Günümüzde doktorların uykularını kaçıran endişe nedir diye sorarsanız, alacağınız cevap antibiyotiklere dirençli azgın mikroplardır. Bunlarla başa çıkmak için basit ve ucuz bir silahımız var: Ellerimizi yıkamak.
Halit Bey göğüs ağrısıyla hastaneye kaldırıldıktan sonra yapılan anjiyografide damarlarında ağır darlıklar olduğu saptandı. Ertesi gün yapılan baypas ameliyatıyla kalp kasının her yanına bol bol kan gitmesi sağlandı. Doktoru, “İyi ki bir an önce hastaneye baş vurdunuz. Bu sayede kalbinizde hasar olmadan gereken tedaviyi yapabildik. Sizi bir kaç gün sonra eve gönderebileceğiz” deyince çok sevinen Halit Bey ameliyat olalı daha üç gün olmasına rağmen kendisini iyi hissediyordu. Çeşitli nedenlerle odasına gelen doktor, hemşire ve diğer sağlık görevlileriyle görüşüyor, bilgi alıyordu.
Antibiyotiğe cevap vermedi
Ertesi gün gelen doktoruna geceyi iyi geçirmediğini söyledi. Halsizlik ve arar ara gelen titremeleri olmuştu. Gece iki kere ateşi epeyce yükselmişti. Doktoru kan alındıktan sonra antibiyotik verilmesi talimatını verdi. Tedaviye rağmen şikâyetleri azalacağına arttı. Yapılan testler antibiyotiğe kolay kolay cevap vermeyen ‘MRSA’ adlı bir mikrobun enfeksiyon yaptığını gösterdi. Durumu giderek bozuldu. Yeniden yoğun bakım ünitesine gönderildi, damardan verilecek özel antibiyotiklere ihtiyacı vardı.
Hastane enfeksiyonu
Halit Bey’de ortaya çıkan enfeksiyon ve benzerleri her gün dünyanın dört bir yanında binlerce hastanın başına geliyor. Hastane enfeksiyonu denilen bu hastalıkları yapan mikroplar, hastane dışındaki yeğenlerine göre çok daha azgın ve tehlikeli. Her gün çeşit çeşit antibiyotikle karşılaştıkları için özel zırhlar geliştiren bu mikroplar birçok ilaca direnç gösterip üremeye devam ederler. ‘MRSA’ bunların en tehlikelilerinden biridir. Çok güçlü antibiyotiklere bile dirençlidir. Hastanede yaşayan mikroplar hastalık yapmadıkları zamanlarda yerlerde, duvarlarda ve mobilyalarda kısacası tüm yüzeylerde yaşamlarını sürdürürler.
Önleyici tedbirler şart
Her yıl onbinlerce hastanın ölümüne, milyarlarca lira masrafa neden olan hastane enfeksiyonlarıyla mücadele etmenin yolu bol bol antibiyotik kullanmaktan değil önleyici tedbirler almaktan geçer. Bir hastada var olan mikropların başka bir hastaya taşınmasının önüne geçmek gerekir. En sık taşıyıcı, ellerimiz olduğu için işe oradan başlamak gerekir.
Ellerimizde milyarlarca mikrobun büyük çoğunluğu zararsızdır. Buna karşılık, doktorun biraz önce tuttuğu kapı tokmağından, ya da sıktığı elden ya da daha önce muayene ettiği hastadan eline geçen mikrop çok tehlikeli olabilir. Eğer sonraki hastayı elini yıkamadan muayene ederse mikrobu bulaştırıp enfeksiyonun yayılmasını sağlamış olur. Hastaya hiç kimse önce elini yıkamadan dokunmazsa hastane enfeksiyonlarının bir çoğu önlenebilir. Tıp tarihi el yıkamanın önemini gösteren örneklerle doludur.
Beyefendiler el yıkamaz!
Avrupa’da 17’nci yüzyıldan itibaren bazı hamile kadınların doğum yapmak için geldikleri doğumhaneler vardı. Buralarda doğum yapan her beş, on kadından biri enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybederdi. Halbuki evlerinde doğurma imkânı olan kadınlarda bu komplikasyon çok daha ender görülürdü.
19’uncu yüzyılın başından itibaren bu durumun doğumhanedeki hijyenin kötü olmasına özellikle doğum yaptıran ebe ve doktorların el yıkamamalarına bağlayan uzmanlar büyük bir tepkiyle karşılaştı. Viyana’da çalışan bir hekim görüşlerinde ısrar edince hem işinden atıldı hem de ülkeden kaçıp gitmek zorunda kaldı.
19’uncu yüzyıla kadar tıp camiasında doğumlardan ve ameliyatlardan önce el yıkanmalı tavsiyesine karşı büyük bir direnç vardı. 1850’de ABD’de önde gelen bir doğum uzmanın, “Doktorlar beyefendilerdir, elleri her zaman temizdir, el yıkamalarına gerek yoktur” demesi ünlüdür.
- 1847’de Viyana’da birçok kadının lohusalık humması nedeniyle öldüğü bir doğum hastanesinde çalışan Macar asıllı doktor Ignaz Semmelweiss ölümlerin nedenini araştırdı. Doktorların ellerini yıkamadıkları için enfeksiyonun yayıldığını saptayan Semmelweiss’e meslektaşları teşekkür edeceklerine büyük tepki gösterdiler. Viyana’daki işinden olan Dr. Semmelweissperişan oldu, 47 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi kimsesiz biri gibi kaldırıldı. İade-i itibar için yüz yıl geçmesi gerekti. Avusturya’da resmi pullara kondu, Macaristan’da doğduğu ev müze yapıldı. Doktorların sık sık el yıkaması için kampanyaların yapıldığı 21. yüzyılda Dr. Semmelweiss şükranla anılıyor.
El yıkamak işe yarıyor mu
El yıkamanın hastanelerde enfeksiyonların yayılmasını azalttığı, dirençli mikroplarla mücadele etmek zorunda kalan hasta sayısını düşürdüğü ve ölümleri önlediği yönünde sağlam kanıtları var. Dokuz karşılaştırmayı inceleyen uzmanlar ister çok ağır hastaların bulunduğu yoğun bakım ünitelerinde olsun, ister hastanenin genel hasta odalarında, düzenli el yıkamanın hastane enfeksiyonlarını önlemede çok etkili olduğu sonucuna vardı.
Enfeksiyon kontrolünde istenilen sonuca ulaşılabilmesi için sağlık çalışanları hastanın odasına girerken ve çıkarken ellerini yıkamalıdır. Eldiven giyerek bir işlem yapmaları gerektiği zaman da bu işlemi tekrar etmelidir.