Yaşlılarda düşme çok tehlikeli!

14 Nisan 2014

Eskiden öldürücü olan birçok hastalığın etkin olarak tedavi edilebildiği günümüzde, beklenen yaşam süresi 75-80 yıla ulaştı. Toplumda yaşlı insan sayısının artması, yeni sağlık sorunlarını da beraberinde getirdi. Bu sorunların başında da düşme ve düşmeye bağlı yaralanmalar geliyor...

Hayrinüsa Hanım sabah tuvaletten kalkarken dengesini kaybedip yere düşünce, çıkan gürültüye koşan kızıyla torunu, onu lavaboyla tuvalet arasında yerde buldu. Kolundan tutup yerden kaldırmaya çalışırlarken sol kalçasına bıçak saplanır gibi şiddetli bir ağrı girdi. “Beni §hareket ettirmeyin, çok acıyor” diye inledi.

Röntgende, sol tarafta kalça eklemine yakın yerinden kırılmış olan uyluk kemiği görülüyor. Bu, düşen yaşlı insanlarda en sık görülen yaralanmalardan biridir.


Uyluk kemiği kırılmıştı

Yazının Devamı

Kardiyolojide yeni gelişmeler

7 Nisan 2014

Geçen hafta Amerikan Kardiyoloji Koleji’nin Washington’da yapılan yıllık bilimsel toplantısında binlerce bildiri sunuldu. Bazıları yeni buluşların ilk sonuçlarını, bazıları da daha önce bilinen konular hakkında yeni görüş ve gelişmeleri içeriyordu. Bu hafta köşemi kimisi başarılı, kimisi başarısız olan bu araştırmaların en çok ilgi çeken 10 tanesine ayırdım...

Kalp krizini küçültebiliriz: Kalp krizi hücre ölümü demektir. Bunu önlemek için doktorlar bir an önce tıkanan damarı açmaya çalışırlar. Yine de çoğu hastada kalp kasının bir kısmı ölür. Bir karşılaştırmalı araştırmada İspanyol doktorlar, kalbi kamçılayan sinirlerin etkisini azaltmak için ‘beta bloker’ denilen bir ilacı sınadılar. Hastalar acile gelir gelmez yarısına damardan beta blokerin, yarısına boş ilaç (plasebo) verildi. Bir hafta sonra bakıldığında ‘beta bloker’in kalp krizi nedeniyle ölen doku miktarını azalttığı saptandı.

Kolşisin: Güz çiğdeminin usaresinden elde edilen kolşisin ilacı birçok derdin devası. ‘Perikardit’ denilen kalp kesesi iltihaplanmasında da kullanılıyor. Bu hastalığın sık sık nüks eden bir çeşidi vardır ki hastayı da doktoru da canından bezdirir. İtalya’da 120 kişi üstünde yapılan

Yazının Devamı

Seçimler toplumun sağlığını etkiliyor!

31 Mart 2014

Dün yapılan yerel seçim sonucunda binlerce kişi Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki belediyelere başkan ya da belediye meclis üyesi seçildi. Binlerce kişi de seçilemediği için işinden oldu. Bir insan için en büyük stres kaynaklarından biri işinden ayrılmak zorunda kalmaktır. Yapılan araştırmalar, işini kaybeden kişinin sağlığının bozulma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

İşsizlik kalbin düşmanı

2012 yılında ‘Archive of Internal Medicine’ dergisinde yayınlanan bir araştırmada bilim insanları işsizliğin kalp üzerine etkisini inceledi. Bu amaçla 13 bin kişinin iş durumlarını ve sağlıklarını kayıt altına aldılar. Sekiz yıllık takip süresi içinde çalışma grubunda 1000 kişiden fazla insanın kalp krizi geçirdiği saptandı.
Bu insanlarda kalp krizine yol açan nedenleri bulmak için ayrıntılı incelemeler yapıldı. Diyabet, yüksek tansiyon, kolesterol anormallikleri ve sigara gibi bilinen etkenlerin yanı sıra, işsiz kalmanın da önemli rol oynadığını görüldü. İşsizliğin kalp krizi riskini üçte bir oranında artırdığı ortaya çıktı.

Stres olabilir
- Huzursuzluk
- Kas spazmları

Yazının Devamı

Yaz saati sağlığa zarar veriyor mu?

24 Mart 2014

Gelecek hafta, 31 Mart pazartesi sabahı ülkemizde saatler 1 saat ileri alınarak yaz saati uygulamasına geçilecek. Bir çok açıdan tartışılan bu uygulamanın tarihi eskidir. Saat değiştirmeyi ilk önerenin Benjamin Franklin olduğunu ileri sürenler var. Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucularından olan ve resmini yüz dolarlık banknotlardan tanıdığımız Franklin, 18. yüzyılın son çeyreğinde gün ışığından daha uzun süre yararlanabilmek için toplumsal değişiklikler yapılmasını düşünmüş. Ama bunu saatleri ileri alarak yapmayı önerdiğini belgeleyen bir kaynak yok.

‘Amaç ekonomik’
Yaz saati kavramının ortaya atılması için aradan 100 yıldan fazla geçmesi gerekti. İlk yaygın uygulama 1. Dünya Savaşı sırasında, ana enerji kaynağı olan kömürü azami tasarrufla kullanmak isteyen ülkelerce başlatıldı. Savaştan sonra çoğu ülkede terk edildi. 2’nci Dünya Savaşı’nda yeniden ortaya çıktı. Hatta İngiltere’de bir süre saatler bir değil iki saat ileriye alındı. Savaş bitince, 1918’den sonra olduğu gibi çoğu yerde yaz saati uygulaması bırakıldı. 1970’lerde enerji krizleriyle baş etmek için alınan önlemlerle beraber yeniden yaygınlaştı.
Yaz saati uygulamasının Türkiye’deki hikâyesi de

Yazının Devamı

Antibiyotiğin yan etkilerine dikkat

17 Mart 2014

Hayat kurtaran antibiyotiklerin her ilaç gibi yan etkileri vardır. Ender de olsa öldürücü olabilirler. Yerinde kullanıldığında riskleri yararlarına göre çok düşüktür. Gereksiz kullanıldıklarında ise risk kabul edilemeyecek kadar yüksektir...

Oya Hanım gönderdiği elektronik postada, antibiyotiklerin mikroplara direnç oluşturmalarının yanı sıra alerji yaparak tehlikeli olabileceklerini de hatırlatıyor. Öksürük için verilen antibiyotiğin başına neler açtığını anlatıyor:
“62 yaşındayım, diyabet dışında bir sağlık sorunum yok. İki ay kadar önce 1 haftadır devam etmekte olan burun tıkanıklığı ve öksürük nedeniyle doktora gittim. Muayene ve akciğer röntgeni çekildikten sonra ciddi bir şey olmadığı ama sinüzit ve bronşit olduğum söylendi. Her ihtimale karşı antibiyotik almam tavsiye edildi. Doktor ‘sipro’ diye bir ilaç yazıyorum kutu bitene kadar günde bir tane alacaksın dedi.
Reçeteye yazıldığı gibi ilacı kullanmaya başladım. Ertesi gün yataktan kalktığımda her tarafımın ağrıdığını fark ettim. Bir gün sonra ağrılarım daha da arttı, yürümem bile güçleşti. Kulaklarım çınlıyor, başım dönüyor, midem bulanıyordu. ‘Her halde bu antibiyotik işe yaramıyor, hastalığım ilerledi’ diye

Yazının Devamı

Süper mikroplara ilaç dayanmıyor!

10 Mart 2014

Milattan sonra altıncı yüzyılda İstanbul’u kasıp kavuran veba, Bizans halkına hiçbir savaşın vermediği kadar zarar vermiştir. Tarih kitapları on dördüncü yüzyılda Orta Asya’da başlayıp batıya doğru yayılan ve ‘kara ölüm’ diye anılan büyük veba salgınının Avrupa nüfusunun üçte birini öldürdüğünü yazıyor.

Büyük kayıplar
Osmanlı İmparatorluğu, Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sırasında birçok cephede ölüm kalım mücadelesi verirken, düşman askerlerinin yanı sıra bulaşıcı hastalıklarla da savaşmak zorunda kalmıştı. Tifüsten ölen asker sayısı kurşun yiyip hayatını kaybedenlerden az değildi. Mikroplar sadece cephede değil sivil halk arasında da büyük kayıplara yol açtı. Tarih boyunca bulaşıcı hastalıklar karşısında aciz kalan insanoğlu, antibiyotiklerin keşfiyle yepyeni bir çağa girdi.

PENİSİLİNİN KEŞFİ

Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa’da görev yapan Dr. Alexander Fleming, yaralanan binlerce askerin enfeksiyon nedeniyle öldüğüne tanık olmuştu. Başlangıçta, hiçbir hayati tehdit oluşturmayan, basit bir yaranın mikrop kapmasının önüne geçilemez biçimde ilerleyen bir hummaya dönüştüğünü fark eden Dr. Fleming, bunun çoğu zaman ölüme yol açtığını gördüğü için savaştan

Yazının Devamı

Enfeksiyon kalp krizini tetikler

3 Mart 2014

Mikroplar zatürre gibi bulaşıcı hastalıklara yol açar. Ciddi bir enfeksiyon sadece tuttuğu organı değil, dolaylı olarak tüm vücudu etkileyebilir. Mikroplardan salgılanan toksinler ve vücutta oluşan yangı fırtınası kalp krizi ve inmeye bile neden olabilir...

Batur Bey’in titremeyle gelen ateş, halsizlik ve öksürük şikâyetlerini gören doktor, çektirdiği akciğer filmine baktıktan sonra hastaneye yatması gerektiğini söyledi. Teşhis zatürreydi. Antibiyotik tedavisine başlanmasından bir gün sonra ateş yükselmeleri azaldı, kendini daha iyi hissetmeye başladı.
Kalbi besleyen damarlar
Hastaneye yatışının üçüncü gününde, eve gitmeye hazırlanırken ani başlayan göğüs ağrısı ve nefes darlığından rahatsızlanmaya başladı. Şikâyetleri giderek artınca ‘EKG’ çekildi, kalp krizi geçirmekte olduğunu anlaşıldı. Yapılan anjiyoda kalbi besleyen damarlardan birinin tıkandığı görüldü. Acil müdahaleyle damardaki tıkanıklık açılıp bir stent yerleştirildi. Doktoru kalp krizini tetikleyenin zatürre olduğunu söyledi.
Mikroplu hastalıklarla kalp ilişkisi eskiden beri sözü edilen ama tam olarak aydınlanmamış bir konudur. ‘Circulation’ adlı tıp dergisinde Danimarkalı bilim insanlarının yayımladıkları

Yazının Devamı

Damar sertliği taş devrinde de varmış

24 Şubat 2014

Kitapçıların sağlıkla ilgili bölümlerinde rafların büyük bir kısmını diyet kitapları doldurur. Nasıl zayıflayacağımızı, ya da ne yiyip de 100 yaşı devirebileceğimizi anlatan bu eserlerden bir kısmı 10 bin yıl önceki atalarımız gibi yiyip, içmemizi öğütlüyor. Bu tavsiyenin dayandırıldığı varsayım, taş devrindeki insanların kalp krizi ve inme gibi dertlerden uzak sağlıklı bir yaşam sürmüş olması. İnsanoğlu, henüz tarım yapmayı bilmediği dönemlerde, ancak doğada yakalayabildiği hayvanı ve toplayabildiği meyve ve bitkiyi yediği ve bunun için de gün boyu yürüdüğü ya da koştuğu için sağlıklı yaşadı deniyor.

1- Tarımla beslenme rejimleri değişti

Bu söylemde haklılık payı var. İnsanoğlu bundan 10 bin yıl önce tarım yapmaya ve hayvanları evcilleştirmeye başladı. Bu değişiklik yeni bir beslenme rejimini de beraberinde getirdi. Yerleşik düzen kuran insanlar daha çok tahıl, daha az işlenmemiş bitki; daha çok besi hayvanı, daha az av hayvanı yemeye başladı.
Paleolitik çağdan kalan insan kemikleri ve dişleri üzerinde yapılan araştırmalar, tarım yapmaya ve daha çok tahılla beslenmeye başlayan topluluklarda insan ömrünün kısaldığını, çocuk ölümlerinin arttığını, çeşitli mineral ve

Yazının Devamı