Fantoma'nın ilk ihtarı

12 Aralık 2007

Bu yılın üçüncü çeyreğinde gayri safi milli hasıla yüzde 2 oranında büyüdü. Bu, 2002'nin üçüncü çeyreğinden bu yana kaydedilen en küçük büyüme hızıdır. Oysa analistlerin ortak tahmini, büyümenin yüzde 4.4 oranında olacağıydı. Hemen hemen bütün göstergelerde bozulma var. Yatırımlar azaldı, kötü hava koşullarının etkisiyle zirai sektör geriledi, sınai büyüme yavaşladı, ihracat hız kesti. Enflasyon ve ithalat ise arttı. Üçüncü çeyrekte ihracat artışı yaklaşık yüzde 18 oldu. Sattığımız ile satın aldıklarımız arasındaki farkın büyüklüğü (cari açık denilen şey) ekonominin en kırılgan yeri olduğu için bu iyi haber değil. Hızla yavaşlamaya başladık. Özet? Dört yıldır yaşadığımız yüksek büyüme hızına yavaş yavaş elveda diyoruz. 2002-2005'te yıllık ortalama yüzde 7 olan kalkınma hızı bu yıl muhtemelen yüzde 5 civarına düşecek. Gelecek yılki büyüme hızı bundan farklı olmayacak.Ama bu kaçınılmaz bir kader değil. Ekonomideki yavaşlamanın en büyük nedeni, hükümetin vurdumduymaz bir kendi kendinden memnun olma hali içinde her şeyi oluruna bırakmasıdır. Her şeyi oluruna bırakmak en iyi halde ekonominin durgunluğa girmesidir. En kötü halde ise felakete davetiye çıkarmaktır.Art arda batıp çıkmalar

Yazının Devamı

Uçan dairelerin kaçırdığı adam

9 Aralık 2007

Gözlerini gözlerimden ayırmadan, buzdolabından olmaması birkaç defa tembihlenmiş birasından bir yudum aldı. "İstersen gül" dedi. Bir an düşündükten sonra gülmemeye karar verdim. "Nasıl oldu?" diye sordum."Onu anlatamam" dedi. "Ama şunu söyleyebilirim. Başka özellikler de kazandım. Onlar da sır. Bir tek telepatimin çok güçlenmiş olduğunu açıklayabilirim."Yaş gününde çocukluk sevgilisiyle karşılaşacağını hissetmiş. Sokağa çıkmış. Birkaç dakika sonra burun buruna gelmişler."Hatırladı mı yaş günün olduğunu?" diye sordum."Hatırlamaz olur mu? Yaş günüm olmasa o saatte sokakta işi ne?"Rütbeliyle arkadaşlığımız o kadar eski ki, yumurtadan tanışıyoruz diyebilirim. Liseden sonra fikri uçan dairelere sabitlendi. Uçan dairelerle ilgili yayınları izlemeye başladı. Gökleri taramak için teleskop satın aldı. Para denkleştirdiğinde uluslararası uçan daire kongrelerine katıldı. Yüzüne baktım. Aynen sıfırlanmadan önceki haline benziyordu. Alnında ve kaşlarının arasında derin çizgiler vardı, kurumuş bir göl zeminindeki çatlaklar gibi derin. Saçları beyazdı. Yanakları yüzünde durmaktan sıkılmış gibi omuzlarına doğru ilerlemeye başlamışlardı, aşağıda belki daha ilginç şeyler buluruz düşüncesiyle belki.

Yazının Devamı

Dayak yemeden reform yapamayan ülke (4)

8 Aralık 2007

Bu gibi durumlarda en fazla olumsuz etkilenen ülkeler arasında olan Türkiye beliren tehlikeleri fark edip gerekli önlemleri alacak mı? Yoksa gene bir çalkantı mı yaşayacağız?Türkiye'nin 2001 krizinden bu yana yaşadığı yıllık ortalama yüzde 7'lik büyüme hızının iki ana payandası var: IMF destekli yapısal reformlar. İyicil uluslararası finans ikliminin Türkiye'ye üflediği rekor döviz.Amerikan depremi her iki payandayı da hafif hafif sallandırmaya başladı. Uluslararası piyasada para kıtlaşıyor ve pahalaşıyor. Bu eğilim derinleşirse ekonominin olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz. Çünkü Türkiye yüksek enflasyon/faiz/cari açık dolayısıyla kalkınmakta olan ülkelere arasında en riskli olanlardan biri olarak algılanmakta. Bunun habercisi olan gelişmeleri yaşamaya başladık bile. Dünyanın en büyük yatırım şirketlerinden biri olan Carlyle'ın Sabah-atv ihalesine katılmamasının nedenlerinden biri kredi bulmakta zorlanmasıdır. Döviz faizleri yukarıya doğru yükselmeye başladı.Satılabilecek mallarımızın çoğunu özelleştirme ve banka satışları olarak elden çıkardığımız için gelecek yıllarda yabancı sermaye girişi bu yılki rekor 21 milyarın altına düşecek. Sıfırdan başlayan yabancı sermaye yatırımı

Yazının Devamı

Amerikan krizi borçlanma faizlerini yukarı çekiyor (3)

7 Aralık 2007

Bankaların altı ay önce bir yıllık kredi için ödedikleri faiz LIBOR + 47.5 baz puan spread* (ek faiz) şeklinde idi. Spread ikincil piyasada 100 baz puana çıktı. Ama bankacılardan öğrendiğime göre, Ak, Garanti, İş gibi büyük bankalar için geçerli olan bu spread daha küçük bankalar için 150 baz puana kadar çıkmaktadır. Demek ki, Amerikan krizinden sonra Türk bankalarının spread'leri* en iyi hallerde yüzde yüzden fazla arttı. Amerika Birleşik Devletleri'nde geçen patlak veren finans krizinin ilk etkileri Türkiye'de de hissedilmeye başlandı. "Prime (birincil, yani en büyük ve güvenilir bankalar) bankalar için 100 baz puan, ufaklar için 150 konuşuluyor" diye konuştu bir Alman bankacı. "Trend yükselişte. Gelecek yılın ilk altı ayında daha da yüksek olacak."Bunun gelecek anlamı ise şudur: Türk bankalarının yabancı bankalardan aldıkları kredilerin vadesi dolunca yapacakları yeni borçlanmanın spread'leri ikincil piyasada geçerli seviyelere yakın olacak.Bu olgunun reel sektöre etkisi de şu: Bankalar, halen faiz yükleri artmamış olmakla beraber, müşterilerine ikincil piyasanın talep ettiği yeni faiz oranlarını uygulamaya başladılar. Yani, bankalar faizleri yukarı çıkarıyorlar.Proje

Yazının Devamı

ABD bütün krizlerin anasını yaşayacak mı? (1)

5 Aralık 2007

ABD bütün krizlerin anasını yaşayabilir ve global ekonomiyi durgunluğa sürükleyebilir.Bu yöne işaret eden birçok emare var. Amerikan ekonomisi yavaşlıyor. Amerikan finans kurumları devasa zararlar yazıyorlar. Toplam zarar muhtemelen 700 milyar doları bulacak. Kredi darlaştı ve pahalanmaya başladı. Bütün dünyanın tasarruflarını biriktirdiği döviz olan dolar yılbaşından bu yana yüzde 16 değer kaybetti. Kısmen buna bağlı olarak petrol fiyatı varilde 100 dolara dayandı. Financial Times'ta yayımlanan bir yazısında eski ABD maliye bakanlarından Lawrence Summers, "Gerekli politika değişiklikleri yapılsa bile en büyük olasılık Amerikan ekonomisinin durgunluğa gireceği ve dünyadaki büyümeyi kayda değer bir biçimde yavaşlatacağıdır" dedi. "Ayrıca, bu güne kadar şahit olduğumuz önlemlerden çok daha etkin olanlar alınmazsa, bunun olumsuz etkilerinin önümüzdeki iki yıl ve daha sonra da hissedilmesi riski var." Geçen ağustosta uzun vadeli konut kredilerinde patlak veren kriz Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi için büyük bir tehdit halini aldı. Durumun kötüleşmeye devam edeceği kesin. Ama nereye kadar?IMF Başekonomisti Simon Johnson'un deyimiyle, "Eski moda petrol şokunun 2007 modeli bir mali

Yazının Devamı

Dandikleşen dolar dünyayı fakirleştiriyor

1 Aralık 2007

Doların değeri düşüyor ve elinde dolar tutan herkes, yani bütün dünya, devalüasyon oranında yoksullaşıyor.Dolar bu yıl içinde yüzde 16 değer kaybetti (değişik dövizleri içeren bir sepetle karşılaştırıldığında.) Bunun en büyük nedeni Amerika'nın devasa boyutlara ulaşan ticaret açığıdır. Bu yılın ilk on ayında ticaret açığının tutarı 700 milyar dolar civarındadır. Uzun vadeli konut kredileri tarafından ateşlenen mali kriz ve Irak'taki durum doları zayıflatan diğer faktörlerdir.Dolar devletlerin, şirketlerin ve şahısların favori tasarruf dövizidir. Türkiye dahil birçok devletlerin rezervleri, yani birikimleri ve kara gün akçeleri, dolar cinsinden hesaplanır. Dolar olsalar da olmasalar da. Dev adımlarla büyümekte olan Çin'in döviz rezervleri 1.430 milyar dolardır. Çin rezervlerini hangi para birimlerinde tuttuğunu açıklamadığı için bunun ne kadarının dolar olduğu belli değil. Tahminler üçte ikisinin dolar olduğu yönünde. Bunun için olacak ki Çin ikisi hariç diğer bütün devletler gibi acı acı şikâyet ediyor. Türk lirasının değeri düştüğünde Türkler fakirleşir. Doların değeri düştüğünde bütün dünya fakirleşir. Petrolden milyarlarca dolar kazanan Ortadoğu ve Körfez ülkeleri de feryat

Yazının Devamı

Ticaret açığı ya dövizle ya şiddetle kapanır

30 Kasım 2007

1990'ların başlarında zengin ülkeler ile zenginleşmeye çalışanların büyüme hızı eşitti ve yüzde ikinin biraz üzerindeydi.* Bu tarihten itibaren kalkınmakta olan ülkeler süratle zengin ülkeleri geride bıraktılar. Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre, bu yıl kalkınmakta olan ülkeler zengin ülkelerden dört misli daha süratle büyüyecek, yüzde 8'lik bir büyüme hızına ulaşacak. Dünya ihracatının yüzde 45'i kalkınmakta olan ülkelerden kaynaklanıyor. Global döviz rezervlerinin dörtte üçü bu ülkelerin kasalarında.Kalkınmakta olan ülkeler arasında baş sırada Batılı yatırım bankalarının BRICs olarak sınıflandırdığı Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin var. Bir alt kademede Güney Kore, Çek Cumhuriyeti, Malezya gibi ülkeler yer alıyor. Biz de bu sınıftayız ama bu sınıfın "kırılgan ekonomiler" adlı bir alt kategorisindeyiz. (Tanrım! Hiç buralardan kurtulamayacak mıyız?) Neden, üreticilikte geri olmamızdır. Kalkınmakta olan ülkeler arasında en büyük ticaret açığına sahip ülke Türkiye'dir. Ticaret açığı gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 7.5'i kadardır. Kalkınmakta olan ekonomilerin altın çağındayız. Bazı ekonomistler bunun dünya ekonomisinde bir devrim yaratacağını savunuyorlar. Bunlara

Yazının Devamı

Ne olacak halimiz diyenlerin hali

29 Kasım 2007

Ara sıra aldığım elektronik mektuplardan anlıyorum ki bunlardan çok var. Kentucky'den Kalküta'ya, Manila'dan Mexico'ya internette Türkiye haberlerini tarayıp yeis halde yaşıyorlar. Memleket bir türlü onların istediği gibi olamıyor. Oraların keyfini çıkarın, diye yazıyorum onlara. Buraları düşünmeyin. Biz bildiğiniz gibiyiz ve öyle kalacağız Ama beni dinleyen mi var?Türk olmak Türk olmaya bağımlılıktır, galiba. Bu iptilanın içinde bol miktarda mazoşizm var. Hayatın keyfini çıkarmak yerine memleketin halli gayri mümkün sorunlarını düşünerek zihnen kendi kendini kırbaçlamak şeklinde.Bu mazoşistlerden biri şimdi bir Avrupa başkentinde çalışan eski bir bürokrat dostum.Geçenlerde "Burada hayat güzel, sakin, latif ve hoş geçiyor diyebilirim" diye yazdı. "Benim için 'kemalat yılları' dönemi sanki. Kendimce keşifler, icatlar, saptamalar yapıyorum, hayata, ekonomiye, kuşa böceğe, siyasete, vs. dair. Lakin hâlâ çözemediğim bir küçük soru beni rahatsız ediyor: Osmanlı gibi bir dünya devleti kurup yönetmiş bir halk, nasıl olur da benzersiz bir beceri eksikliğine duçar olur, yönetişim, sistem kurma, düzen sağlama babında?"Bunun cevabı çok açık değil mi?Osmanlı'nın çöküş nedeni ile Türkiye'nin

Yazının Devamı