Birkaç haftadır burger krizim tuttu. Günde 4-5 burger denemesi yapıyorum. Mükemmel eti zaten keşfetmiştim, ama yine de arada sırada düzgün işe çomak sokmak biz şeflerin en sevdiği şeydir, insanları diri tutar. Ben de denemelerden önce her yerde burger yemeye başladım. Dolayısıyla size buradan İstanbul’da yenilecek en iyi burgercileri sıralamak istedim. Tabii bu sıralamaya kendi restoranımı sokmam objektif olmaz.
Burgercileri gezmeye başlamadan önce mükemmel burgeri nasıl yaptığımı anlatmak istiyorum, ama bir şartla; aramızda kalacak! Çünkü bu, benim önemli sırlarımdan biri.
Mükemmel burger nasıl yapılır?
Önce mahalle kasabına gidiyorsunuz ve 1 kilo dana döş istiyorsunuz. Aldığınız ete şöyle bir uzaktan bakın, eğer yağ oranı yüzde 20’nin altındaysa biraz kavram yağı ilave ettirip kıyma makinasının kalın aynasından iki kere çektirin. İkinci çekimde (Boşnakların kuru eti var ya ince dilimlenmiş) ondan 10 dilim kadar içine ilave ettirin, kıymayla birlikte karıştırtın.
Eve gelince kıymanın içine bir tutam tuz ve bolca karabiber atıp 3-4 dakika yoğurun. En az 150 gr. olacak şekilde büyük bir hamburger köftesi formu verin.
Birkaç saat dinlendirp az yağlı bir
Aktarlarda rahatça bulabileceğiniz bitkiler, cinsel hayatınıza renk katabilir. İşte bunlardan bazıları...
Fox TV’de sağlık ve yemek programı yapıyorum. Bu haftaki konumuz, cinsel gücü artıran yiyeceklerdi. Tahmi- nimden fazla ilgi gördüğü için burada da aynı konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Birazdan vereceğim tarifler ya da yiyecekler hem kadınlar hem de erkekler için aynı özelliği gösterir. Afrodizyak gıdaların cinselliği tetikleyen hormonlar üzerinde etkisi var. İşe, aşağıdaki sorulara cevap vererek başlayalım.
1-Egzersiz yapmak cinsel gücü artırır mı? Egzersiz yapmak, doğadaki en büyük afrodizyaktır diyebilirim çünkü hafif olarak yapılan egzersizlerden sonra bacaklardaki damarlar genişler ve kan dolaşımı hızlanır.
2-Alkol cinsel gücü azaltır mı? Sürekli alkol tüketimi, cinsel hayatımızın en büyük düşmanıdır. Alkol vücutta fazla yağlanmaya sebep olur bu da beraberinde birçok sorun getireceği gibi cinsel hayatı da kötü etkiler.
3-Stres cinselliği etkiler mi? Stresli bir günün ardından vücüttaki bazı hormonların daha çok çalışması yüzünden damarlarda büzüşme olur ve kan dolaşımı azalır. Buna bağlı olarak cinsel isteksizlik meydana gelir. Akşam
Bugünkü yazımda aşçılık, turizm ya da yeme-içme alanlarında bir bölüm seçecek arkadaşlar için kılavuz olmak istiyorum
İki haftadır sinirlerimizi bozan yemek yarışmalarını eleştirdik. Artık daha ciddi konular konuşmak gerekir. Bugünkü yazımı meslek seçmek üzere olan gençlere ayırmak istiyorum.
Sınavlar öncesinde bütün öğrencileri okul seçme stresi sardı. Dikkat edin, bugünler çok önemli! Seçeceğiniz mesleğin içinde bir ömür geçireceksiniz. Sevmediğiniz bir bölümü seçmek sizin için ızdırap olabilir. Öncelikle hangi mesleği seçerseniz seçin severek yapacağınız olsun. İnsanın sevmediği işi yapmak zorunda olması kadar zor bir durum yoktur. Sevdiğiniz mesleği yapmak özgürlüktür. Hizmet sektöründe kendinize bir yer edinmek istiyorsanız bilmeniz gereken bazı şeyler şunlar:
1-Bizim mesleğimiz gerçekten çok zor, hayatı tersten yaşarız. Herkes hafta sonları tatil yapar, bizimse en yoğun olduğumuz günlerdir. Herkes saat 18.00’de paydos ederken bizim işimiz daha yeni başlar ve gece olunca da ertesi güne hazırlık yaparız.
2-Biz asosyal yaratıklarız ama mesleğimiz içinde çok sosyaliz. Herkes arkadaşlarıyla akşam buluşup bir yerlere giderken siz buralara meslektaşlarınızı
Aslında ne seyretmeye ne de eleştirmeye değer ama konu benim mesleğimle alakalı olunca birkaç satır yazmak istedim
Birkaç hafta önce ‘Yemekteyiz’ programında yarışan, kendini bilmez meslektaşlarımın yaptıkları densizliklerden dolayı ‘adam olma kuralları’nı hatırlatmıştım. Bu hafta da bununla çok bağlantılı olarak Show TV'nin ‘Master Chef’ini yazıyorum...
1- Program formatı, yurt dışından satın alınmış ve birebir uygulanmış. Teknik olarak çekim kalitesi mükemmel! Görüntü yönetmeni, ışık ekibi, kamera ve montaj masasındaki arkadaşlar kusursuz iş çıkarmış! Sanki reklam çekimi gibi, hepsini tebrik ediyorum.
2- Aynı şeyi programı kurgulayan ekip için söyleyemeyeceğim. Bazı televizyoncular hâlâ Türk izleyicisini kavrayabilmiş değil. Türk izleyicisi aptal değildir, neyin gerçek neyin sahte olduğunu hemen anlar. Doğallıktan uzak her televizyon projesi ölmeye mahkumdur, aynı ‘Master Chef’ gibi.
3- Seçilen yarışmacıların geneli zayıf tipler. Zaten başka türlü olmazdı, aklı başında insanlar bu saçmalığa katlanamaz.
4- Jüri üyelerine gelince... En başarılısı Erol Kaynar, normal hayatında olduğu gibi beyefendi, karizmatik ve kaliteli durmayı başarabiliyor. Böyle bir
Son günlerde konu et olunca herkes biraz hassas. Kimse ithal et yemek istemiyor, doğal olarak kasaplar da satmak istemiyor. Kimse satmıyor, kimse yemiyor, peki ne oluyor ülkeye giren tonlarca ithal ete?
Bugünkü konum, döner. Son bir aydır takıntım oldu, en iyi döneri yapmak istiyorum. Tabii en iyisini yapabilmek için en iyi rakiplerini bilmen gerek. Ben de İstanbul’un her yerinde döner yemeye başladım. İthal et geldi geleli ağızımızın tadı kalmadı, her yerde döner saman gibi. Bir lokantanın ithal ya da yerli et kullanıp kullanmadığını en iyi tadından anlarsınız. Bizim yerli etimizin kendine has bir aroması ve lezzeti var. İthal et, görüntü itibarıyla güzel olabilir ama tadı yavandır. İşte beğendiğim dönerciler:
Dönerci Ali Usta
Maltepe’nin ara sokaklarında yıllardır gittiğim bir dönercidir. Tam bir başarı öyküsü;sıfırdan gelip mahalle arasında bu kadar meşhur olmak oldukça zor, belki de imkansız. Ama ne var ki döneri için artık aynı şeyi söylemem mümkün değil. Çünkü son birkaç seferdir çok memnun kalamıyorum, sanki eskisi gibi değil tadı. Ayrıca kullandığı lavaşlar bu kadar kalın olmamalı. Peki Ali Usta kötü mü? Hayır değil. Olması gereken ortalama döneri var. Ama
Bu hafta ünlü fiyaskolara devam ediyoruz. Lokantaları eleştirirken kendi kendime sordum, “Bu kadar kötü yemek yaparak nasıl aşçı olunuyor?” diye. Hatta daha vahimi, bu kadar kötü yemek servis eden bir lokanta nasıl oluyor da iş yapıyor ve her semte şubesini açıyor?Hızlıca konuya gireyim; bu hafta eşimle öğle yemeği yemek için Kanyon Alışveriş Merkezi’ne gidip her semtte şubesi olan restorana girdik ve makarnayla etli yemek söyledik. Her zamanki gibi içerisi kalabalık. 10 dakika geçmiyor ve yemeklerimiz geliyor, normalde servisi hızlı aldığınızda sevinirsiniz değil mi? Nerede? Makarna önceden haşlanmış ve sipariş geldiğinde tavanın içine birkaç tane ince kesilmiş biber atıp biraz ısıtıp içine eklemiş aşçımız. Hadi sosu yapmaya üşenmiş, en azından kremayı biraz ısıtsaydı da makarna soğuk gelmeseydi. Şimdi bu ustaya ne dersiniz? Ustayım diye tavayı almış eline... Hadi işine saygın yok, hadi yemeği yiyene saygın yok, hadi patronuna da saygın yok! Be kardeşim kendine de mi saygın yok?
Sorun makarnayla bitmiyor
Ne iş yaparsan yap yaptığın işi hak edeceksin. Sadece makarnada değil sorun, hayatımda yediğim en sert eti yedim, daha doğrusu yiyemedim! Üzerine neredeyse ayakta uyuyacak
Bizden sonra yayınlanan ‘Yemekteyiz-Şefler yarışmaları keşke olmasaydı. Çünkü bizim büyük fedakarlıklarla ortaya çıkardığımız mesleki saygınlığı 3-5 arkadaşım yerin dibine soktu
Gazete köşelerinde yemek tarifi yazan ya da mekanları eleştiren gurmeler var. O yüzden ben de son birkaç yazımda yemek üzerine teknik bilgiler vermeye çalışıyorum. Peki, bugüne kadar neler yazdık?
“Sevgilinizi nasıl etkilersiniz?”, “İyi yemek nasıl yaparsınız? “İyi şef nasıl olursunuz?”sorularına cevaplar bulmaya çalıştık. Ama bunların hepsini yapabilmek için “Nasıl adam olunur?”u yazmamıştım. Sıra bunda.
Hep daha iyisi için
Yıllardır bu mesleğin daha saygın bir yerde olabilmesi için gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çaba gösterdim. Son olarak ocak ayında Show TV’nin meşhur yarışması ‘Yemekteyiz’de dört şef arkadaşımla yarıştık. Şeflere yakışır bir yarışma olması için kurallarımızı çizdik, kazanacağımız parayı bir hayır kuruluşuna bağışlamaya karar verdik. Sonuçta bütün Türkiye ekranlara kilitlendi, reytinglerin altını üstüne getirdik ama daha önemlisi biz çok eğlendik!
Daha sonra yapılan ‘Yemekteyiz-Şefler yarışmaları keşke olmasaydı. Çünkü bizim büyük fedakarlıklarla ortaya çıkardığımız
Yemek işi zordur, hayatınızı vermeniz gerekir. Uzaktan kumandayla olmaz. Ya geçin tezgahınızın başına ya da bu işi yapmayın
Madem geçen hafta restoran raconu kestim, “Şöyle bir dolaşayım ülkemin lezzetlerini” dedim kendi kendime. Atladık arabaya memleketin ünlü lezzetlerini tatmak için yola çıktık. Önce Tekirdağ’a gittik, bir gurmenin anlata anlata bitiremediği, bölgenin en meşhur ve büyük köftecisine uğradık. Çok da acıkmıştım ve bütün köftelerinden azar azar sipariş ettim. Ayrıntıya girmeyeceğim, sonuç: Kabus!
Aç oturduk, aç kalktık. Her zaman anlata anlata bitiremediğimiz Tekirdağ köftesini Tekirdağ’da yiyemeyeceksek nerede yiyeceğiz?
Boşuna uğraşıyoruz
Bir de şunu aklım almıyor; acaba bir şeyi bu kadar kötü yapıp nasıl bu kadar ünlü ve büyük olunabiliyor? Aynı şeyi Kayseri’de mantı konusunda da yaşadım. Sorduk, “Kayseri’nin en meşhur mantıcısı neresi?” diye ve bir galerinin üzerini tarif ettiler. Çok büyük ve ünlü bir yer, yine çok acıkmışız. Burası daha da vahim çünkü mantının yarısını yememe rağmen İstanbul’a gelene kadar kabuslar gördüm.
İnsan hayatı bu kadar basit değil, bir iş yapıyorsanız doğru yapın! Biz de mücadele ediyoruz dünyada Türk mutfağını tanıtalım diye