LEFKOŞA
1974 müdahalesinden sonra Kıbrıs’ta sürdürülmesi mümkün olmayan, ganimete ve Türkiye’den gelen yardımlara dayalı bir ekonomik düzen kuruldu.
Uluslararası hukuka aykırı olduğu bilindiği halde, Rumlardan kalan gayrimenkuller Kıbrıslılar ve TC’den gelen göçmenlere dağıtıldı.
Kamu iktisadi teşekkülleri kuruldu ve Rum turistik ve endüstriyel tesisler bunlara devredildi. Bu model Türkiye’de olduğu gibi başarısız oldu ve tesisler köhnemeye, ilk günden kamu maliyesine yük olmaya başladı.
Bütçenin büyük bir bölümü Türkiye’den gelen paralarla finanse edildi. Bu paralar hovardaca harcandı. Emeklilik yaşı indirildi, maaşlar ve ikramiyeler artırıldı, oy avlamak amacıyla devlet kadroları şişirildi. KKTC dünyada nüfus başına en çok bürokrata sahip ülkelerden biri haline geldi.
Hükümetlerin tek amacı ne?
Türkiye’den gelen paraların israf edilirken altyapı ihmal edildi. Külüstür sabit telefon sisteminde, örneğin, hâlâ Rumlardan kalan altyapı kullanılıyor. Yollar yetersiz. Elektrik o kadar pahalı ve sık sık kesilmekte ki üretim yapmak imkânsız.
Kazanmadığı para ile yaşayanlar ne olgunlaşır, ne de sorumluluk duygusu kazanır. Ekonomiyi Türkiye’nin fonlaması KKTC’de rasyonel, sorumluluğa sahip bir yönetim kurulmasını önledi.
Türkiye’den ne kadar para emilebileceği hükümetlerin tek amacı, seçmen gözünde tek başarı ölçütü haline geldi.
Seçmenler en iyi programı olan partiye (ki böyle bir parti yoktur) değil, Türkiye’yi en çok sağma yeteneğine sahip partiye oy verdiler. Onlar da mümkün olduğu kadar çok para sağmak için Ankara’nın her dediğini yapar oldular.
Siyaset yeteneksiz, kişiliksiz ve silik kişilerin çoğunlukta olduğu bir arena haline geldi. Rüşvet ve yolsuzluk, partizanlık, adam kayırma, para veya makam karşılığında parti değiştirme, cehalete ve pırıltısızlığa prim, oy satın almak için devlet bütçesini kullanma, devlet maliyesini içinden çıkılmaz bir bataklığa sokma hep bu kişiliksiz politikacıların marifetidir.
Sahte ve çürük standart var
Bu sistem hem Türkiyelilere, hem de Kıbrıslılara kolay geldi; çünkü hem verenler, hem de alanlar içinin hortumlanmaya açıktı.
Sonuçta kendiliğinden ayakta durması mümkün olmayan bir “devlet” meydana getirildi.
Bu arada Rumlar, ellerindeki en değerli varlıkları kaybetmelerine rağmen kişi başına milli geliri 20,000 doları aşan müreffeh bir ekonomi kurdular. Avrupa Birliği’ne girdiler. Birinci sınıf bir altyapıya, hukuk düzenine, yatırım ortamına sahipler.
Güney Kıbrıs’ta modern bir Avrupa ülkesindesiniz. Kuzeyde bir üçüncü dünya ülkesinde...
Kıbrıslılar kendi çabalarıyla değil, Ankara’nın yolladığı paralarla Türkiye ortalamasının en az iki misli üzerinde bir hayat standardının keyfini çıkartıyorlar. Ama bu sahte ve çürük bir standarttır. Sürdürülemez. Nitekim çatırdıyor.
YARIN: Bu yol nereye çıkar?