Beşiktaş'ın Galatasaray'ı yenip, Fenerbahçe'nin de tüm maçları kazanmasıyla gelebilecek bir şampiyonluk, bir de en az ona yakın değerde bir Şampiyonlar Ligi şansı... Üstelik Cim-Bom'un üç puanla bitirdiği haftada kazanma zorunluluğu...
Bunların hepsi, Fenerbahçe'yi roketleyecek bir futbol dopingi sayılırdı. Mersin İdman Yurdu ise bir futbol baronunun can damarını tıkayıp, şampiyonu kendisinin belirlemesi telaşı içindeydi.
Hakemin başlangıç düdüğü çaldı, herkes şaştı kaldı. Fenerbahçe, iştahsız çocuk gibi mız mızlanırken, Mersin ise daha bir saldırgan, bilinçli ve derli toplu görüntü içerisindeydi. Ev sahibi, özellikle Nakoulma ile tehlikeleri birbiri ardına yaşattı. Welliton, direkten dönen şutu dışında etkisiz görünürken, Murat Ceylan ile Khalili daha bir iştahlı, daha bir hevesliydi.
Caner, Hasan Ali'nin desteğiyle hücum hattında ilerlemeye çalışırken, İsmail Kartal'ın beklentilerinin ilk 45 dakika içerisinde tam anlamıyla karşılayamadı.
Bruno Alves iyi, Egemen becerikliydi. Fenerbahçe'de Mehmet Topal, bilinen özelliklerine ofansif becerisini de ekledi ama nafile... Kuyt, saman alevi gibi birkaç kez kendini gösterirken, Sow ortalarda görünmedi.
* * *
Fenerbahçe,
(BEŞİKTAŞ-GAZİANTEPSPOR MAÇI YORUMU)
Galatasaray ve Fenerbahçe kazanacak, sen de bakacaksın! Şampiyonluk yolundaki rakiplerin senin koltuğu sarsacak, sen de duracaksın!
Beşiktaş açısından kağıt üzerinde sadece galibiyet yazıyordu. Ya liderlik koltuğunda hüküm sürecek, ya da diğer iki olasılıkla gecenin karanlığında sönüp gidecekti.
Gaziantepspor maça fena başlamadı hani... Beşiktaş'ı ince ince ısırırken, Chibuike ve Camara ile acaba "Bir şeyler yapabilir miyim?" sorusuna cevap aradı.
Beşiktaş, son haftalardaki ikili forvetten vazgeçmiş, bu nedenle de Mustafa ile Cenk'i kenara çekmişti. Yedeklikten asilliğe terfi eden Demba Ba'nın tutukluğu, bırakın göze batmayı, gözü çıkaracaktı! Ama Erdem'in ona yaptığı da penaltıydı. Ancak hakem Tolga Özkalfa'yı inandıramadı.
O öyle de Muhammed Demir farklı mıydı? İlk 45'te bir serbest vuruşu var o kadar...
Sosa'nın "Kendin pişir, kendin ye" tarzı golü olmasa Beşiktaş ne yapardı bilmem. Ceza sahası önüne kadar ayakta kalmaya çalış, sonrasında da topu ampul gibi ağlara as... Ancak Sosa gibi bir ustanın yapabileceği kombinasyondu.
Solda oyuna başlayan, sonra Olcay ile yer değiştiren Gökhan Töre, bildiğiniz gibi değil! Eğer sahadaki
(TRABZONSPOR-BEŞİKTAŞ MAÇININ YORUMU)
İki takımdan da birer futbolcuyu dışarıya çıkar, öyle kadro kur deseler, Beşiktaş'ta Demba Ba, Trabzonspor'da da Cardozo en son isim olurdu herhalde!
Ama kaderin garip cilvesine bakın ki, ikisi de maça kulübede başladı. Demba Ba'nın yabancı kontenjanına takıldığı, Cardozo'nun da hastalığı neden olarak gösterildi. Düne kadar Demba Ba'yı ilk olarak yazıp, kenarlarını diğerleriyle süsleyen Bilic, Senegalli'yi beşinci güç olarak bile düşünmemişti. Hayret ki hayret!
Beşiktaş, savunmasını orta sahasına yakın kurup, Trabzonspor'u sahasına hapsetme stratejisi üzerine kurarak maça başladı. Öncelik, kötü bir rüyanın oluşmasını engellemekti, uyanık kalmayı yeğledi. Tolgay, Atiba'nın partneri olarak 45 dakikada iyi bir görüntü ortaya koyarken, tek forvet Mustafa Pektemek, meşin yuvarlak ile flörtünü ancak ceza sahası dışında gerçekleştirebildi.
Sol bekte beğendiğimiz Opare, Serdar Kurtuluş'un alternatifi olabilir mi? İlk 45'te bunu gösterecek bir performansı yoktu. Karşılaşmanın en ciddi şutu, Sivok'tan gelirken, Sosa gayretli ama istediğini becerememenin sıkıntısını yaşıyordu.
Trabzonspor'da savunmanın orta göbeğini oluşturan Aykut ile Uğur
(FENERBAHÇE-BALIKESİRSPOR MAÇININ YORUMU)
Kimse kimseye bedavadan puan vermiyor. Ligin sonuncusu ile bile oynasan, karşındakini ligin en zayıf halkası olarak da görsen, sen bir şey yapmadıktan sonra nafile...
"Şampiyonluk için her maçım final" diyorsun ama böyle bir karşılaşmada inim inim inliyorsun.
Ya Caner'in olmasa, ya Diego eskisi gibi olsaydı!
Fenerbahçe bugün ligde böyle bir konumda yer alıyorsa, başrolü Caner'e vermek gerek. Sadece atıp attırmıyor, topu ayağına her aldığında tehlikenin kralını oluşturuyor. Adam sol bek değil, tam bir açık... O ikinci golde Sercan'dan topu öyle bir alışı var ki, tereyağdan çekilen kıl bile böyle kolay alınmazdı.
Başrolü Caner'e verirken, boşrolü bu maçta Volkan Demirel kaptı. İkinci ve üçüncü gollere öyle bir imza attı ki, rakiplerinin emeklerini bile harcadı! Kimse Balıkesirlileri konuşmadı, sarı-lacivertliler Volkan'ın kulaklarını çınlattı!
Diego'ya "rektifiye" yaramış. Formanın o kadar kolay olmadığını görmüş belli ki... 45 dakikaya iki asist, bir gol ve güzel bir mücadele sığdırmak kolay olmasa gerek!
Kemal Özdeş ile az ama öz gol yiyip, puanları kaptıran Balıkesirspor ise Cihat Arslan ile mental bir değişim içerisinde..
Kasap et, koyun can derdinde... Şampiyonluk namzedi Beşiktaş, 1. Lig adayı Kardemir Karabükspor karşısında ne yapar?
Bunu sadece iki takım taraftarı değil, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, hatta Çaykur Rizelisi, Eskişehirsporlusu da çok merak ediyordu.
Futbol terazisi Beşiktaş'ın ağırlığını daha fazla gösterse de, Karabükspor da "Ölmüş koyun kurttan korkmaz" felsefesi içinde siyah-beyazlılara kafa tutmaya çalıştı. Çalıştı diyorum, gole kadar direnen Karabük, kaleci Waterman'ın da atılmasıyla gardı düştü, ilk yarıyı bitirmek için saniyelerin geçmesi için dua etti.
Kırmızı kart pozisyonunu kısaca anlatmak ve sesli düşünmek gerek... Karabük kalecisi, ceza sahası dışına çıkmış, yere uzanmış ve topla elin buluşmasında kırmızı kart görmüş. Şimdiii... Kolu ileride bulunan ve vücut yükü bu kolunun üzerinde olan bir kişi, elinin toptan nasıl kurtarabilir? Tabii ki hakem takdiri, tabii ki öyle gördü, öyle değerlendirdi. Ancak kart cebinden çıkarken pozisyonun nasıl geliştiği düşünüldü mü? Veya bu kartın yanlışlığı, bir takımın kaderini nasıl etkileyeceği hesaplandı mı? İhraç gerektiren haller arasında futbol oyun kuralları ne diyor? Topa bilerek elle oynayıp rakip takımın bariz
Ligde seyretmesi en zevkli 2-3 takımdan biri Bursaspor... Yetenekli ayakları, haddini bilen tavrı ve cesur yürekleriyle; kazansa da, kaybetse de takdiri hak eden bir ekip... Diğeri de Abdullah Avcı'nın Başakşehirspor'u... Rakip kim olursa olsun "futbol" bu iki takıma yakışıyor.
Fenerbahçe, oynamak isteyen bir Bursaspor bulunca, katmerli bir güzellik yansıdı sahaya... Pozisyon, aksiyon, hücum ve sürat bir araya geldiğinde, zaten formanın rengi çok da önemli değildi ilk yarıdaki mücadelede...
Fenerbahçe'de tehlikeli senaryoların başrol oyuncusu Caner Erkin idi. Bakmayın onun "sol" diye göründüğüne, her yerde o vardı. 23'te sağdan bile pozisyonu var etti. Ona ayak uyduran arkadaşları da oldukça fazlaydı. Egemen'in yokluğunda savunmada olan Bekir, forvette Webo, Kuyt'ın sakatlanmasıyla rol çalan Emenike ortalamanın ortasında gezindi. Diğerleri ise bir üst sıkletteydi. Kaleci Volkan, bu periyotta kalesine hakim ve tam motivasyon sahibiydi.
Bursaspor, Fenerbahçe'den hiç de aşağı kalmadı. Hatta oyuna daha bir hızlı başladı. Emre'nin direkten dönen şutu, Volkan Şen'in topu ayağına yakıştırması, -biraz da yapıştırması!- Fernandao'nun her an golü koklayan özelliğine, Ozan Tufan
Bir kere Neuer'in bile takip ettiği Beşiktaş Kaleci Antrenörü Sambade yanılmış olamaz. Sağlam bir Cenk ile genç Günay arasında tercih, daha çıtırdan yana oluyorsa, vardır Sambade'nin bir bildiği...
İkincisi, Pedro Franco ile Necip'in aslan gibi kulübede oturduğu yerde, maç eksiği bulunan Sivok'un sahada yer almasına da söylenecek tek şey; vardır Bilic'in bir bildiği...
İki farklı portreyle Başakşehir karşısına çıkan Beşiktaş'ın ilk 45 dakikalık karnesi, orta ile iyi arasında gezindi durdu. Başakşehir'in savunmasını orta sahaya yakın bir bölgede kurmasına Beşiktaş'ın "Eyvallah" demesi, üretkenliğini biraz azalttı. Üstelik rakibinin cesaretini de artırdı.
Defansın önünde, cezalı Veli Kavlak'ın yokluğunda sahne alan Tolgay Aslan, hem savunma anlamında iyi, hem de topu ileriye taşımada ve verkaçlarda ustaydı. Fakat, forvette çoğalma konusunda yaşanan sıkıntı, Demba Ba'yı yalnız bırakırken, Yalçın'ın gölgesinde kaldı.
İki takımda da silik görünenler, iki forvet Demba Ba ile Mehmet Batdal oldu. Semih'in ardında kalması Mehmet'i belli ki iyice sindirmiş. Maç eksikliği ilk 45 dakikalık bölümde açıkça ortaya çıktı.
Başakşehir'in ay-yıldız apoletli kalecisi Volkan, Babacan
Kadıköy'de oynatmaya az kaldı!
Fenerbahçe'de hocalık tribünlere kaldı... Taraftar, "Dakika 30, biz yokuz" diyerek Emenike'yi alıp, Sow'u oyuna sokmaya kalktı. Emenike de, "Siz yoksanız, ben de yokum" diyerek formayı çıkardı. Ama ne mümkün? İsmail Kartal, başkan kontenjanında oynayan Emenike'yi yeniden saha içine gönderdi. Bu saatten sonra Nijeryalı kaç gol atsa kurtarır dersiniz?
Hani kötü durumdan medet umulmaz; ama Emenike sakatlanıp, yerine Sow girmese tribünler susar mıydı?
Ne mümkün...
Sahi biz derbiden bahsedecektik ama ilk yarıda öyle bir durum yaşandı ki, maçın önüne geçti.
Sadece o mu? Brugge maçının kahramanı(!) Tolga Zengin de sakatlandı, kaleye genç Günay geçti.
Dikkat ederseniz, o kaçırdı, bu kurtardı diyemedik bile...
Bilic'indefans tercihinde Pedro Franco yerine Necip'in tercih edilmesinin doğruluğunu tartışamadık, Olcay Şahan'ın kenarda oturup, Sosa'nın sahada olmasını ve katkı sağlayamamasını konuşamadık.