Ara sıra aldığım elektronik mektuplardan anlıyorum ki bunlardan çok var. Kentucky'den Kalküta'ya, Manila'dan Mexico'ya internette Türkiye haberlerini tarayıp yeis halde yaşıyorlar. Memleket bir türlü onların istediği gibi olamıyor. Oraların keyfini çıkarın, diye yazıyorum onlara. Buraları düşünmeyin. Biz bildiğiniz gibiyiz ve öyle kalacağız Ama beni dinleyen mi var?Türk olmak Türk olmaya bağımlılıktır, galiba. Bu iptilanın içinde bol miktarda mazoşizm var. Hayatın keyfini çıkarmak yerine memleketin halli gayri mümkün sorunlarını düşünerek zihnen kendi kendini kırbaçlamak şeklinde.Bu mazoşistlerden biri şimdi bir Avrupa başkentinde çalışan eski bir bürokrat dostum.Geçenlerde "Burada hayat güzel, sakin, latif ve hoş geçiyor diyebilirim" diye yazdı. "Benim için 'kemalat yılları' dönemi sanki. Kendimce keşifler, icatlar, saptamalar yapıyorum, hayata, ekonomiye, kuşa böceğe, siyasete, vs. dair. Lakin hâlâ çözemediğim bir küçük soru beni rahatsız ediyor: Osmanlı gibi bir dünya devleti kurup yönetmiş bir halk, nasıl olur da benzersiz bir beceri eksikliğine duçar olur, yönetişim, sistem kurma, düzen sağlama babında?"Bunun cevabı çok açık değil mi?Osmanlı'nın çöküş nedeni ile Türkiye'nin çıkamayış nedeni aynıdır.Osmanlı Batı'da meydana gelen ve dünyayı değiştiren fikri akımların (rönesans, reform, Fransız İhtilali) ve ekonomik gelişmelerin (büyük keşifler, endüstri ihtilali) dışında kaldı. Ve güç ve refahını sürdürecek kurumları ve yasaları getiremediği, hükmettiği değişik milletlere fırsat eşitliği yaratamadığı için çöktü. Osmanlı çökmeden yüzlerce yıl önce dünya devleti olma halini kaybetmiş, onu büyük yapan enerji ve yönetim birikimini tüketmişti. Cumhuriyete devredecek, cehaletten fazla pek bir şeyi yoktu. Yurtdışında yaşayıp "Ne olacak bu memleketin hali?" diye hayıflanan Türklerin hali ne olacak? Atatürk reformlarının amacı bu boşlukları kapatmak, Türkiye'yi atılım yapacak bir ruha, kurumlara ve yasalara sahip kılmaktı. Ama Atatürk ölür ölmez her şey çarçabuk yozlaştı. Atatürk Osmanlı ile T.C. arasında gördüğümüz tatlı bir rüyadır.2007 Türkiye'sinde de kurumlar kof, yasalar çağdışı, şeffaflık yok gibidir. Osmanlı'da olduğu gibi, Türkiye'yi kurumlar değil kişiler idare ediyor. Osmanlı'da olduğu gibi, rüşvet ve yolsuzluk, otoriteyi kamu yararına değil cep doldurmak için kullanmak, hazine talanı yönetimin birinci prensibidir. Bunu sürekli kılmak için yöneticiler ve temsil ettikleri çıkar grupları siyasi ve ekonomik kurumların gelişmesini, şeffaflık ve demokrasiyi, inanç toplumundan bilgi toplumuna geçişi engelliyorlar. Ekonominin büyümesini, Türkiye'nin müreffeh ve güçlü ülkeler safına katılmasını önlüyorlar. Çünkü talanın devamı buna bağlıdır. Durum bu kadar açık ve basit aslında. mmunir@milliyet.com.tr Şeffaflık yok gibi