Türkiye’deki kelle avcılarının piri addettiğim Şerif Kaynar’ın bugünlerde işi başından aşkın. Öyle diyor.
Geçen gün telefonda şikâyet etti. “Tatile gideceğim, gidemiyorum.”
Kaynar’ın işi başından aşkın çünkü birçok şirket üst düzey yönetici bulmak için ona, daha doğrusu Türkiye ayağını yönettiği Korn/Ferry International şirketine başvuruyor.
Şirketler genellikle işleri genişlediği zaman yeni yönetici alma yoluna giderler.
Sürekli ekonomide iyileşme emareleri aradığım için sordum: “Bu ekonominin düzelmekte olduğu anlamına mı geliyor?”
“Hayır, ekonominin düzeldiği anlamına gelmiyor, talent’in (yani yetenekli yönetici sayısının) az olduğunu anlamına geliyor” dedi.
Açıklaması şu:
Eskiden iş yapmak için sermaye sahibi olmak veya iktidara yakın olmak yetiyordu. Şimdi bunların her ikisi de kâfi değil veya her zaman kâfi olmayabilir.
Özel uzmanlık gerektirmeyen bir konuda, örneğin özel koruma, iktidara yakınsan iş alabilirsin, hâlâ. Ama ileri teknoloji gerektiren bir işte ihaleyi yüksek teknolojiye sahip olan alır.
Türkiye rekabette güçlü bir ülke değil. Elektrik fiyatları, petrol çok pahalı, örneğin beyaz yaka maaşları şirket cirolarıyla karşılaştırıldığında yüksek.
Yetenekli yöneticiyle çalışmak
Rekabetçi olmak için yetenekli yöneticilerle çalışmak lazım. Şirketler bunu anlamaya başladı. Bu nedenle ekonominin durumundan bağımsız, kaliteli yönetici aranıyor.
Bu nedenle de Kaynar’ın işleri başından aşkın.
Peki “talent” haline nasıl gelir?
“Kısa vadede bir çözümü yok bunun” dedi Kaynar, ama kısa olmayan vadede ne yapılması gerektiğini söylemedi. İşi başından aşkın olduğu için, muhtemelen.
Onu da ben söyleyebilir miyim?
Aslında sır değil.
Geçenlerde İsrailli Prof. Dr. Aaron Ciechanover’in bir konuşmasını dinledim. Nobel kimya ödülünü 2004’te alan Ciechanover kendini “sonsuz öğrenci” (1 everlasting student) olarak tanıttı.
Ben de tam onun gibi olduğum için ne dediğini çok iyi biliyorum. “Sonsuz öğrenci” öğrenmesi bitmeyen, mezun olmayan, kitabı kapatmayan, merakı tükenmeyen, ölünceye kadar bilgi dağarcığını dolduran kişidir.
Zaten başka türlü “öğrenci” yoktur.
Okul bittiğinde öğrenciliğin bittiğini sananlar hiçbir şey öğrenmedi, derler.
Bilgiye ulaşmak hiçbir zaman bu kadar kolay ve ucuz olmadı. İnsan “katma değerini” sürekli artırabilir.
İngilizcesini mükemmel hale getirebilir. On parmak daktilo yazabilir. Sentetik kumaş kravat takmamayı, kahverengi takım elbise, tenis oynamıyorsa beyaz çorap giymemeyi, bıyık bırakmamayı, her gün tıraş olmayı, göbeklenmemeyi, kadınlara nazik davranmayı öğrenebilir.
Kıro centilmen, cahil okumuş, hödük bilge olabilir.
Dünyadaki en demokratik, en engelsiz hak öğrenmek hakkıdır.
İnsanı en aşağıdan en yukarı taşıyacak bir asansördür, kapısı hep açıktır, üzerinde Sonsuz Öğrencilik yazar.