Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

UÇAK MACERALARIM

Check-in işlemi için beş dakika dahi geç kalanları çoğu zaman uçağa almayan Türkiye’nin büyük havayolu şirketleri, “Yok hava trafiği, yok bilmem kaçıncı sıradayız, 45 dakikaya kalkacağız” diye yolcuları bekletmekten hiç çekinmiyorlar ya buna deli oluyorum. Belki benim klostrofobim var (ki gerçekten var) ve bu beklemeler beni manyak ediyor. Belki bir yere yetişiyorum ya da ekstra dakikalarımı uçakta geçirmek istemiyorum arkadaşım! Parasıyla eziyet çekiyor insanlar! Geçen gün ki eve dönüş yolculuğumda, önce bir saate yakın uçak içinde bekletildik, sonra İstanbul semalarında uzun süre daireler çizdik iniş sırası gelene kadar.

Haberin Devamı

Bir uçak dolusu ‘gazman’!
Ama bu yolculuktaki esas bomba yemeklerle alakalı! 240 kişiyle dolu bir Airbus uçakta, hele ki dört saatlik bir yolculukta ‘zeytinyağlı barbunya’ servis etmek nasıl bir kafadır sorarım size! Uçak yemekleri zaten soğuyup tekrar ısıtıldığı için insanlarda gaz yapıyor söylemesi ayıp. Siz bir de aynı anda barbunya yiyen 240 kişiyi hayal edin! Motorları kapatsalar da uçmaya devam edebilirdik, o kadar söylüyorum! Zira yüzlerce yolcunun kendi motoru sessiz sedasız fazlasıyla çalıştı yol boyu! Aynı saatlerde annemin bulunduğu başka bir uçağın mönüsünde ise nohut ve sarımsaklı yoğurt varmış. Hem alttan, hem üstten maazallah! Bu yemek konusuna hakikaten özen göstermeliler, hiç değilse bundan sonraki yolcular sefil olmasın.
Bu arada, yemek servisinden sonra bir saat o boş tepsilerin toplanmaması ayrı bir felaket. Öylece oturakalıyor insan, uyumayı falan bırak kıpırdayamıyorsun bile...

Tekerlek yere değdi, açın telefonları!
Son diyeceklerim cep telefonu cahillerine. Acaba her uçuşta “Terminale girene kadar telefonlarınızı açmayınız” anonsları yapılırken sizin kafalar nerede oluyor?! Uçağın tekerlekleri yere değdiği anda telefonlar açılıyor, mesajlaşmalar, konuşmalar başlıyor. Beş dakika daha bekleseniz kıyamet mi kopar? Yoksa “Biz indik nasıl olsa, sonrakilere ne olursa olsun” düşüncesi mi hakim? İşin ‘tehlike’ kısmı bir yana, ben o telefondan uzak kaldığım birkaç saatten o kadar keyif alıyorum ki hiç açasım gelmiyor. Nedir bu ‘telefon bağımlılığı’ anlamak mümkün değil.
Havaalanında pasaport kuyruğunda milleti itekleyerek öne geçmeye çalışanlar, ‘balık istifi’ kuyrukta sanki aylardır yıkanmamışçasına burun direği sızlatanlar, bavul taşıma arabası almak için birbirini tepenler gerçekten efsaneydi! Son olarak yük arabasını önce almak için tekme tokat birbirine girip, arabayı çekiştirerek kıran iki kişiyi görünce “Lanet olsun, bavulumu sırtımda taşırım daha iyi” diye düşündüm. Yani baştan sona şenlikli bir geri dönüş yoluydu, zaten olaysız günüm geçmez üzerinize afiyet!

Haberin Devamı

UÇAK MACERALARIM

MONICA YETTi GARi!

Her şey Monica Bellucci’nin ‘Gergedan’ın Son Şiiri’ filminin çekimleri için İstanbul’a geleceği haberleriyle başladı. Önce hoşumuza gitti tabii, dünyaca ünlü bir yıldızın memleketimize geliyor olması ama boğazımıza kadar Monica’ya bulandık yeter yahu! “Geliyor, geliyor ve geeeeeldi” tarzı haber bombardımanından sonra; “Monica İstinye Park’ta, kebapçıda, Suadiye’de, kocası Bebek’te, Su Ada’da balıkçıda” derken olay ‘çocuk kitabı serisi’ne döndü, içimiz dışımız Monica Bellucci oldu! Biraz mola pliiiz!

Haberin Devamı

Hayalet’ten seçmeler

“Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bir şey yok. Suçum var mı? Tabii ki var. Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam” Charles Bukowski.“Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bir şey yok. Suçum var mı? Tabii ki var. Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam” Charles Bukowski. “Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bir şey yok. Suçum var mı? Tabii ki var. Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam” Charles Bukowski.