Nazlı Mengi

Nazlı Mengi

nazli.mengi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“100 yıl önce 100 kilometrelik bir alanda belki bir kadınla karşılaşılırdı, şimdi her adımda üç kadınla karşılaşmak mümkün. Mutsuz olan adam, şansını o üç kadınla deneyecektir. Metropol hayatının aldatmayı tetiklediğini düşünüyorum” şeklinde veciz bir açıklama yapmış yakışıklı oyuncu Engin Altan Düzyatan.
Duygu ve düşüncelerimi anlatmaya neresinden başlasam bilemedim inanın! Bir kere ilişkisinde mutsuz olan ve beklentilerine cevap alamayan bir adamın ‘normal olarak’ yapması gereken hareket aldatmak değil, arkasını dönüp gitmektir. Yani metropolde yaşayan her mutsuz adam hayatındaki kadını aldatacak diye bir kaide yok!
Ayrıldıktan sonra ise her ne istiyorsa yapar. Tabii yine de her adımında üç kadınla karşılaşıyor ve hepsiyle şansını deniyorsa bu çok yüksek bir kadın sayısına denk gelir ki, bu durumda da adamın mutsuzluğundan değil manyaklığından ve doyumsuzluğundan bahsetmek lazım gelir!

Haberin Devamı

Gaza gelenler sözüm size!
Üstelik Düzyatan’ın oyuncu Özge Özpirinççi’yle ‘ne zaman başladığı hafızalarımızdan silinecek kadar’ uzun zamandır mutlu bir birlikteliği var. Ben sağda solda onu hep kız arkadaşının dizinin dibinde görüyorum. (Malum Hayalet halleri. Kanyon’da, Asmalı’da) Peki sevgili Düzyatan; bu kadar mülayim bir hayat yaşarken diğer erkekleri azdırmak, kafalarına “Hmmm metropol erkeği aldatırmış demeeek, haydi o zaman ileriii” düşüncesini sokmak niye?! Malum Türk erkeği gaza gelmeye pek müsaittir, sen de görünüşünün aksine pek ‘tipik Türk erkeği’ gibi konuşuyorsun!!
Son olarak “gaz metropol erkekleri”ne sesleniyorum: Metropollerde adım başına üç kadın düşüyormuş ya, bir o kadar da erkek düşüyor! Yani aklınıza hain fikirler geliyorsa, bu metropol hayatı sırf size güzel değil! Benden söylemesi!

‘HALKA MAL OLMANIN’ SÖZLÜK ANLAMI
Pazar gecesi Türkiye İbrahim Tatlıses’in vurulma haberiyle sarsıldı. Ve doğal olarak ülkenin gündemi 7/24 onunla ilgili gelişmelere odaklandı.
İbrahim Tatlıses’i ve şarkılarını sevenlerdenim. Özellikle deli dolu üniversite yıllarımızda, aşk acısı çektiğimiz ve ruhumuzun arabeskleştiği dönemlerde kız kıza oturur sabahlara kadar İbo şarkıları dinlerdik. ‘Sesi ve şarkılarıyla’ milyonlarca kişinin kalbinde olduğu gibi bende de yeri büyüktür.
Öte yandan onu sevmeyenler de var muhakkak. Müziğini dinlemeyenler, tavırlarına kızanlar, hoşlanmayanlar veya kıskananlar. Ama Tatlıses’e karşı her ne hissederse hissetsin, “O vuruldu” dendiği anda onunla en alakasız kişiler de dahil herkes irkildi, panikledi, şoka girdi. Herkes kendi hayatını bıraktı, onun hayatının endişesini yaşamaya ve onu düşünmeye başladı. Hayatında İbrahim Tatlıses dinlememiş kardeşim bile “Haberi aldıktan sonra o kadar kötü oldum ki, sabaha kadar uyuyamadım” dedi.

Haberin Devamı

Onsuz bir Türkiye düşünemiyorum
İbrahim Tatlıses öylesine ‘halka mal olmuş’ bir isim ki, bunu normal zamanda fark etmesek bile; kaybedebileceğimizi anladığımızda hepimiz inanılmaz bir endişe ve boşluk hissettik. Sanki onun yaşamadığı bir Türkiye olamaz gibi, o sonsuza kadar ‘kimselere benzemeyen sesiyle, şarkılarıyla, programlarıyla, alaycı- meydan okuyan tavırlarıyla, çiğ köftesiyle, kebabıyla’ yaşamak zorunda gibi. Ama işte yaşanılan yer Türkiye olunca ‘gibi’lerin falan hiçbir anlamı kalmıyor!