameliyatıyla kalp kasının her yanına bol bol kan gitmesi sağlandı. Doktoru, “İyi ki bir an önce hastaneye baş vurdunuz. Bu sayede kalbinizde hasar olmadan gereken tedaviyi yapabildik. Sizi bir kaç gün sonra eve gönderebileceğiz” deyince çok sevinen Halit Bey ameliyat olalı daha üç gün olmasına rağmen kendisini iyi hissediyordu. Çeşitli nedenlerle odasına gelen doktor, hemşire ve diğer sağlık görevlileriyle görüşüyor, bilgi alıyordu.
Antibiyotiğe cevap vermedi
Ertesi gün gelen doktoruna geceyi iyi geçirmediğini söyledi. Halsizlik ve arar ara gelen titremeleri olmuştu. Gece iki kere ateşi epeyce yükselmişti. Doktoru kan alındıktan sonra antibiyotik verilmesi talimatını verdi. Tedaviye rağmen şikâyetleri azalacağına arttı. Yapılan testler antibiyotiğe kolay kolay cevap vermeyen ‘MRSA’ adlı bir mikrobun enfeksiyon

Yazının Devamı

Tansiyon için ‘mucize’ tedavi

20 Ocak 2014

Son iki yazımda sansasyonel sağlık haberlerinin üstünde durmuş, yanıltıcı olabilecek bilimsel araştırma sonuçlarına yol açan belli başlı nedenlere değinmiştim. Bu konu sadece kamuoyunun bir kısmını değil sağlık çalışanlarını da ilgilendiriyor. Çünkü onlar da mesleki yayınlarda abartma haberlerin, propagandaların ve renkli reklamların etkisinde kalabiliyorlar. Son beş yılda kullanımı yaygınlaşan mucizevi tansiyon tedavisi bu duruma çok güzel bir örnek.

Düşmeyen tansiyon

Beyin bir tehlike sezdiğinde, “ya savaş ya kaç” diye tanımlanan emirler göndermeye başlar. Kalp hızlı ve kuvvetli kasılarak daha fazla kan pompalar, vücudun hayati olmayan fonksiyonlar dururu veya yavaşlar, damarların çoğu büzüşür, kanın büyük bölümü hayati organlara yönlendirilir. Kaslar harakete hazır hale gelir, aklımız tehdite odaklanır. Böbrekler bu sistemde en önemli role sahip organlardır.

Dikkatli bir gözlemci gibi hem içlerinden geçen kanın muhtevasını hem de kan basıncını her an dikkatle izlerler. Bu bilgilerden bazıları, özellikle basınçla ilgili olanları, sinirler yoluyla önce omuriliğe oradan da beyne iletilir. Böbrekler beyinden bu iletilere cavap olarak hazırlanan talimatlara göre ne kadar

Yazının Devamı

Sağlık haberlerini ‘okuma kılavuzu’

13 Ocak 2014

Bir gün kahvenin diyabet olma riskini azalttığını, kalbe yararlı olduğunu duyuyoruz. Başka bir gün kanser yaptığını öğreniyoruz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Çelişkinin nedeni kullanılan araştırma yönteminden kaynaklanıyor. Elde edilen sonuçların olduğundan fazla gösterilmesi de cabası. Tarihi bir örnek vererek açıklayayım.

Kahve kanser mi yapıyor?

1980 yılında bir grup araştırmacı yaklaşık 400 pankreas kanserli hastanın ve bir o kadar da sağlıklı kişinin yeme içme alışkanlıklarını araştırdı. Kanser hastaları arasında kahve içenlerin sayısı daha fazlaydı. Araştırmacılar kahvenin kanser yapıcı olabileceği sonucuna vardı. Halbuki böyle bir sonuca varmak için incelenen denek sayısı oldukça küçüktü. Daha önemlisi, pankreas kanseriyle kahve arasında bir ilişki vardı ama bu ilişki bir sebep sonuç ilişkisi miydi acaba? Nitekim, daha sonra yapılan geniş boyutlu araştırmalar kahve içenlerin çoğunun sigara da içtiğini; esas suçlunun kahve değil sigara olduğunu gösterdi.
Şu veya bu besinin ömrü uzattığı, hafızayı güçlendirdiği, cinsel gücü artırdığı ve benzeri haberleri duyduğunuzda bu örnek aklınıza gelsin. Çoğu zaman, habere konu edilen maddeyle azalttığı veya artırdığı iddia

Yazının Devamı

Sansasyonel sağlık haberlerine dikkat

6 Ocak 2014

Abartılı ve yanıltıcı olan sansasyonel bir sağlık haberi ya karşılanamayacak beklentilere ya da yersiz endişelere yol açar. Bazı püf noktaları bilinirse hangi haberi ciddiye almak, hangisine gülüp geçmek gerektiğine karar verebiliriz

“Mucize tedavi: Kalp krizini önleyen aşı bulundu” başlığını gördüğümüzde, gazeteyi alıp bir solukta okumak isteriz. Karmaşık ve uzun bir süreç sonunda ortaya çıktığı söylenen kalp krizi gibi öldürücü bir dertten, yapılacak bir aşıyla korunmanın cazibesine dayanmak zordur doğrusu. İlk paragrafı geçince anlarız ki mucize aşı insanlarda değil, genetik yapıları değiştirilmiş 10 fare üstünde denenmiştir. Üstelik, gözlem farelerin kalbinde yapılmamıştır. Aort damarları incelenmiştir.

Abartılı başlıklar
Önemli ve ilgi çekici olan bu bilimsel çalışma, “Fare deneyi damar sertliği aşısının geliştirilmesi için ümit verdi” başlığı altında haber yapılsaydı kimsenin ilgisini çekmezdi. Gazetenin satılmasına bir katkısı olmazdı.
Bu haberde abartılı ve yanıltıcı başlık dışında anlatılanlar genel olarak doğruydu. Buna karşılık birçok haberde abartma ve yanlış yönlendirme başlığın ötesinde tüm haberde de kendini gösterir. Burada sanılanın tersine tek

Yazının Devamı

Kalp hastalıklarında 2013’te tartışılanlar

30 Aralık 2013

1 Damar sertliği her yerde: Damar sertliği kendini sadece kalpte göstermez. Tüm vücuttaki damarlarda darlıklara yol açabilir. Buna ‘çevre damar hastalığı’ denir. Bacaklara giden damarlar daralırsa yürümeyle gelen ağrılardan kangrene kadar giden dertler oluşur. Böbrek damarlarındaki daralma yüksek tansiyon ve böbrek yetersizliğine yol açabilir. Beyindeki damar sertliği ise inmeye davetiye çıkarır. Her yerde suçlular aynıdır:
Sigara, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kolesterol anormallikleri. Bu risk faktörleri kader değildir. Çoğu kişide hareketsiz bir yaşam tarzının, sağlıksız beslenmenin ve fazla kiloların ürünüdür.
2 MİKROPLARIMIZ: Mikrop deyince aklımıza hastalıklara yol açan gözle görünmez canlılar gelir. Oysa, başta bağırsaklarımızda olmak üzere vücudumuzda trilyonlarca zararsız, daha doğrusu dost mikrop vardır. 2013’de bu konuyu farklı yönlerden araştıran bilimsel çalışmalar yapıldı.
Bağırsaklardaki mikropların beslenmemize göre farklılık gösterdiğini gözleyen bilim insanları, çok et yiyenlerin mikroplarının damar sertliğini tetikleyen maddeler ürettiklerini saptadı. Bir başka araştırmada, antibiyotik tedavisinde ölen dost mikropların boş bıraktığı kalın

Yazının Devamı