KKTC nasıl kendini kolonileştirdi

5 Ağustos 2010

LEFKOŞA
1974 müdahalesinden sonra Kıbrıs’ta sürdürülmesi mümkün olmayan, ganimete ve Türkiye’den gelen yardımlara dayalı bir ekonomik düzen kuruldu.
Uluslararası hukuka aykırı olduğu bilindiği halde, Rumlardan kalan gayrimenkuller Kıbrıslılar ve TC’den gelen göçmenlere dağıtıldı.
Kamu iktisadi teşekkülleri kuruldu ve Rum turistik ve endüstriyel tesisler bunlara devredildi. Bu model Türkiye’de olduğu gibi başarısız oldu ve tesisler köhnemeye, ilk günden kamu maliyesine yük olmaya başladı.
Bütçenin büyük bir bölümü Türkiye’den gelen paralarla finanse edildi. Bu paralar hovardaca harcandı. Emeklilik yaşı indirildi, maaşlar ve ikramiyeler artırıldı, oy avlamak amacıyla devlet kadroları şişirildi. KKTC dünyada nüfus başına en çok bürokrata sahip ülkelerden biri haline geldi.

Hükümetlerin tek amacı ne?

Yazının Devamı

Koloni mi devlet mi?

4 Ağustos 2010

LEFKOŞA
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) koloni midir, bağımsız bir devlet midir? Ne biridir, ne diğeri.
KKTC bir miktar otonomiye sahip bir kolonidir.
KKTC bağımsız devletlerin ve demokrasilerin sahip olduğu bütün organlara sahiptir. Ama bu organlar Meclis, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlar uzaktan veya yakından Türkiye’nin kumandasındadır.
Kıbrıslılar KKTC’yi idare eder gibi görünür. KKTC’yi esas idare edenler Ankara veya Ankara’dan gelen, çoğu yüzü ve isimleri bilinmeyen Türkiye vatandaşlarıdır.
KKTC’nin ilk döneminde, kabine toplantılarına TC büyük elçiliğinin ve askerin temsilcileri de katılırdı ve onaylamadıkları hiçbir şey yapılamazdı. Artık bu kuruluşların temsilcileri katılmıyor kabine toplantılarına, ama gene Türkiye’nin istemediği hiçbir şey yapılmıyor.

Yazının Devamı

Dört ayaklı ise ııhh

17 Temmuz 2010

Büyük anneannemizin zamanında ne yeneceği sorun değildi. Sorun “Yeteri kadar yiyecek var mı” idi. Gerçi bu hâlâ milyarlarca insanın sorunu, birçok ülkede.
Ama milyarlarca insan da yapay gıdalar, bin bir süreçten geçmiş konserveler, tadı olan ama besin değeri olmayan hazır yemekler, kimyevi madde, koruyucu, boya ve diğer birçok zararlı ile yüklenmiş besinlerle bombardıman ediliyor.
Kârı halk sağlığının önünde tutan gıda endüstrisi politikacılar ve bürokratlarla sıcak ilişkiler kurarak halkın midesini zararlı yiyeceklerle dolduruyor. Bile bile.
Michael Farlan ABD’deki gıda endüstrisinin bu yönüne ışık tutan, sağlıklı beslenmenin yollarını gösteren ünlü bir yazar.

Formülü çok basit:
“Yediğiniz yemek olsun. Çok olmasın. Çoğu bitki olsun.”

Yazının Devamı

Gizli tarih: İsrail Kürt ilişkileri

16 Temmuz 2010

İsrail İran ilişkileri her zaman şimdi olduğu gibi kötü değildi. Tersine, İran 1948’de İsrail’i ilk tanıyan ülkelerden bir oldu. On yıl sonra iki ülke savunma ve istihbarat konularında işbirliği anlaşması imzaladılar.
Aynı yıl, Şah’ın oluruyla İsrail ajanları, İran’daki üsleri kullanarak Kuzey Irak’taki Kürtleri silahlandırmaya ve eğitmeye başladı. Amaç, iki ülkenin de ortak düşmanı olan Irak’ta istikrarı bozmaktı.
İsrail-Kürt işbirliği o kadar gelişti ki İsrail 1967’de Mısır, Ürdün ve Suriye’ye saldırdığında peşmergeler de Irak’ı meşgul etmek için bölgelerindeki Irak askerlerine saldırdılar. Benzer bir eşzamanlı operasyon 1973’te yapıldı.

Dostluk pekişiyor
Kürt lider Molla Mustafa Barzani 1967 ve 1973’te İsrail’i ziyaret edip Kürt-İsrail dostluğunu pekiştirdi.
1973’ten sonra Amerikan Merkezi Haber Alma Örgütü CIA de bu işbirliğine katıldı. CIA ajanları, Kuzey Irak’ta, İran üzerinden peşmergelere gelen askeri malzemenin akışını koordine etmeye başladılar.

Yazının Devamı

Kürt konusunda düşünülmesi zor olanı düşünmek

15 Temmuz 2010

Kürt sorunu nasıl hallolur? Güneydoğu’da, Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeye, üyesi olmaya hazırlandığımız Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerinde uygulandığı gibi otonomi vererek. PKK’lıların tamamını affederek.
Kalıcı çıkar yol bu. Ama birçok insan, birçok nedenle, bunu bırakın kabul etmek duymak bile istemiyor.
Bu kadar korkunç mu bunları konuşmak?
İspanya 1970’lerde yeni bir anayasa yazarak onu meydana getiren değişik dil ver ırk gruplarına geniş otonomi verdi. İngiltere 1990’larda İskoçya’ya otonomi verdi. Dibimizdeki Irak’ta Kürtler otonom bir statüden yararlanıyor.
Başka ülkelerde (Güney Afrika örneğin) korkunç gaddarlıklardan sonra büyük barışma girişimleri oldu. Demokratik ülkelerde azınlık hakları uzun zamandan beri yükselişte.
Meclis’te temsil edilen siyasi partiler dünkü yazımda bahsettiğim şekilde bir Ulusal Konsey kurmalı ve bu konuları tartışmalıdır.
Uzlaşma, günlük politikanın demagoji ve bayağılıklarının üstüne çıkma zamanıdır.

Yazının Devamı

TC’nin IQ’su nedir?

14 Temmuz 2010

Ülkeler insanlara benzer. Akıllıları, akılsızları var. Ülkelerin IQ testi nasıl bir yönetim kurdukları ve bu yönetimin sorun çözmekteki maharetidir.
Bu açıdan bakıldığı zaman TC’nin IQ’su yani zekâsı çok yüksek bir ülke olduğu iddia edilemez. Cumhuriyet kurulduğu zaman önünde bulunan sorun dağlarının küçüleceğine büyümesi bunun kanıtıdır.
Ülkelerde aklı ne meydana getirir? Çok unsur var ama belki de en önemlileri kamu yararı ve uzlaşıdır.
Kamu yararı devletin gelirlerinin kamunun yani halkın en fazla ihtiyaç duyduğu şeylere tahsis edilmesidir. Yöneticilerin ve ahbapların cebini doldurmak için değil.
Uzlaşı siyasi bencilliği bir tarafa bırakmaktır. Tek partinin çözemeyeceği kadar zor sorunlar karşısında siyasi rekabeti bir tarafa bırakıp ortak akılla çalışmaktır.

Sorun, kanser oluyor

Yazının Devamı

Şerif Kaynar neden tatile gidemiyor?

10 Temmuz 2010

Türkiye’deki kelle avcılarının piri addettiğim Şerif Kaynar’ın bugünlerde işi başından aşkın. Öyle diyor.
Geçen gün telefonda şikâyet etti. “Tatile gideceğim, gidemiyorum.”
Kaynar’ın işi başından aşkın çünkü birçok şirket üst düzey yönetici bulmak için ona, daha doğrusu Türkiye ayağını yönettiği Korn/Ferry International şirketine başvuruyor.
Şirketler genellikle işleri genişlediği zaman yeni yönetici alma yoluna giderler.
Sürekli ekonomide iyileşme emareleri aradığım için sordum: “Bu ekonominin düzelmekte olduğu anlamına mı geliyor?”
“Hayır, ekonominin düzeldiği anlamına gelmiyor, talent’in (yani yetenekli yönetici sayısının) az olduğunu anlamına geliyor” dedi.
Açıklaması şu:

Yazının Devamı

‘Sizden de Nobel bekliyoruz’

9 Temmuz 2010

Lindau, Güney Almanya
Seyahat aklın gıdalarından biridir. Daha uçağa binerken sınırlarım genişler, hayal gücüm hora tepmeye başlar. Düşüncelerim berraklaşır, hafifleşir ve çoğalır.
Geçen hafta burada Nobel ödüllü 59 bilim adamını dinlemeye gelen yetmiş ülkeden 650 genç araştırmacı arasında sekiz de Türk vardı. Eminim onlar bu hisleri benden de çok güçlü bir biçimde duymuşlardır.
Lindau toplantıları 1950’den beri yapılıyor ama Türkiye’den toplu olarak bir grubun katılması ilk defa oldu.
Bundan sonra her yıl genç Türk araştırmacılar da Lindau’da olacak. Bu konuda Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile Almanlar arasına bir anlaşma imzalandı.*
Batı Avrupa ve ABD’de yaşayan üniversiteliler ve araştırmacılar için Nobelli bilim adamlarını dinlemek olağanüstü bir şey değil. Bu ödüllerinin çoğunu Batılılar alıyorlar. 2009’a kadar dağıtılan 800 küsur ödülün neredeyse yedi yüzünü ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa kazandı. Hayatta olanların hemen hemen hepsi üniversitelerde hoca.
Bu klasta insanlarla ender karşılaşmayan bizim gençler için Lindau bulunmaz bir fırsattır.

Yazının Devamı