UÇAK MACERALARIM!

30 Mart 2011

Check-in işlemi için beş dakika dahi geç kalanları çoğu zaman uçağa almayan Türkiye’nin büyük havayolu şirketleri, “Yok hava trafiği, yok bilmem kaçıncı sıradayız, 45 dakikaya kalkacağız” diye yolcuları bekletmekten hiç çekinmiyorlar ya buna deli oluyorum. Belki benim klostrofobim var (ki gerçekten var) ve bu beklemeler beni manyak ediyor. Belki bir yere yetişiyorum ya da ekstra dakikalarımı uçakta geçirmek istemiyorum arkadaşım! Parasıyla eziyet çekiyor insanlar! Geçen gün ki eve dönüş yolculuğumda, önce bir saate yakın uçak içinde bekletildik, sonra İstanbul semalarında uzun süre daireler çizdik iniş sırası gelene kadar.

Bir uçak dolusu ‘gazman’!
Ama bu yolculuktaki esas bomba yemeklerle alakalı! 240 kişiyle dolu bir Airbus uçakta, hele ki dört saatlik bir yolculukta ‘zeytinyağlı barbunya’ servis etmek nasıl bir kafadır sorarım size! Uçak yemekleri zaten soğuyup tekrar ısıtıldığı için insanlarda gaz yapıyor söylemesi ayıp. Siz bir de aynı anda barbunya yiyen 240 kişiyi hayal edin! Motorları kapatsalar da uçmaya devam edebilirdik, o kadar söylüyorum! Zira yüzlerce yolcunun kendi motoru sessiz sedasız fazlasıyla çalıştı yol boyu! Aynı saatlerde annemin bulunduğu başka

Yazının Devamı

GÜNAYDIN GiTTiM BEN...

26 Mart 2011

İstanbul'un beni ne kadar yorduğunu uzaktayken fark ediyorum. Bir zamanlar "Asla vazgeçmem” dediklerimden nasıl da vazgeçmişim meğer
Birkaç günlüğüne kaçtım İstanbul’dan... Resmen nefes aldığımı hissediyorum, böyle bir huzur, mutluluk ve enerji olamaz! Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şeyi kafaya takmadan, iş güç stresi olmadan, etrafta kimseyi tanımadan aylak aylak dolaşmak nasıl da iyi geliyor.
İstanbul yeryüzündeki en sevdiğim şehir, asla vazgeçemem ama uzakta olunca fark ediyorum beni ne kadar yorduğunu... Durup da aldığım nefesin tadını çıkarmaya, şükretmeye bile vakit bulamayışımı düşünüyorum. Hayatıma dışarıdan bakınca, beni üzmeye ve yaralamaya çalışan insanlar daha da küçülüp anlamsızlaşıyor gözümde. Bir zamanlar "Asla vazgeçmem” dediklerimden nasıl da vazgeçmişim meğer, aklıma bile gelmiyor uzaktayken, sadece kendimle ilgilenmenin tadını çıkarıyorum. Kısa tatilim bitmek üzere ve tabii ki dönüp geleceğim yer İstanbul. Ama geri gelsem de bazılarına diyeceğim şudur: “Günaydın, gittim ben!”

BU AKŞAM NE YAPILIR?
90’ların sonlarında çıkardığı albümü ve ‘Day by Day’in cover’ı ‘Nerdesin’ şarkısıyla o dönem büyük beğeni kazanan Ayşen, daha sonra kendini geri plana çekmiş

Yazının Devamı

FATMAGÜL’ÜN ABiSi KENDiNE HAKSIZLIK EDiYOR!

23 Mart 2011

Annem ve kardeşim Kuki’yle tiryakisi olduğumuz 'Fatmagül’ün Suçu Ne?' dizisinde yarım akıllı Rahmi rolünde izlediğimiz Bülent Seyran, geçenlerde metroda kendisini gören iki kadının; “Böyle para kazanıyorlar bir de metroya biniyorlar” demesine üzülmüş ve “Çok şükür paramızı kazanıyoruz. İnşallah ev sahibim duymaz. Bu kadar kazanıyorsam neden kirada oturayım” demiş.
Bir kere bu iki dedikoducu kadının Seyran’ın duyacağı şekilde böyle bir konuşma yapması son derece çirkin! (İlla dedikodu yapacaksan fısılda bari!) Öte yandan bir insan dünyanın parasını kazanıyordur ama trafikten kaçmak ve vakit kazanmak için metroyu, metrobüsü tercih ediyordur. Size ne 'üstünüze vazife olmayan konularda ahkam kesen boş ablalar?!'

Dizinin kadrosu kusursuz
Gelelim Seyran’ın “Beren Saat oynamasaydı belki de bu dizi bu kadar tutmazdı. Bizler de Beren dolayısıyla ekmek kazanıyoruz" sözlerine. Bu açıklamasıyla kendine ve dizinin diğer oyuncularına haksızlık etmiş. Muhakkak ki Beren Saat’in rolü var dizinin izlenmesinde, ama onun dışında da hepsi birbirinden muhteşem oyuncu kadrosu var. Tüm ekibin bu kadar başarılı olması çok rastlanan bir durum değil.
Hele Bülent Seyran, özellikle son iki bölümdür

Yazının Devamı

HAYATIN ÖZÜ BiRKAÇ SATIRDA GiZLi

19 Mart 2011

Bazen öyle haksızlıklar ve olaylarla karşılaşıyorum ki ‘sabretmek ve dayanmak’tan yorgun düşüyorum. İsyan edesim, yakıp yıkasım geliyor. Sabır gerçekten de insanı eninde sonunda istediği noktaya götürüyor
Dedemin ben daha yedi yaşındayken hatıra defterime yazdığı satırlar ‘hayat dersi’ gibi. (Onu çok özledim galiba!)
“Başkalarına güvenmek sağlam bir dayanak değildir. Onun için önce kendine güvenecek, kendine dayanacaksın. Bunu yaptığın takdirde başarılı olmaman için hiçbir neden yoktur. Hadiseler karşısında daima dayanıklı ve sabırlı olacaksın. Sabır başarının ilk ve en önemli şartıdır. Acelecilik bazen insana çok şey kaybettirebilir.”
Düşünüyorum da ‘hayatın kuralları’ herkes için hep aynı aslında. Dedem gençliğinde öz amcasından kazık yemiş ve babasından kalan miras elinden alınarak hayatını sıfırdan kurmak zorunda kalmış, ama yıllar içinde sabırla çalışarak çok başarılı noktalara gelmiş bir adamdı, benim kahramanımdı.
Bugün de öyle değil mi? İnsan kime güvenip inanacağını bilemiyor. En güvendiklerinden en büyük kazıkları yiyor. Ve zamanla kalp nasırlaşıyor, kabuğuna çekiliyor. O zaman da yalnızlık duygusu çöküyor.

Sabır, sabır, ya sabır!
Bazen öyle haksızlıklar ve olaylarla

Yazının Devamı

‘HER ADIMDA ÜÇ KADIN’ ENGiN ALTAN NE YAPTIN?!

16 Mart 2011

“100 yıl önce 100 kilometrelik bir alanda belki bir kadınla karşılaşılırdı, şimdi her adımda üç kadınla karşılaşmak mümkün. Mutsuz olan adam, şansını o üç kadınla deneyecektir. Metropol hayatının aldatmayı tetiklediğini düşünüyorum” şeklinde veciz bir açıklama yapmış yakışıklı oyuncu Engin Altan Düzyatan.
Duygu ve düşüncelerimi anlatmaya neresinden başlasam bilemedim inanın! Bir kere ilişkisinde mutsuz olan ve beklentilerine cevap alamayan bir adamın ‘normal olarak’ yapması gereken hareket aldatmak değil, arkasını dönüp gitmektir. Yani metropolde yaşayan her mutsuz adam hayatındaki kadını aldatacak diye bir kaide yok!
Ayrıldıktan sonra ise her ne istiyorsa yapar. Tabii yine de her adımında üç kadınla karşılaşıyor ve hepsiyle şansını deniyorsa bu çok yüksek bir kadın sayısına denk gelir ki, bu durumda da adamın mutsuzluğundan değil manyaklığından ve doyumsuzluğundan bahsetmek lazım gelir!

Gaza gelenler sözüm size!
Üstelik Düzyatan’ın oyuncu Özge Özpirinççi’yle ‘ne zaman başladığı hafızalarımızdan silinecek kadar’ uzun zamandır mutlu bir birlikteliği var. Ben sağda solda onu hep kız arkadaşının dizinin dibinde görüyorum. (Malum Hayalet halleri. Kanyon’da, Asmalı’da) Peki sevgili

Yazının Devamı

KADINLAR GÜNÜ’NÜ KUTLADIK AMA...

9 Mart 2011

34 Kadın 34 Portre sergisi açıldı. Kadına şiddetin protesto edildiği sergi için ünlü kadınlar objektif karşısına geçti
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladık ama hâlâ kadınların en çok şiddet gördüğü ülkelerden biriyiz ne yazık ki. AB’ye girmeye çalışıp kendimizi ‘batılı’ zannedeceğimize önce kadınların korunmasını, yasaların da suçluları cezalandırmasını sağlamalıyız. Neden taciz ve tecavüz suçluları hâlâ serbest bırakılıyor, kadına şiddet uygulayanlar, dövenler kısa zamanda salıveriliyor? Bugün hâlâ tecavüzün suçunu kadının kıyafetine yükleyen ‘profesör’ bile çıkabiliyorsa, dayağın arkası kesilmiyorsa o toplum kendini sorgulamalıdır.
Kadına şiddete dikkati çekmek için yapılan sosyal sorumluluk projesi ‘34 Kadın 34 Portre’ sergisi dün İstanbul Olivium Outlet Center’da açıldı. Sanat yönetmenliğini Kenan Bahadır Derre’nin yaptığı, fotoğrafları Yiğit Günel’in çektiği projede 34 ünlü kadın su altında nefesini tutarak, kadına kar- şı şiddetin önlenmesi için sürdürülen protesto kampanyasına destek verdi. Bu kampanyayı ‘insan haklarına saygılı’ herkesin desteklemesi gerekiyor. Kısa süre önce de ‘Aids’e 100’de Yüz Pozitif Negatif Yaklaşımlar’ projesine imza atan Derre’ye

Yazının Devamı

SEN N’APTIN OSCAR?

2 Mart 2011

Oscar almak kim bilir ne büyük bir heyecandır, düşünemiyorum bile! Bu seneki Oscar Töreni alışılan şaşaadan uzak ve sönüktü. Uykusuz kalmaya değdi mi? Hugh Jackman’ı gördüğüm birkaç dakika için eveeeet!

Anne-kız çektik pijamaları, geçtik televizyonun karşısına. Oscar Töreni dediğin canlı izlenir, ben zaten her türlü programın canlısını severim, banttan aynı tadı alamam.
Kırmızı halı seremonisi ne yazık ki heyecanlı bekleyişimizin karşılığını vermedi. Uzun bir zaman kameraya yansıyan tiplere, “Bunlar da kim, esas yıldızlar nerede, neden gelmemişler?” diye bakıp durduk. Hollywood’un gözde isimleri Kodak Tiyatrosu’nu adeta öksüz bıraktı bu sefer!

O kıyafetler de ne öyle?!
Hadi dedik “Gelenlerle idare edelim”. Ama arkadaşım, idare edilecek gibi değil, herkes ne kadar vasat, ne kadar kötü giyinmiş. Vücutlarına gösterdikleri özenle, kendilerine tepeden tırnağa bakmalarıyla tanıdığımız Hollywood insanları bu kez göbekleri, kocaman popoları, bakımsız saçları ve özensiz kıyafetleriyle karşımızdaydı.
NTV’de kıyafetleri değerlendiren modacı Dilek Hanif’in yorumları ise bizi daha da şaşırttı. Nicole Kidman’ın değil Oscar Töreni’ne giymek, denemek için bile giymeyeceğim korkunç

Yazının Devamı

EN ÖNEMLi ŞEY ‘SADAKAT’ DEĞiLMiŞ!

26 Şubat 2011

Sadece sıralamamı değiştiriyorum. Karşındaki kişinin vicdanlı ve iyi yürekli bir insan olmasıymış en gerekli özellikler. Bundan sonra vicdansızdan kaçarım arkadaş!


Eskiden bir ilişkideki olmazsa olmazım ‘sadakat’ti. Günümüzde anlamı neredeyse unutulan bu kelime benim en büyük şartımdı. Ama hayat bazen insanla öyle bir dalga geçiyor ki, önceliklerinizi nasıl değiştirdiğinize inanamıyorsunuz. Bunu söylediğime kendim bile şaşırıyorum ama karşıma çıkan karanlık bir kabustan sonra ‘sadakat’ten çok daha önemli şeyler olduğunu anladım. Karşındaki kişinin vicdanlı ve iyi yürekli bir insan olmasıymış en gerekli özellikler! Şimdi diyeceksiniz ki zaten bunların olmadığı adamla kimin işi olur! Eğer karşında kendini olduğundan farklı gösteren (sadece sana değil bütün dünyaya) ve başarıyla rol kesen bir zat varsa, valla en akıllı geçinen kişi bile tuzağa düşebiliyor! Ha tek bir şekilde fire veriyor bu tipler, kötü insanın karanlığı yüzüne ve gözlerine vuruyor, işte bunu saklamak zor.

Kötüye bir şey olmaz!
“Karşımdaki iyi olsun, vicdanlı olsun aldatsa da olur” demiyorum tabii, sadece sıralamamı değiştiriyorum. Zira vicdanlı bir adam ihanet gafletine düşse bile bunun azabını ve

Yazının Devamı