Öcalan neden bu kadar rasyonel?

10 Aralık 2013

Her ne kadar Hükümet kamuoyuna doğrudan açıklamış olmasa da, PKK sorununu dönüştürerek çözmeyi amaçladığı açık. “Barış sürecine” devamlı vurgu yapılıyor olması ise günün sonunda varılacak “politik hedefi” şimdilik tartışma dışında tutuyor. Oysa en az süreç kadar varılacak nokta da önemli. Ancak bu aşamada “muhayyel politik resmin” sınırları, içeriği ve derinliği muğlak görünüyor. Fakat genel hatları ile bunun bir “güç paylaşımı” olacağı da artık bir sır değil.

“Güç paylaşımı” teklifi işi bitirir mi?
Etnik bir sorunda güç paylaşımının sınırları, içeriği, derinliği ve genişliği; elbette sorunun geldiği aşamaya, zamana, mekâna ve ülkenin politik kültürüne bağlı olarak değişebilmektedir. Ancak sadece böyle bir teklifte bulunmanın tek başına çatışmaları siyasi zemine taşımaya yetmeyeceği de biliniyor. Eğer sorunun üstesinden bu öneri ile gelmeyi hedefliyorsanız, masada gidişatı etkileyecek ve bitirecek boyutta ve içerikte bir teklifinizin olması gerekir.
Günümüzde bu türden bir sorunla karşılaşan ülkelerin yapabilecek teklifler listesi oldukça uzun. Üstelik bu uzun listenin içerik ve sınırları da kesin değil. Güçlendirilmiş yerel yönetimlerden otonomiye, federasyondan

Yazının Devamı

Bayık ne demek istiyor?

6 Aralık 2013

Türkiye, bir yandan dershaneler üzerinden tartışmalar yürütürken, bir yandan da yerel seçimlere hazırlanıyor. PKK gibi müzmin bir sorununu ise geri plana atmış gibi görünüyor.
PKK liderlerinden Cemil Bayık, birkaç gün önce uzunca bir röportaj verdi. Röportajda, hükümetin bahara kadar bazı konularda adım atmaması halinde “ciddi” bedel ödeteceklerinin sinyalini gönderdi. PKK gibi örgütlerin zihinlerinin çalışma biçimi demokratik yöntemlerle siyaset yapanlardan farklıdır. Onlar, hükümetler tarafından ciddiye alınmadıkları hissine kapıldıklarında ellerindeki en stratejik araç olan “şiddeti” kullanmaktan çekinmezler.

Görüşme müzakereye dönüşmeli
Bayık, Öcalan ile yürütülen “görüşmelerin” müzakereye dönüştürülmesini talep etmektedir. Görüşme ile müzakere arasındaki temel fark, tarafların “statüsü” ile masada tartışılan bir “siyasi projenin” olmasıdır. Başka bir ifade ile müzakere eşitler arası bir ilişkidir. Taraflar, siyasi bir projenin içerik ve sınırlarını belirlemek için masaya otururlar.
Yine Bayık, Öcalan’ın statüsünün yasal bir çerçeveye kavuşturulmasını talep etmektedir. Bu statü ise yasal bir düzenleme ile mümkündür. Kritik nokta ise toplumun çoğunluğunun

Yazının Devamı

Ekonomik istihbarat ve G-20

3 Aralık 2013

Rusya’ya sığınan eski CIA çalışanı Edward Snowden ilginç belgeler açıklamaya devam ediyor. Bu kez sızıntı Kanada’nın Toronto şehrinde 26-27 Haziran 2010’da yapılan G-20 zirvesindeki istihbarat faaliyetleri ile ilgili idi. Belgelerden, çok sayıda lider bir araya gelmişken Amerikan istihbaratının bu fırsatı kaçırmadığını öğreniyoruz.

“Beş göz”den ortak operasyon
Dinleme faaliyeti elbette Kanada hükümetinin izni ve işbirliği ile gerçekleştirildi. İznin verilmiş olması hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü istihbarat dünyasında; ABD, Kanada, İngiltere, Avustralya ve Yeni Zelanda zaten “beş göz” olarak bilinir.
Bu beşli, küresel dinleme sistemi ECHELON’un ortağı ve hiçbir sınırlama olmaksızın veri, istihbarat paylaşan ortaklar. Bu işbirliği ve kapasite diğer ülkeleri tedirgin ediyor. Fransa, kendi küresel dinleme sistemini kurarak bu işbirliğine cevap vermenin yollarını arıyor.
ABD, 11 Eylül saldırısından sonra istihbarat kapasitesini ve anlayışını kökten değiştirdi. Yeni izleme, dinleme sistemleri ECHELON’u fersah fersah geride bıraktı. Uydu ve fiber optik kablolar üzerinden gerçekleşen telefon görüşmeleri, internet iletişimi, para hareketleri, uçak yolcu listesi,

Yazının Devamı

Boru hattı ve ötesi

29 Kasım 2013

Ne zaman, heyecan verici ve çok kârlı olduğu söylenen yeni bir boru hattı hikâyesi duysam ürkerim. Özellikle de sistem kurulup, işletmeye alınıncaya ve taşlar yerine oturuncaya kadar. Çünkü boru hattı, bir anlamda var olan siyasi dengelerin değişmesi, çok sayıda hırslı ve kazanmaya odaklanmış devletler, devlet dışı aktörler ve şirketlerin harekete geçmesi demektir. Paranın ve gücün kokusunu alan tüm aktörler, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla açık, gizli bütün yeteneklerini sergilemekten kaçınmazlar. Ancak risk almadan, bedel ödemeden de yeni projeleri gerçekleştirmek mümkün değil. Bugün Başbakan Erdoğan da bunu yapıyor.

Boru hattı sadece bir “boru hattı” değildir
Doğalgaz ve petrol boru hattı sistemi salt bir “taşıma yöntemi” değildir. Bundan çok daha fazlasıdır. Ekonomik, diplomatik, siyasi, psikolojik, hukuki ve güvenlik boyutları vardır. Nitekim böylesine farklı boyutlarının ve çok sayıda aktörün olduğunu bir kez daha gördük. Özellikle de Türkiye, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Boru Hattı Anlaşması’nın imzalanamamasında.
Boru hattı, ister petrol ister doğalgaz taşısın, uzun yıllar hizmet vereceği öngörülerek inşa edilir. Masraflıdır. Geçtiği yerlerde daimi

Yazının Devamı

Öcalan mı, Barzani mi?

26 Kasım 2013

Barzani’nin önceki hafta gerçekleştirdiği ziyaret birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Tartışılan konulardan en dikkat çekici olanı, PKK’nın bu ziyaretten fazla memnun olmaması idi. Nitekim birçok insan Öcalan ile Barzani arasındaki bu limoni ilişkiye ve memnuniyetsizliğe pek anlam veremedi. Oysa Kürt siyasi ve silahlı hareketlerinin tarihi ve liderlerin kişiliği memnuniyetsizliği anlamamızı kolaylaştırabilir.
Her ne kadar, Barzani ve Öcalan “Kürt” parantezinde buluşsalar, zaman zaman taktik ittifaklar kursalar da, daima aralarında açık gizli bir rekabet ve çatışma olmuştur.

İki liderin güçlü ve zayıf yönleri
Rekabetin ilk nedeni olarak “meşruiyet”ten söz edebiliriz. Barzani, uzun yıllar süren savaş ve ayaklanma sonunda ABD gibi küresel bir aktörün yardımı ile federal bir devletin bölgesel lideri konumuna yükselebilmiştir. Bu konum ona Irak’ta ve uluslararası alanda hukuki ve siyasi meşruiyet sağlamaktadır. Üstelik liderliğini, bölgesindeki seçim sonuçları ile de tescil etmiş durumdadır. Oysa Öcalan, sonuçta bir “hükümlü” statüsündedir.
İkinci neden, Öcalan ile Barzani’nin “din” ile olan mesafeleridir. Barzani, ailesinden miras Nakşibendi tarikatının

Yazının Devamı

Boru hattı ve Barzani

22 Kasım 2013

Barzani’nin Diyarbakır ziyareti Kürtlerin siyasi olarak bölünmüşlüğünü bir defa daha gözler önüne serdi. Aslında böyle olması hiç de sürpriz değil. Son tahlilde bütün gruplar “Kürt ulusu” için çaba sarf ediyor olsa da tarihleri, referans noktaları, sosyal tabanları, liderlerin karakterleri, ittifakları ve siyasal statüleri birbirinden farklı.

Biz birbirimizi biliriz
Barzani ve Öcalan, birbirlerinin niyetlerini, yöntemlerini, ilişkilerini ve geçmişlerini gayet iyi bilirler ve yakından da takip ederler. Her ne kadar Öcalan’ı 1979’da Suriye’ye taşıyan “Marksist” Talabani olsa da Barzani ile yolları Şam’da kesişti. Ortadoğu’nun mümbit siyasi ortamı Barzani’yle onu müttefik haline geldi. Bu işbirliğinin gerisinde “boru hattı” ve İran Suriye ittifakının mümtaz bir yeri vardı. İlginçtir tablo biraz da bugüne benziyordu.

‘Vekâleten savaş’ ve Barzani-Öcalan ikilisi
İran-Irak savaşı devam ederken, 1982’de Barzani ve Öcalan’ı buluşturan Suriye lideri Hafız Esad ile İran İslam Devrimi’nin siyasi otoriteleriydi. Amaç, bir Ortadoğu klasiği olan “vekâleten savaş” başlatmaktı. Irak ve Türkiye hedefteydi.

Yazının Devamı

Halkın kalbini ve beynini kazanmak

19 Kasım 2013

Devlet cephesinde PKK sorununu sürüncemeye döken ve onu daha karmakarışık hale getiren bir dizi neden vardı. Bunları mercek altına almak hafta sonu Başbakan Erdoğan’ın yaklaşımını anlamayı kolaylaştırabilir.
Geçmişte sivil ve askeri sorumlular işin kolayına kaçarak, yanlış kabullerle yola çıkarak hatalı tanımlamalar yaptılar. Sonuçta, hem kendi hareket alanlarını daralttılar, hem de her seviyedeki sivil ve askeri liderleri, kurumları zor durumda bıraktılar.
Ağır hastaya “soğuk algınlığı” tedavisi
PKK’nın ilk eylemlerinden kısa bir süre sonra, 1985 yılında, Genelkurmay Başkanlığı bir İç Güvenlik Muhtırası yayınladı. Bu dokümana göre PKK bir halk ayaklanması başlatmak üzere yola çıkmıştı. Bağımsız bir Kürt devleti kurmak için “uzun süreli halk savaşı” başlatacaktı. Öyle de oldu.
İzleyeceği strateji ise bir muamma değildi. Organize, uzatılmış, askeri-politik bir strateji. Askeri ve akademik dünyada konu hakkında külliyetli miktarda yayın vardı. Buna göre, askeri-politik eylemlerle devletin otoritesi zayıflatılacak, geriletilecek ve yok edilecekti. Aynı süreçte paralel bir iktidar kurarak devletin yerini alacaktı. Stratejinin ağırlık noktasında “halkı zorla ya da

Yazının Devamı

Barzani ile ilişkilerin vaat ettikleri

15 Kasım 2013

Barzani’nin Diyarbakır ziyareti medyada büyük bir tartışma başlattı. Tartışmalar Türkiye’yi merkeze alarak devam ediyor. Fikirleri peşinen ret ya da kabul etmeden evvel bazı hususları göz önünde bulundurmak faydalı olabilir.

Eskiden işler ne de kolaydı!
Uluslararası politik ortam ve aktörler hızla değişiyor. Değişimin ve belirsizliğin en fazla hissedildiği bölge Türkiye’nin de içinde olduğu Ortadoğu. Napolyon’un dediği gibi jeopolitik, ülkelerin kaderidir. Doğal olarak bu kaderden ne Türkiye, ne de Barzani kaçamaz. O halde yapılacak en iyi iş, siyasi, ekonomik güvenlik ortamı ve dinamiklerini anlayarak yeni ve hızlı çözümler üretmektir.
Bölgede siyaset yapmak, geçmişe göre daha zor ve daha karmaşık. Eski alışkanlıklar, karar alma süreçleri, araçlar ve değerlerle sorunlara cevap vermek mümkün değil.
ABD gibi küresel gücün yanı sıra, İran gibi bölgesel, Suriye gibi iç savaşın pençesinde sürünen devletlerle aynı anda ilişkiden söz ediyoruz. Devlet dışı aktörlerin durumu da farklı değil. Bir uçta devlet gibi davranan ama devlet olmayan siyasi yapılar, öteki uçta çok uluslu şirketler var. Arada ise etnik/dini referanslı siyasi hareketler, terör örgütleri, suç

Yazının Devamı