Sokağa atılan paradır bu.Çünkü bir ülkeye yabancı sermaye çeken, reklam değil, ortamdır. Hükümetin leasing sektörünün yaşayabilirliğine büyük darbe vuran kararı Türkiye'nin iş dostu bir ortamdan hâlâ çok uzak olduğunu gösteriyor.Vergi, yatırım ortamının belki de en önemli unsurudur. Bunu bilen İrlanda ve Singapur gibi büyük yabancı sermaye mıknatısı ülkeler vergi değişikliklerini, yürürlüğe koymadan yıllarca önce açıklıyorlar. Bizde ise ne olduğunu, hatırlatmak için, özetleyeyim:Hükümet, yılın son günü, leasing şirketlerine ve ilgili devlet kurumlarına danışmadan, ani bir kararla, finansal kiralamaya yüzde 18'e kadar katma değer vergisi (KDV) yapıştırdı. Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı ülkeye yabancı sermaye çekmek için aylardır yabancı medya kuruluşlarına milyonlarca dolarlık reklam veriyor. Leasing'in en çekici yanı, katma değer vergisi (KDV) muafiyeti olduğu için bu sektörün temeline dinamit koymakla eşdeğerdir.Çünkü, muafiyetin kalkması bu yıl leasing şirketlerinin cirosunu muhtemelen yarı yarıya azaltacak. Bu da şirketlerin piyasa değerini silip süpürecek. Nitekim silmeye başladı bile. Son dört gün içinde borsa yüzde dördün altında bir iniş yaşarken, halka açık
Bu özelliklerden biri damdan düşerliktir. Damdan düşerlik, hükümetlerin, bir iş kolunun kârlılığını derinden etkileyen kararları kapalı kapılar ardında aniden alıp yürürlüğe koymalarıdır. Bu tür kararlar alınırken sektör temsilcilerinin görüşlerinin alınmaması esastır. Görüş almak bir yana, bunlar mümkün olduğu kadar habersiz olmalıdırlar ki şok etkisi azami, yapacağı gâvur eziyeti maksimum olsun.İdeali, ilgili devlet kurumlarıyla dirsek teması da yapmamaktır. Biraz da onlar şaşırsın!Hükümetin yılın son günü leasing sektöründe uygulanan KDV, yani katma değer vergisini, iptal etmesi bu tür kararların son yıllardaki en güzel örneklerinden biridir. Bundan böyle leasing ile alınan şeyler yüzde 1 ile yüzde 18 arasında KDV ödeyecek.Bir aracı kurumdan aldığım bilgiye göre, "KDV avantajı leasing şirketlerinin en güçlü pazarlama silahıydı. Bu değişikliğin leasing şirketlerinin 2008 gelirlerine olan etkisi dramatik bir şekilde olumsuz olacaktır.""Gerçi daha çok erken ama leasing hacminin yarı yarıya azalmasını bekliyoruz" diyor aracı kurumun analisti. Aralık 29'dan bu yana borsa endeksi yüzde 3.6 kaybederken, İş Leasing hisselerinin % 34 düşmesi bütün hikâyeyi anlatıyor. Borsadaki diğer
Gaga karnına yaklaşırken güvercin kanatlarını çırpmaya başladı. Tam bu sırada, sinagogun karşısındaki evin ikinci katının penceresinde, üçüncü katın penceresinde kuruyan çamaşırların altında bir kadın başı belirdi. Kadın eliyle kovma işareti yaparak, "kışt kışt" diye bağırdı.İriyarı, siyah kurşuni karga yavaşça havalandı ve yaprakları yeni çıkmaya başlayan incir ağacının dalına kondu. Kadın kargayla güvercine, karga güvercine ve kadına baktı. Asfaltın üstünde güvercin ölü gibi hareketsizdi.Kadından daha sabırlı ve aç olduğu için karga bekleme yarışını kazanacaktı. Nitekim az sonra kadın başını içeriye çekti. Karga süzülerek güvercinin yarım metre kadar yakınına indi. İnmesiyle güvercin yeniden kanat çırpmaya başladı, üzerine tank gelen yaralı bir asker gibi. Ama yerinden kıpırdayamıyordu. Karga yürüyerek güvercine yaklaştı, bir pençesiyle onu yere bastırdı ve çırpınışlarına aldırmadan karnını gagalamaya başladı. Tam bu sırada genç bir adam köşeyi döndü ve kargayla güvercini gördü. Karga tekrar dalına döndü. Genç adam bir güvercine, bir kargaya bakarak yoluna devam etti. Güvercini kaldırıp sokağa atılan bir ekmek parçası gibi, duvar dibine koymayı düşündüğünü gözlerinde gördüm, ama
İlk elde bu soruya bir soruyla cevap vermek gerek: Neye göre?Salt rakam konuşacak olursak. Avrupa İşverenler Sendikası istatistiklerine göre Türkiye'de asgari ücret ayda 303 euro'dur. Bu rakam asgari ücretin ayda 1.579 euro olduğu Lüksemburg'a göre düşük, 65 euro olan Rusya'ya göre yüksektir.Ama Dünya Bankası'na göre, kişi başına düşen milli gelirde 76.000 dolarla Lüksemburg dünyadaki en zengin ülkedir. Aynı ligde biz 83'üncü sıradayız ve kişi başına milli gelirimiz 5.400 dolardır. Kişi başına düşen milli gelire oranla asgari ücrette Türkiye, Avrupa Birliği'ndeki bütün ülkelerden daha yüksek bir ücrete sahiptir.Bu açıdan bakıldığında Türkiye'deki asgari ücret yüksektir. Ücretin Türkiye'den daha zengin olan Letonya, Litvanya, Slovakya, Estonya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerdekinden de yüksek olması bizim için bir dezavantajdır. Çünkü yabancı sermaye çekmede bu ülkeler Türkiye'nin rakibidirler.Asgari ücret genellikle en deneyimsiz, genç veya vasıfsız işçiye ödenen ücrettir. Türkiye'de çalışan nüfus sayısı düşüktür (yüzde 48) ve işsizlik resmi istatistiklerin gösterdiğinden çok yüksektir. Yaşları 15-24 olanlar arasında işsizlik yüzde 19 gibi devasadır.Asgari
Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol, "Önümüzdeki ödev son derece zor... Hükümetler (yatırım yapmaları için) ellerinde fenerlerle özel sektöre yol göstermelidir" diyor.Yanımda oturan şahsın yanındaki şahıs, "İyi de bunların fenerlerinde pil yok, ne yapacağız?" diyor arkadaşına gülümseyerek.Dün oluyor bunlar. Türkiye Sanayiciler ve İşadamları Derneği'nin düzenlediği "Enerjide Arz Güvenliği: Politikalar ve Öneriler" konulu konferanstayım. Türkiye'nin, artan enerji talebini karşılaması için yüz milyar dolarlık yatırım yapması lazım. Bu para devlette yok. Yatırımı özel sektör yapacak. O da yapmıyor çünkü hükümet yatırım yapmak için gerekli koşulları sağlamadı. Salonda Türkiye'nin önde gelen enerji şirketlerinin temsilcileri var. Ama bu, açılış konuşmasını yapan Enerji Bakanı Hilmi Güler'de bir stil değişikliğine neden olmuyor. O, her zaman olduğu gibi, yüzünden eksilmeyen tebessümü ve ışığı aksettiren gözlükleriyle, iyi kurgulanmamış, amaçsız, yarı doğrular ve yarı yanlışlar ve hükümetin tasarruflarına dair herkesin bildiği şeyleri anlatmakla dolu bir konuşma yapıyor. Sanki Anadolu'nun ufak bir kasabasında, her şeye inanmaya hazır saf bir topluluğa seçim konuşması
Sovyetler Birliği gizli haber alma örgütü KGB'nin başkanı, Komünist Parti Başkanı Hruşçev'i ziyaret etmiş ve "Müjde başkanım" demiş. "Türkiye'de komünizm ilerliyor. Türkiye'yi komünist bir ülke yapacağımız günler yakın."Hruşçev, dehşet içinde, "Ne yapıyorsanız durdurun!" diye bağırmış. "Türkler her şeyi berbat ediyor. Komünizmi de berbat edecekler."Aynı Türkler irticayı da eğer geliyorsa berbat etmezler mi sizce?Bence ederler. Rejimi değiştirmek o kadar kolay değildir. Dünya ligindeki gelişmişlik göstergelerinin tamamına yakınında alt kademelerde kalmamızı sağlamış siyasi kadrolar hangi kapasiteyle rejimi değiştirecek?AKP kaos getirebilir. Kriz getirebilir. İritica mirtica getiremez. Ondan çok daha kolay olan serbest piyasa ekonomisini doğru dürüst getiremediği gibi.Her gün irtica konusunu gündeme getirip aynı şeyleri tekrarlamak her akşam tiyatroya gidip tiyatro oyununu yerine perden bahsetmeye benzer. Nasıl oyun perdenin arkasındaysa, sorun da irticanın arkasındadır. Kapsamlıdır ve derindir ve şöyle özetlenebilir:Türkiye'nin kurumlarının zayıf ve koordinasyonsuz, yönetim kadrosu birikimsiz, yasaları eski, yargı erki cılız, siyasi kadroları ufuksuzdur. Türkiye'nin örgütlenmesi
Kamudan kastım, devletten maaş alan herkestir.Ranttan kastım ise vatandaştan veya bütçeden yasal olmayan, hak edilmemiş para talep etmek ve almaktır. Belediyede çalışan bir memurun yasal hakkı maaşıdır. İnşaat izninin altında imza atmak için vatandaştan rüşvet alırsa, bu, ranttır. Belediye başkanının yasal hakkı da maaştır. Bir ihaleyi veya satın almayı onaylamak için şirketten aldığı rüşvet ranttır.Türkiye'de rant alabilecek durumda olan kişilerin çoğunun rant aldığını var sayabilirsiniz.Bu T.C.'nin Osmanlı'dan devraldığı çok eski bir Türk geleneğidir. Tarih kitapları İstanbul'un fethinden kısa bir süre sonra Patrikhane'nin tamiri için gerekli iznin rüşvet karşılığında alındığını yazıyor. (Türkçe tarih kitapları değil, tabii.) Bugün durumun değişik olduğunu sanmıyorum. Kural olarak, Türkiye'de kamuda rant alabilecek otoriteye sahip kişiler otoritelerini rant almak için kullanır. Rüşvet Türkiye'de, Osmanlı'da olduğu gibi, iktidarın bir imtiyazı addedilir.Yasalar rüşvet alanı koruyor. Milletvekili dokunulmazlığının bir türlü kaldırılamamasının arkasındaki nedenlerden en önemlisi, politikacıları rüşvet iddialarına karşı korumaktır.Memurların da yargı dokunulmazlığı var. Onlar
Arkalarını ipek yastıklara dayamışlar, çoraplı ayaklarını uzatmışlardı. Blucinli, makyajsız, rahattılar.Halının üzerinde devam etmekte olan bir öğleden sonra çayı vardı: Yaş ve kuru pasta tabakları, içinde beş altı siyah ve beyaz çikolata küresi kalmış yeşil karton bir kutu. Ahşap tepsinin ortasında, soğumasını geciktirmek için küçük bir yorgan giydirilmiş bir çaydanlık. Fincanlar, kaşıklar ve eski bir şekerlik. "Bana da çay var mı?" diye sordum, konuşmalarının içine girerek. "Biraz sonra hazır olacak" dediler.Yere oturup arkamı duvara dayadım. Ev ile soğuk kış günü arasında duran pencerenin kenarlarından sızan soğuk hava buzlu parmaklarını ensemden aşağıya daldırdı.Birçok kadının arasında tek erkek olmanın hoş bir tarafı var. Çocukken hamama götürülmek ve bakır tasları mermere çarpıp kubbede çınlarken ıslak kadın vücutlarına bakmaktan kalma bir anının sıcaklığı belki. Kadınlarda, erkeklerde olmayan bir birlikte olma ve paylaşma rahatlığı var. Dört beş erkek, bir arada, bu kadınların olduğu kadar çocuklarla çevrili, kedili, kekli rahat olamaz. Beni ilgilendirmeyen şeyler konuşuluyor. Sırtında İskoç yeşili kadife bir elbise, altı yedi yaşlarında bir kız çocuğu içeri girdi.