Özgür Şef

Özgür Şef

ozgur@ozgursef.com

Tüm Yazıları

Bu hafta ünlü fiyaskolara devam ediyoruz. Lokantaları eleştirirken kendi kendime sordum, “Bu kadar kötü yemek yaparak nasıl aşçı olunuyor?” diye. Hatta daha vahimi, bu kadar kötü yemek servis eden bir lokanta nasıl oluyor da iş yapıyor ve her semte şubesini açıyor?

Hızlıca konuya gireyim; bu hafta eşimle öğle yemeği yemek için Kanyon Alışveriş Merkezi’ne gidip her semtte şubesi olan restorana girdik ve makarnayla etli yemek söyledik. Her zamanki gibi içerisi kalabalık. 10 dakika geçmiyor ve yemeklerimiz geliyor, normalde servisi hızlı aldığınızda sevinirsiniz değil mi? Nerede? Makarna önceden haşlanmış ve sipariş geldiğinde tavanın içine birkaç tane ince kesilmiş biber atıp biraz ısıtıp içine eklemiş aşçımız. Hadi sosu yapmaya üşenmiş, en azından kremayı biraz ısıtsaydı da makarna soğuk gelmeseydi. Şimdi bu ustaya ne dersiniz? Ustayım diye tavayı almış eline... Hadi işine saygın yok, hadi yemeği yiyene saygın yok, hadi patronuna da saygın yok! Be kardeşim kendine de mi saygın yok?

Haberin Devamı

Sorun makarnayla bitmiyor
Ne iş yaparsan yap yaptığın işi hak edeceksin. Sadece makarnada değil sorun, hayatımda yediğim en sert eti yedim, daha doğrusu yiyemedim! Üzerine neredeyse ayakta uyuyacak bir garsondan dayak yer gibi servis aldım ve bir avuç para verdim. Ne kadar çalışana kızsan da sorumluluk işyeri sahibinindir. Ama asıl merak ettiğim bir konu var, sizlere sormak istiyorum: Acaba bu kadar kötü idare edilen ve saçma sapan yemeklerin olduğu bir işletmeye neden gitmeye devam ediyorsunuz? Aslında cevap basit, ünlü bir buluşma noktası olduğu için... Ama verdiğiniz paranın karşılığını alamıyorsanız ve hâlâ o mekana gitmeye devam ediyorsanız karşılacağınız her şeye hazır olmalısınız. Kötü yemek, kötü servis, çok para....

Bunlar o kadar zor mu?
* Makarnayı önceden değil sipariş gelince haşlasaydı yemek hamur olmayacak, diri kalarak sosu daha iyi tutacaktı. Eğer sos da güzel olsaydı keyifli bir yemek yiyecektik.
* Krema soslu makarna yapıyorsan; tavada birazcık sarımsaklı yağla biberlerini kavursan, sonra kremayı döküp hafif kıvam alana kadar kısık ateşte pişirsen de sonra makarnayı içine atsan olmaz mıydı? Haa pardon, o zaman yemekler 20 dakikada gelirdi ve bir masayı 10 dakika daha fazla işgal ederdik değil mi?
* Kullandığın parmesan peyniri bu kadar ucuz ve kalitesiz olmasa, yaptığın yemeğe azıcık ruhundan katsan bir meslektaşın olarak tebrik etmeye mutfağa gelirdim. Şu durumda teflonu çıkmış tavalarda yaptığın soğuk makarna için belki bu eleştirilerim bir parça düşünmeni sağlar.
* Ayrıca verdiğin kola, kapalı kutu ya da şişeden değil de premix olunca, içecekten umut beklerken boğazımdan inen sadece bir gaz yığını oldu!
* Anlıyorum ucuz olsun diye ithal et kullanıyorsun tamam ama kullandığın eti en azından marine etseydin ve ithal de olsa yumuşak bir bölüm kullansaydın en azından.
* Eti yumuşatmak istiyorsan soğan suyu, süt, zeytinyağı ya da kendi yaptığın et suyu gibi marrine çeşitlerini kullanabilirsin.
*Mönüyü bu kadar uzun tutacağına daha az çeşitle daha kaliteli yemekler çıkartabilirdin.

Haberin Devamı

Her hafta beni rahatsız eden olayı ve kişileri isim vermeden yazıyorum. Her şeye rağmen herkesin ikinci bir şansı hak ettiğini düşünüyorum.