Her ne kadar Hükümet kamuoyuna doğrudan açıklamış olmasa da, PKK sorununu dönüştürerek çözmeyi amaçladığı açık. “Barış sürecine” devamlı vurgu yapılıyor olması ise günün sonunda varılacak “politik hedefi” şimdilik tartışma dışında tutuyor. Oysa en az süreç kadar varılacak nokta da önemli. Ancak bu aşamada “muhayyel politik resmin” sınırları, içeriği ve derinliği muğlak görünüyor. Fakat genel hatları ile bunun bir “güç paylaşımı” olacağı da artık bir sır değil.
“Güç paylaşımı” teklifi işi bitirir mi?
Etnik bir sorunda güç paylaşımının sınırları, içeriği, derinliği ve genişliği; elbette sorunun geldiği aşamaya, zamana, mekâna ve ülkenin politik kültürüne bağlı olarak değişebilmektedir. Ancak sadece böyle bir teklifte bulunmanın tek başına çatışmaları siyasi zemine taşımaya yetmeyeceği de biliniyor. Eğer sorunun üstesinden bu öneri ile gelmeyi hedefliyorsanız, masada gidişatı etkileyecek ve bitirecek boyutta ve içerikte bir teklifinizin olması gerekir.
Günümüzde bu türden bir sorunla karşılaşan ülkelerin yapabilecek teklifler listesi oldukça uzun. Üstelik bu uzun listenin içerik ve sınırları da kesin değil. Güçlendirilmiş yerel yönetimlerden otonomiye, federasyondan konfederasyona kadar uzanan geniş bir yelpazeden söz ediyoruz.
Temizlenen yolun varacağı nokta
Öcalan ile görüşmelerde söz konusu yelpazenin hangi noktasının referans alındığını, önerinin neler içerdiğini şimdilik bilmiyoruz.
Ancak hükümetin yukarıdaki listede yer alan önerilerden en az birine ulaşacak şekilde yol temizliği yaptığını da görebiliyoruz. Bu çerçevede bütüncül bir stratejisinin olduğu ise gözden kaçmıyor.
“Güç paylaşımı” önerisinin durup soluklanmak ve çatışmaları azaltmada işe yaradığına dair dünyada çeşitli örnekler bulmak mümkün. Nitekim Türkiye’de de bu yönlü bir iklim oluştuğu da söylenebilir. Ancak böyle bir önerinin hemen sonuç doğuracağı ya da meseleyi kısa sürede ve tümden ortadan kaldıracağını söylemek pek gerçekçi olmaz.
Hükümet bir yandan güç paylaşımı önerisinin sınırlarını ve içeriğini oluşturmaya çalışırken, bir yandan da projeyi hayata geçirmeyi kolaylaştıracak stratejilerini uyguluyor. Bu stratejiler dünyadaki benzer örneklerde olduğu gibi beş ana bileşenden oluşmaktadır. Güvenlik konuları, yasal/anayasal düzenlemeler, ekonomik/sosyal konular, dış politika ve kamu diplomasisi boyutları. Doğal olarak her bir konu diğeri ile yakın ilişki içindedir. Örneğin, gerek süreç yönetiminde, gerekse hedeflenen nihai noktanın hayata geçirilmesinde bir dizi anayasal/yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor.
Ego ve rasyonellik kıskacında Öcalan
Öcalan’ın verdiği mesajlardan tabloyu net okuyabildiğini ve şimdilik önerilere aklının yattığını anlıyoruz. Ancak Öcalan’ın bir ikilemle de karşı karşıya olduğu gerçek. Bir yanda güçlü egosu öte yanda ise gerçekler var.
Egosu bir an önce kendisini gösterecek fırsatları elde etmesi gerektiğini söylüyor. Gerçekler ise taleplerinin rasyonel olması gerektiğini söylüyor. Bu nedenle şimdilik talepleri, sürece odaklı, hükümetin parlamento çoğunluğuna dayalı olarak yapabilecekleri ile sınırlı. Ara sıra sürecin kontrol dışına çıkabileceğine dair mesajları ile de hükümete ve kamuoyuna “şiddet etkili bir yöntemdir” mesajları gönderiyor.